En eski sorulara cevap arıyorsanız: “Kozmos’un Aklı: Niçin Buradayız”
Dünya’nın en eski sorularından biri “Ben kimim?”, bir diğeri de “Neden buradayım/niçin yaşıyorum?” olabilir. Sanırım bu iki soruya da yüzyıllardır, hatta bin yıllardır cevap arıyoruz. Ben de okudukça, düşündükçe ve araştırdıkça yalnız olmadığımı, geç kalmadığımı görüyor ve cevapları aramaya devam ediyorum.
İnsanlığın başından beri dini bakış açılarıyla yaklaşılan bu sorulara Antik Yunan’daki kültür sayesinde sorgulayarak, akıl yürüterek yeni yanıtlar aranmaya başlandığını, sonunda dini sorular olmaktan çok, felsefeye adım attıklarını görebiliyoruz. Tarihsel bir çizgide ilerlediğimizde de dünyaya hakim olan coğrafi sınırları koruma kaygısı ve politik karmaşıklık içinde düzen yaratma arzusu, bu soruları yine dinin başlıkları haline getirmesine rağmen, Avrupa’da başlayan rönesans ve reform süreçleriyle bu soruların felsefeye geri dönmeden, neredeyse sadece bilimin cevap aradığı sorular haline geldiğini söylemek mümkün.
Hepimiz bilimin kanıtladıklarına dikkat kesiliyor ve yeni yaklaşımlarla karşılaştığımızda “Peki bilim buna ne diyor?” diye soruyoruz değil mi? Peki bilim her gün sınırlarını genişletirken henüz varmadığı yerlere “doğru değil” veya “gerçek değil” gözüyle bakmak ne kadar mantıklı?
Geçenlerde okudum kitapta Ervin Laszlo’nun bilimsel verilere fazlasıyla değer veren toplumumuza bilimin meşrulaştırdığı gerçekleri aktardığını ve bu yaklaşımla bahsettiğimiz iki değerli soruya cevap verdiğini gördüm. “Bizi nötr bir evrendeki et ve kemik yığını olarak gören bakış açısından, titreşen kuantum alanındaki zihin ve bilinç sahibi varlıklar” olarak tanımladığını; sadece “oluvermiş” rastlantılardan öte evrimin doğasında bir amaç olduğunu, hatta evrene bir bütün olarak, uyumlu bir sistem gibi bakılması gerektiğini okumak beni ferahlattı.
Hala eski madde fiziği yaklaşımıyla varoluşumuzu ve arkasındaki gücü araştırmayı “evin içinde kaybettiğimiz anahtarları sadece daha çok ışık var diye sokak lambasının aydınlattığı sokakta aramaya” benzetebileceğimize inanıyorum. O zaman bundan sonra bizi ileriye taşıyacak ve bu eski sorulara cevap olacak yaklaşımın son zamanlarda sıklıkla bahsedilen ve Einstein’in temelini kurduğu Kuantum fiziği olabileceğini söyleyebiliriz miyiz?
Margaret Mead’in meşhur sözünü, doğru zamanda ve ortak fikirlere sahip küçük bir grup insanın dünyayı değiştirmesini ve değişimin tek yolunun bu olduğunu hatırlamak bana güç veriyor. Bu kitaptaki “Dünya birbirine bağlıdır ve bütündür, kozmik bir akıl tarafından biçimlendirilmiştir. İçindeki sistemler kati ve kestirilebilir bir doğrultuda evrilmektedir, bunların rastlantısal olmayan evrimi de evrende amacın var olduğunu düşündürür. Sonlu, mekanistik-maddeci bir dünya değildir bu; bilinç aşılanmış, amaçla yönlendirilmiş, kusursuz bütünlükteki bir gerçekliktir. Mucizevi bir dünyadır” görüşünü paylaşan ve bu bilinci evrene yaymaya çalışan bir grubu, o grup içinde kendi rolümü hayal etmek beni mutlandırdı.
Hindistan’da saygıdeğer hocalardan birinin söylediği gibi birleşme, bir olma hali sadece meditasyonla veya spiritüel çalışmalarla gelmiyor. Bazen bir günbatımını izlerken veya bir bebeğin gülüşüne bakarken o birlik halini tadıyoruz. Bu dünyayı yaşanır kılan, hayatlarımıza anlam katan anlar da bunlar değil mi zaten? Ancak bu hali anlatmaya çalıştığımızda kelimeler maalesef yetersiz kalıyor, anlattığımız şey kavramsallaştıkça derinliğini yitiriyor. Sonunda birçok kültürde ve dinde anlatılan ilahi ruhu, Tanrı olarak betimliyor, ayrıştırıyor ve yabancılaştırıyoruz.
Oysa o insan ötesi, daha doğrusu günlük hayat ötesi deneyimin neye benzediğini çoğumuz biliyoruz sanırım. İkiliklerin eridiği, “evreni yönelimsel bir amaca doğru hareket ettiren” enerji kavramına sanırım hepimiz aşinayız. Bu yüzden varoluşumuzla bir bütün, bu sisteme dahil olmamızla bir parça olduğumuzu hissederek yaşamanın hem bireysel hem de evrensel anlamda bizleri değiştireceğine ve bizi daha erdemli günlere taşıyacağına inancım tam.
Einstein’ın dediği gibi hayatı yaşamanın iki yolu var: Ya hiç mucize yokmuş gibi ya da her şey bir mucizeymiş gibi. Bu mucizevi dünya içinde yaşayan bizlerin özünü ve amacını aramaya devam ederken, kendimize, yaşama ve yaşamın arkasındaki güce inandığımız zamanlara…
Not: Eğer senin de içinde bu kadim sorular dönüyor, indirgemeci cevaplardan fazlasını arıyor ve elinden ne gelebileceğini araştırmak istiyorsan Laszlo’nun bu güncel akımını ve takipçilerinin çalışmalarını Kozmos’un Aklı: Niçin Buradayız eserinde bulabilirsin.
İlginizi çekebilir: Geçmişten gelen kadim bilgi: Bilgiyle dolabilmek için önce boşalmak gerek