Eskiden beri sahip olduğum bir bilgi: Eğer stres yaparsan işlerin karışır ve eğer rahat olursan, her şey su gibi yolunda akar. Bu, organizasyon yaptığım dönemlerde de kendisini gösterirdi. Eğer müşteri, yapacağı etkinlik için panikse etkinlikte mutlaka ama mutlaka bir şeyler ters giderdi. Eğer bize güvenip kafası rahat davranıyorsa da, o etkinlik olaysız, en harika şekilde sonlanırdı. Bu durumu dün kendi çiçeklerim üzerinde de bariz bir şekilde gözlemledim ve şaşırdım işin aslı.
Çiçeklerimi haftada bir suluyor, sularken konuşuyor, ilgi gösteriyorum ve hepsi de her geçen gün büyüyüp coşma halindeler. Evime gelen her kişinin bitkilerimi gördüğü an gözleri parlıyor. Gelen her kişi çiçeklerimle aşırı ilgilenmeye ve büyüme hızlarına şaşırmaya başladıkça; durduk yere, hiç yoktan beni aldı hafif bir endişe. Ya büyümeyi bırakırlarsa? Ya bir anda solmaya başlarlarsa? Ya kururlarsa?
Nereden çıkmıştı tüm bunlar, bilmiyordum. O aşırı ve kendi halinde olan rahatlığım yerini asılsız kuruntulara bırakmıştı. Bildiğim tek şey o andan itibaren huzursuz, rahatsız ve içten içe endişeli bir şekilde, haftada bir yanlarına gittiğim çiçeklerimin yanına her gün, gün içinde belki sekiz defa gidip iyiler mi, yaprakları dökülmüş mü, solan var mı, büyüyen var mı diye kontrol ettiğimdi.
Ben endişeye kapıldıkça çiçeklerim de olumsuz etkilenmeye başladı ve bazısı yaprak dökmeye, bazısı da sararmaya başladı. Ne de olsa her birimiz titreşimlerden oluşmuyor muyduk? Ben düşük enerji yolladıkça, onlar da aynı düşük enerjiyle bana karşılık veriyorlardı. Bu enerjinin dünyada görünen hali ise yapraklarını soldurmasıydı.
Şimdi anladığım, daha doğrusu çiçeklerim sayesinde yeniden hatırladığım ise büyüttüğün şeyle ilgilenmek, sevmek ve ondan sonrasını sakince ve rahatlıkla kendisine bırakmak. Herkes, her şey kendi yolunu biliyor aslında, buluyor. Bu, bugün çiçek için geçerli; kim bilir belki yarın da çocuk için geçerli olur hayatımda.
Unutmamak, hatırlamak dileğiyle. Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Korkudan cesarete giden yol: Korkulara rağmen devam etmek