X

En iyi beslenme biçiminin peşindeyiz ama cevap aslında tam karşımızda: Gezegensel beslenme

Son dönemin en çok konuşulan belgeseli “The Game Changers”ı yeni izledim. Belgesel bizlere çoğumuzun doğru olarak bildiği, kendine göre de yanlış olan bir gerçekliği anlatmak istiyor; et yemeden de süper güçlü, sağlıklı, harika kaslara sahip olabilirsiniz ve bakın işte örnekleri diyor. Çok kısa da olsa, sonlarına doğru konuyu sürdürülebilir beslenme ve çevre konusuna da getiriyor.

Size belgeseli daha fazla anlatmayacağım, onu yalnızca girizgah olarak kullandık, konu ilginizi çekerse Netflix’te bulabilirsiniz. Başka bir derdimden bahsetmek istiyorum. İşim gereği bitki bazlı beslenme ve sebzelerin gücünün merkezinde bulunuyor olsam da, bir hamlede 550 kilo kaldırabilen dünyanın en güçlü adamının vegan olabileceğini tahmin etmiyordum. Her ne kadar sebze ağırlıklı beslensem ve özellikle yeşil yapraklı sebze sularının etkisini her gün cildimde, saçımda ve çok sevdiğim bir arkadaşımın da söylediği gibi psikolojimde görüp bununla mest olsam da “etejeryan” olduğumu söylemekle çoğunlukla gurur da duyarım.

Belirtmek isterim ki, bunu esprili bir şekilde yapıyorum, çoğu zaman bir tarafım hep fazla popüler olmuş konulara gülmeyi biraz sevmiştir. Yoksa işim gücüm belli ve son derece sebze ağırlıklı beslenen bir aileden geliyorum. Misss gibi zeytinyağlılar soframızdan hiç eksik olmaz. Tüm bu esprileri yaparken de, çok sevdiğim zeytinyağlı enginarı yerken de, ya da yeşil sebze suyumu pazarlarken de 550 kilo kaldırabilen birinin sadece bunlarla beslenebileceğini bilmiyordum. Çok etkilendim. Fakat sonradan aslında o adamın çok fazla protein tozu içtiğini ve belgesele dair başka hataları kanıtlayan başka belgeseller de izledim.

Zaten öte yandan hayvansal protein ile beslenip bu kadar güçlü ve fit olan insanlar da yok değil. Bizim belgeselde o kısımdan hiç bahsedilmemiş, dolayısıyla bu belgeseli iyi niyetli bir propoganda diye tanımlayabiliriz. Ne var ki, insanı düşündürüyor. Bu da önemli.

Netflix’te bu konularda çok fazla belgesel var, vaktiniz olursa mutlaka bakın derim. Kafanız çok karışacak, onu da bilin diye ekleyeyim. Biri diyor ki hayvansal protein ile beslenin kanseri yenin, otoimmün hastalıklardan korunun, diğeri “Bitki bazlı beslendim, hayatım şöyle değişti, böyle değişti…” diye anlatıyor. Birçok örnek işleniş ve diyaloglar bakımından pek de samimi gelmiyor. İki “bilimsel”, ama birbirine taban tabana zıt örnek.

Hangisini tercih edersek daha sağlıklı olanı yapmış oluruz? Bu sorudan daha önemlisi hangisinin bu gezegen için daha sürdürülebilir olduğu değil mi? Kaloriler, yağlar, kaslar bir yana dursun, ne olacak bu dünyanın sonu?

İşte günümüzün en büyük çıkmazı karşınızda. Yetersiz beslenen bir kesim bir yanda, diğer yanda ise fazla tüketimden ötürü çevresel kaynakların yok olmaya başladığı gerçeği. Her ikisi de, her gün yükselişe geçiyor. Dünya Sağlık Örgütü, her gece 820 milyondan fazla insanın yatağa aç gittiğini söylüyor. 2018’de 1,3 milyar insan gıda güvensizliği yaşamış, yani besleyici ve yeterli gıdaya erişememiş. Aşırı kilo ve obezite ise 4 milyon insanın ölümüne sebep olmuş.

