X

En çok eleştirdiklerim gizli isteklerim olabilir mi?

Geçen seneki terapi seanslarımdan birinde işyerinde yaşadığım bir hikayeyi yüksek bir tondan anlatırken, terapistim o olayda beni en çok neyi rahatsız ettiğini sorduğunda, hemen cevabımı yapıştırıvermiştim. “Ee aşırı şov yapıyor, yaptıklarıyla dikkat çekmeye çalışıyor ne gerek var, biraz kendine saklasın.” demiştim. Sonradan terapistim gözüme bakmaya devam etti, bende bir şeyler keşfettirmeye çalışırken yapardı bunu. Sonra ne oldu ki şimdi neyi anlamam lazım diye kendi kendime düşünürken, cevap ufak bir köşeden göz kırpmıştı. Aslında tam da o sıralar, benim de görülme ihtiyacım vardı, belki itiraf edemesem de içten içe kendi şovumu yapmak istiyordum. Biraz da beni dinlesinler, benim yaptıklarımı görsünler. İçimde bir parça şov yapmaktan hoşlanan bir Ecehan vardı belki de. 

Bunun psikolojide bir karşılığı olduğunu duymuştum ama okumaya başladıkça Jung’un arketip kavramlarından biri olan “gölge” arketipiyle karşılaştım. Gölge, bizim bilinçdışı zihnimizde bastırdığımız ve içten içe kendimizde kabul edemediğimiz özellikleri temsil eder. Başkalarında kolaylıkla farkına varıp eleştirdiğimiz şeyler de bizim gölgemizin bir “yansıma”sı olabilir. Yani özetle bu eleştirdiğimiz şeyler, içimizde bastırdığımız bir parçamızı ya da güçlü bir istekle sahip olmak istediğimiz bir özelliği bizim gözümüze sokmak istiyor olabilir.

Bu aydınlanmadan sonra, hayatımdaki tüm ilişkilerimi bir gözden geçirmeye başladım, günlük hayatımda da kulak kesildim. Neler çıktı neler…Yani bazılarından “Ayy böyle bir şeyi istiyor olabilir misin Ecehan, gerçekten mi?” diyerek kaçarak uzaklaşmak istedim 🙂 Bazılarındaysa “Evet ya ben de böyle biri olmak istiyorum içimde de böyle bir parça var, dur bakayım çıkarabilecek miyim ortaya?” dedim.

Mesela ben bir arkadaşımın sınırları olmasıyla ve sıkça hayır demesiyle ilgili kendimi eleştirirken ve hatta bundan alınırken buldum. Üstüne düşününce fark ettim ki aslında içimdeki bir parçanın hayır diyememekle ve sınır koyamamak ile ilgili bir derdi vardı. Keşke insanlar beni de biraz sınırlarımla tanısa, ona göre davransa diyordu içten içe. Belki de hayır diyerek sınır çektiğinde kabul edilmeyeceğinden korkuyordu. Belki değildi bu arada kesin bilgiydi, yayılabilirdi. 

Kardeşimi çoğu zaman ne olursa olsun kendini düşünen ve yer yer bencil biri olmakla eleştirdim, hatta suçladım. Bazı itirafların vakti sanırım araya sıkıştırmak için bu yazıyı beklemişim 🙂 Peki başka kimi düşünecekti ki kendi dışında? Sonradan keşfetmeye başladım, yine içimde gerilere itmeye çalıştığım bir taraf kendimi düşünmek ve evet itiraf edemesem de bencil tarafımı ortaya koymak için görünür olmak istiyordu. Ama kulağıma o kadar tuhaf geliyordu ki “Kim bencil diye anılmak isterdi?” Evet, biliyorum diyeceksiniz ki bunun da bir sınırı var, başkasının sınırlarına müdahale etmediğin sürece kendi bencilliğini koruyabilirsin. Zaten benim için bu yeterliydi.

İlişkilerimde, flörtlerimde karşı tarafla ilgili eleştirdiğim ve sözüm ona tahammül edemediğim özelliklerine bakınca da benzer şeyler görmem tesadüf değil sanırım. Mesela, kendilerine çok güvenmeleri, hayattaki gelişen olaylara, günlük yaşama dair rahat bakış açıları, daha plansız ve akışında hareket etmeleri ilk aklıma gelenler. Bunların her birinin kendi içimdeki bir parça olduğuna ve özellikle onları açığa çıkarmak için yanıp tutuştuğuma emin gibiyim. Ama tabii ki kendi sınırlarım dahilinde, aşırıya kaçmadan 🙂 Şöyle sorular soruyorum kendime: “Biraz ben de rahat olsam n’lurdu?”, “Her şeyi kontrol etmeye çalışmasam?” gibi gibi. 

Benim keşiflerim bunlarla sınırlı değil tabii, neredeyse her gün yeni bir gölge yanımı keşfediyorum. Gizliden gizliye açığa çıkarmak istediğim parçalarım için öykünmelerim. Gömüp üstüne toprak atmak istediğim kelimenin tam anlamıyla öcü yanlarım. Bunların hepsi, küçük bir kız çocuğunun kolumdan çekiştirip durması ve sesini duyurmak için tepinmesi misali bana kendini göstermek istiyor. Günün sonunda her birini kendi parçam olarak kabul edip ilerlemek ve hangisini ortaya çıkaracağımı karar vermek de benim elimde. 

Siz de bir düşünün bakalım, en çok nelerde, kimlerin hangi özelliklerinde kendinizi rahatsız hissediyorsunuz? Kendinizi acımasızca eleştirirken buluyorsunuz? Belki de içinizde bir parçanız dışarı çıkmak için size kendini başka başka insanlarda, başka başka yerlerde göstermeye çalışıyordur kim bilir…  

Sevgiyle kalın.

İlginizi çekebilir: Başkası olma, kendin ol

Ecehan Kaylan: 1990 Aralık ayında, İzmir’de başladı benim serüvenim. 10 senedir kurumsal hayatta özel şirketlerde çalışan, 33 yaşında beyaz yakalı endüstri mühendisiyim. 30 yaşımla beraber hayatın bana getirdiği değişimlerin, tecrübelerin ve terapi sürecimin de etkisiyle kendimi tanıma yolculuğum başladı. Evet, kendini tanımak konusunda biraz geç kalmış gibiydim ama belki de tam zamanıydı. Görünen toplumsal kimliğimin yanında özellikle son birkaç yıldır gördüm ki ben kendimi en iyi yazarak ve yazdıklarımı paylaşarak ifade edebiliyorum. Bu şekilde ayrı yollarda aynı duygularla yürüyenlerle bağ kurmaktan da çok keyif alıyorum. Kendinize her gün biraz daha yaklaştığınız yolcuklarınızın olması dileğiyle!
İlgili Makale