En sadık dosta küçük bir elveda

Değişen kararlarım gibi yazmayı planladığım yazılar da hızla değişmekte. Ne yapalım ben de böyleyim işte.

Bambaşka bir konuyla ilgili bir yazı yazmaya başlamışken halbuki, aldığım bir haberle karar verdim bu haftaki yazıma.

Dünyada en sevdiğim ikinci köpek olan sevgili Aresimiz artık bizimle değil ne yazık ki… Bu satırları yazarken bile gözlerim dolu dolu.

Hayatım boyunca açık ara en sevdiğim köpek Daisymiz idi. Yaz tatillerinin neredeyse üç ayını evlerinde geçirdiğim, çok sevdiğim kuzenlerimin köpeğiydi kendisi. Biz daha mini minnacık çocukken hayatımıza girmişti ve 17 sene bizlerle birlikte büyümüştü Daisy. Dünyanın en akıllı, en tatlı köpeğiydi bana göre. Kardeşimiz olmuştu resmen, hele kızların gözünde tam anlamıyla bir aile ferdiydi.

Sanıyorum 2017 senesi başlarıydı onu kaybettiğimizde, belki de 2016 sonları hatırlayamıyorum. Benim için bile büyük bir kayıptı çünkü çocukluğumuzdu Daisy…

Benim hiç köpeğim olmadı. Tanıdıklarımın, arkadaşlarımın köpeklerini elbette hep çok sevdim. Ama hiçbiri Daisy gibi olmamıştı. Ta ki Ares ile tanışana kadar.

5 sene önce tanışmıştım Ares ile; çok yakın bir arkadaşımın 10 yıllık dostu, evladı, ailesiydi…

Çocukluğumuzun yıllarımızın Daisysi misali onu da çok sevmiştim ilk günden. Bir başkaydı Ares, heyecanı, tatlılığı, akıllılığı ve dahası… Üstelik yalnızca benim için değil tüm arkadaşlarımız için öyleydi.

Canım arkadaşım bundan 15 sene önce 1 Ocak’ta daha bebecikken sahiplendiği Ares’in doğum gününü de 1 Ocak olarak ilan etmişti. Doğduğun gün bana geldiğin gündür misali… Ve hayatlarına girdiğim seneler içerisinde sanıyorum her sene, ya gününde ya bir-iki gün gecikmeli, bazen evde, bazen piknikte, pasta üflemeli doğum günü kutlamaları yapardık Ares böreğimize…

Ama işte her güzel şeyin sonu olduğu gibi o da bizlere veda etmişti bugün. Söylemesi ne kadar acı!

Düşünüyorum da dünyada o kadar kötülük, o kadar kötü insan varken neden sevdiklerimiz gidiyor hep bizden? Ya da suçsuz günahsız insanlar savaşlar yüzünden can verirken, toplumları savaşa sürükleyenler nasıl olur da güllük gülistanlık içinde hayatlarına devam edebiliyorlar?

Bu konulara girmek değil aslında bugün amacım.

Paylaşmak istediğim şey sokaklardaki hayvanlar, onların hayatına kast eden insanlar, satın almak yerine bir hayvanı sahiplenebilmek, giden bir evcil hayvanın arkasından yaşananlar ve çok dahası. Bunlara değinmek isterdim ama nereden başlayacağımı ya da ne yazacağımı inanın bilemiyorum. Ve sanırım bugün satırlarımı burada sonlandırıyorum.

Hoşça kal Ares, seni hiç unutmayacağız…

İlginizi çekebilir: Bir kasım ayı daha: Hayatın içinden tesadüflere ve ALS hastalığına dair

Gizem Okut
1986 yılında İstanbul'da doğdum ve Kıbrıslı'yım. 2010 yılında DAÜ'de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ... Devam