Bu ikisinin arasında sıkışmış topraklarda neler oluyor peki?

Gıda üretimi küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %30’una sebep oluyor ve hayvancılık sektörü bu emisyonların neredeyse yarısını kapsıyor. Küresel toprakların %40’ı gıda üretimi için kullanılıyor. Tatlı suyun %70’ini yemek için tüketiyoruz. 

Yanlış avlanma, balıklar derken konu uzayıp gidiyor. Uzadıkça da, daha can sıkıcı bir hal alıyor gerçekler. Şimdi rakamlarla sizi boğmak istemiyorum. Gerçek şu ki bilinçsiz tüketirken hem doğayı kirletiyoruz, hem de biz kirleniyoruz. Endüstriyel tarım ve hayvancılığın içeriğindeki pestisitler, antibiyotikler yerken aklımızın ucundan bile geçmiyor, ama o domatesin üzerindeler…

Buğday Derneği, Türkiye’de endüstriyel tarımda 1 armuda 18,3 kez, 1 elmaya 11,3 kez, 1 şeftaliye ise 10 kez pestisit uygulandığını, yani zehir atıldığını söylüyor. Bu habere de göz atmanızı isterim.

Tarım kimyasalları dilimizin ucunda, iklim değişikliği diğer yanımızda, açlık tam arkamızda, bize uzak ama başka bir halk tarafından her gün yaşanılan bir gerçek. Bunlardan uzak sadece kalori sayımına ya da kas kütlemize yakın nasıl olabiliriz ki?

“Gezegensel sağlıklı beslenme”’den bahsediyor Harvard Üniversitesindeki bir çalışma. Antropojenik, yani insan aktivitesinden kaynaklanan zararı en aza indirgeyen ve aynı zamanda insan sağlığını da destekleyen bir beslenme biçimi de mümkün diyor.

Dünyadaki 7 milyar insanın çoğu düşük kaliteli diyetlerle besleniyor ve dünyaya tüketirken şu alanlarda bu kadar zarar veriyoruz diyoruz, diyoruz ama aynı zamanda dünya nüfusu hızla büyüyor ve 2050 yılına kadar 10 milyara yakın insan olacağımız tahmin ediliyor. Hedef, bu nüfusun sağlıklı bir geleceğe sahip olmasını sağlamaksa, bu da biraz hesap kitaptan geçiyor.

Nereden mi başlasak? Bizim toplum önce israfı azaltmaktan başlasın diyorum, siz ne dersiniz? O açık büfelere girmiyorum bile şu an. Sadece onlar ayrı bir yazının konusu olabilir… Kendi sofralarımızdaki atıklardan başlayalım, ilk önce onları sıfıra indirmeliyiz. Onca aç varken, soframızdaki bir tabaktaki üretim için çalışan insanları ve asıl üretici doğayı düşünmek zorundayız artık. Sadece sofrayı kurarken değil, alışveriş ve depolama stratejilerini planlarken de israfı göz önünde bulundurmalıyız.

Vegan olmak zorunda mısınız? Size çok klişe gelen o cümleyi kurmak zorunda mısınız?

Vegan olunca dünya tüm bu sorunlardan kurtulmuş oluyor mu ki? Çok sevdiğim ve hayat görüşüne çok inandığım, bu konularda daha fazla düşünmeme vesile olan vegan bir arkadaşım, yakın zamanda bana aslında etin de yenmesi gerektiğini, ama tercih ediliyorsa da endüstiryel olmayan hayvancılığı tercih etmemiz gerektiğini söyledi. FAO’ya göre zaten çözüm veganlık değil; korkmayın vegan olmak zorunda değilsiniz. Savunmak zorundasınız. Doğayı, çevreyi, geleceğinizi savunmak zorundasınız. Sürdürülebilir beslenme, mevcut ve gelecek nesiller için gıda ve beslenme güvenliğine ve sağlıklı hayata katkıda bulunan düşük çevresel etkiye sahip beslenme biçimidir; onu sofralarınıza taşımalısınız. 

