“Kapımıza değil, kalbimize vuran buyursun!..” Şems-i Tebrizi
Dışarıdan baktığımızda kolayca yorumlarız değil mi? Bir başkasının hayatı, hayat seçimleri, hayatına kattıkları, olmayı istedikleri ve olduğu kişi bizim için “yorum” yapabileceğimizi düşünecek kadar “bilgi” sahibi olduğumuz konulardır. O diğer kişi zannımızca yalnız kalmıştır veya o diğer kişi bizce (görece olarak) bu işi hak etmemektedir veya o diğer kişi bu adamla, bu kadınla mutsuz bir ilişki/evlilik yaşamaktadır… O diğer kişi yakışmadığı bir hayatı sürdürmektedir, o diğer kişi aslında dışarıdan göründüğü kadar mutlu değildir… O diğer kişi yaptıklarının cezasını çekecektir… O diğer kişi layığını bulacaktır!
İşte bu kadar “kolaydır” yorum yapmak, o diğer kişinin yolunu, seçimlerini, kim olduğunu “bizce” değerlendirivermek… Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte, “doğru” bildiğimize ve doğru bildiklerimize göre yorum yaptığımız, bizim doğrularımızın dışında kalan yollara bakalım istiyorum…
Evet, ne gerek var diyeceksiniz… Ama ben orada elinizden tutacağım; evet çok gerek var, çünkü yarın hakkında “yorum” yapılan siz olduğunuzda “doğru” yolunuzda kalabilmek için bugün bu diğer yollara bakmamıza gerçekten çok gerek var… Yarın siz doğru yolunuzda tek başınıza kaldığınızda, çok sevdikleriniz bile belki desteklemediğinde yine kalbinize inananbilmek için çok gerek var.
Bir kere nedir doğru yol? Bugün çalışmaktan vazgeçip bir yıl dünyayı dolaşacağım dediğimizde örnek verelim, sizce her on kişiden dokuzu bize deli misin demeyecek midir? Peki bu dokuz kişinin hepsi doğru olanı bilmektedir de bir bizim yaptığımız mı yanlıştır? İşte doğru olan bu kadar “kişisel” bir kavramdır…
Nedir doğru olan? Örneğin ben bu adamdan veya bu kadından ayrılıyorum, hayatımızı huzursuzlukla, sevgisizlikle ve yalnızlıkla geçirmek istemiyorum, denedim ve bu evliliği yürütemiyorum dediğimizde, karşımızdaki on kişiden dokuzu aman canım dur biraz daha katlan, bekle, gör bakalım demeyecek midir? Evet, o dokuz kişi “doğru” olanı ama gerçekten doğru olanı bilmektedir de bir bizim kalbimizin bağra çağıra ettiği feryatlar mı “yanlış” olandır? Bir bizim ve biricik kalbimiz sırf doğru yoldan şaşıyoruz diye ezilmeye, büzülmeye ve kahrolmaya devam etmek zorunda mıdır?
Nedir doğru olan? Örneğin her sabah uyandığımızda yataktan kalkmamıza heyecanla işe gelmemize belki uzun saatler yorulmamıza neden olan işimize olan düşkünlüğümüz mü? Yorma kendini canım, aman ne gerek var canım, yapıyorsun da ne oluyor canım, sen olmasan da oluverir canım dediklerinde, yol ve doğru olan yol, bu sözleri sarf edenlerin midir? Yine de her sabah şevkle uyanan ben, yanlışın en derinlerinde mi yol almaktayım?
Nedir doğru olan? Bugün, bu saatte, bu sabahın ilk ışıklarında, kahve kokusunda, bu yazı ortaya çıksın diye gözümü kırpmadan, her şeyi bir yana bırakıp da bilgisayarın başına geçen ben miyim yanlış olan, aman yazacaksın da ne olacak, sanki okuyan var, o kişiler için bir şey yapmak zorunda değilsin, hayatında daha önemli şeyler var, dikkatini başka şeylere yönlendirmen gerekir diyenler midir “doğru” olan? Bu mudur doğru yol? Bir şey “gelmeyecekse” vermekten de kaçınmak mıdır? Bir şey verebilecek kadar ama karşılık beklemeden verebilecek kadar “alçak gönüllü” olmak yerine sırf “doğru” diye ne gerek var canım, neden emek vereceğim canım, beni okuyan mı var canım diyerek bir kenara bırakıvermek midir doğru olan?
Ben inanıyorum ki doğru olan kalptir… Kalpten geçen inançtır, kalpten geçen histir, kalpten geçen istektir, kalpten geçen mutluluktur, kalpten geçen kabuldür, kalpten geçen özveridir, kalpten geçen yapıcılıktır, kalpten geçen ilhamdır, kalpten geçen paylaşımcılıktır, kalpten geçen titreşimdir, kalpten geçen frekanstır, kalpten geçen sıcaklıktır, kalpten geçen “şükürdür”… Doğru yol başkasının doğru dediği değildir. Doğru yol kalbimizin gerçekten “orada” attığı yoldur…
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız ve kalbiniz doğru bir yola çıkmayı “için için” istiyorsa, her ne olursa olsun, kimin doğrusuna “ters” düşerse düşsün, bazıları için “doğrudan şaşmak” bile olsa, yolunuz açık olsun… Çünkü en doğru yol, kalbin yoludur!
İlginizi çekebilir: Karşılığını beklemeden hayatlara dokunabilmek: Kalpten vermek