Yani bu spesifik bir diyet değil, daha çok sebze, meyve, kepekli tahıllar, baklagiller, fındık ve doymamış yağlardan oluşan esnek bir diyet şeklidir; düşük ya da orta derecede deniz ürünleri ve kümes hayvanları içerir ve az miktarda kırmızı et içerir. İşlenmiş et, ilave şeker, rafine tahıl ve nişastalı sebze içermez. Kesinlikle işlenmiş, paketli gıdaları tavsiye etmez. Unutmayın asıl amacı fitliğinizi sağlamak değil, insan sağlığını, biyoçeşitliliği ve ekosistemi korumaktır.

Sağlığımızı, yaşadığımız dünyanın geleceğini, bizim kadar gıdaya ulaşamayan diğer halkları, soframızdaki zehirli kimyasalları, bunların hepsini düşünmek bizim sorumluluğumuz… Beslenme şeklimizi değiştirebiliriz, israfı azaltabiliriz, kimyasallarla mücadele etmek için alışveriş ettiğimiz marketleri değiştirebiliriz, ekolojik ya da organik tercihlere kayabiliriz. Artık bu seçenekler eskisi kadar pahalı ve ulaşılmaz değil. Teknoloji sayesinde çok daha yakınız, çoğu büyük şehirde organik pazarlar da kuruluyor. Zehirsiz sofralar platformunu takip edip katkı sağlayabilirsiniz. Hatta tarım zehirlerinin yasaklanması için bir kampanya başlattılar onu imzalayabilirsiniz. Buğday Derneği‘ni, Doğa Derneğikampanya başlattılar onu imzalayabilirsiniz. Buğday Derneği‘‘ni takip edip gönüllü çalışabilir ya da dışarıdan destek verebilir ya da bilgilenip hayatınızı bu bilgilerle dönüştürebilirsiniz.

Bir adım atın yeter ki. Beraber olunca yapabileceklerimiz sınırsız… Birlikte neler neler yapabiliriz? Domatesin eski kokusu, elmanın eski tadı, yemyeşil sofralar, balkonumuzda bostanlar, yasak pestisitler… Hayal değil bunlar. Yeter ki bir yerden başlayalım…

Kaynaklar:
https://m.bianet.org/bianet/tarim/210493-pestisit-kullanimi-son-10-yilda-57-artti-ve-antalya-basi-cekiyor
http://www.bugday.org
http://www.fao.org/sustainability/en/
https://www.hsph.harvard.edu/nutritionsource/sustainability/plate-and-planet/#planetary-health-diet
https://www.hsph.harvard.edu/nutritionsource/sustainability/
https://www.hsph.harvard.edu/nutritionsource/healthy-eating-plate/

İlginizi çekebilir: Sabah rutinlerinizi gözden geçirin: Daha verimli bir gün geçirmeniz için 6 öneri

İpek Gülen Girgin: Caddebostanlı, orta okul ve lise eğitimini Fransız okulunda tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümünü bitirdi. O yaşlarda ileride politikanın içerisinde olacağından o kadar emindi ki Sciences Po d’Aix en Provence’dan Politik Eğitim Sertifikası aldı. Mezun olduktan sonra amaçlarına ulaşmıştı, güzel İstanbul’u, Caddebostan sahili bırakıp Ankara’ya taşındı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış İlişkiler ve Protokol Başkanlığı’nda çalışmaya başladı sonra Milletvekili danışmanlığı yaptı. 7 koca senenin ardından ise artık ciddi bir detoksa ihtiyaç duyuyordu. Çocukluktan beri bir diğer tutkusu olan sağlıklı beslenme ve spor alanında çalışmak, bu konuda üretmek istiyordu. Ankara’nın ilk soğuk sıkım sebze ve meyve suyu, smoothie ve vegan yiyecekler markası Juju Fresh’i kurdu. Şimdi Juju Ankara’da wellness alanında bir kültür oluşturdu. İpek de sizlere biraz sağlık, biraz beslenme, yoga ve hayat ne getirdiyse ne getiriyorsa onları anlatacak.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale