Empati, insan ilişkilerinde sık karşımıza çıkan bir sözcük. Empati nedir muhtemelen bir fikrimiz vardır. Ancak bu kelimeyi tam olarak doğru kullanıyor muyuz dersiniz? Daha da önemlisi, hayatımızda iletişim kurduğumuz insanlara karşı uygulayabiliyor muyuz? Empati yalnızca zihnen değil, bütün mevcudiyetinizle karşınızdakine odaklanmak demektir. Bu da önyargılarınızdan ve kendi kafanızdaki yorumlardan o an için arınmayı gerektirir.
Genellikle empati kendini başkasının yerine koymak olarak bilinir. Ancak bunu çoğunlukla nasıl yapacağımızı bilemeyiz. Sanılanın aksine karşınızdakinin hissettiğini hissedebilmek değildir empati, karşınızdakinin ne hissettiğini ve neye ihtiyacı olduğunu, olduğu haliyle görebilmektir sadece. Empati kurmak demek, kişinin duygularını, isteklerini, düşüncelerini onun bakış açısını anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmaktır. Neyi neden yaptığını, hangi şartlarda, ne düşünerek davrandığını ve en önemlisi neye ihtiyacı olduğunu görebilmeyi gerektirir. Karşımızdaki kişiye odaklanabilmek ve onu anlayabilmek için öncelikle kendi düşüncelerimizden ve önyargılarımızdan sıyrılmak gerekir ki en zoru da budur. Dinlerken yalnızca kulakla duymak ve zihnimizle düşünmek değil, söylenmeyenleri de duyabilmek, ruhen anlamaktır.
Empati ile dinlenmek kişiye anlaşıldığını hissettirir; bu da özünde her insanın ihtiyacıdır. Ancak gerçekten empati ile dinlemeyi başarabilen kişi sayısı çok çok azdır. Neden mi? Örneğin aşağıdaki davranışları yaptığımızda iletişimde olduğumuz kişiyi empati ile dinlemiş olmuyoruz.
- Tavsiye vermek. En yaygın yapılan yanlışlardan biridir, karşınızdaki çözüm aramıyor olabilir veya çözümü sizden istemiyor olabilir. Yalnızca duyulmak ve dinlenmek için anlatıyordur veya henüz çözüme yönelik bir adım atmaya hazır değildir. Tavsiye vermeden önce bir düşünün, bunu sizden istiyorlar mı?
- Üste çıkmak. “O da bir şey mi benim dayımın başına neler geldi” Burada odak kişinin kendisinden çıkartılıp yerine daha kötü durumda olduğu düşünülen bir başkası konuyor. Hissedilen ise kişinin kendi duygusunun yok sayılmasıdır.
- Ders vermek. Yine kişinin ihtiyacı ne bunun gözetilmemesinden kaynaklanır.
- Teselli etmek. “Boşver. / Geçti artık. / Sen elinden geleni yaptın.” Asıl ihtiyaç ne anlaşılmadan geçiştirilir.
- Hikaye anlatmak. Yine kendinden veya başkasının başına gelen olaydan bahsedilerek odak noktası kişinin kendisinden uzaklaştırılmış olur.
- Üstünü örtmek. “Boşver. / Takma kafana.” Yaşanılan duygunun önemsizleştirilmesi, yok sayılmasıdır.
- Sempati kurmak. “Ah ah, vah vah! / Canım benim ya!” Sempati, empati ile karıştırılır ancak altında üzülmeden çok, acıma duygusu vardır, empati ile dinleyen kişinin kendi duygularını yansıtmaktansa, karşısındakinin duygularına odaklanması beklenir.
- Sorgulamak. “Ne zaman oldu? / Başka ne dedi?” Kişinin çok bölünmeden kendi hızında anlatması için izin verilmelidir.
- Açıklamada bulunmak / Düzeltmek. “Seni arayacaktım ama… / Hayır, öyle değildi.” Odağı yine kendine çevirmektir veya değiştirmektir.
Bu maddeler M. Rosenberg’in Şiddetsiz İletişim kitabından alıntıdır. Listeye baktığımızda yaptığımız sohbetlerde asla karşımızdakini empati ile dinlemiyormuşuz sonucunu çıkartabiliriz. Gerçekten de öyle. Yargısızca ve samimiyetle dinlemek, sevdikleriniz için yapabileceğiniz büyük bir iyilik olur. Sohbet esnasında anlatılanı dinlerken kendinize veya vereceğiniz cevaba değil de gerçekten karşınızdakine odaklanma becerisi geliştirmeye çalışın. “Şu an bana ne anlatmaya çalışıyor? Ne/ler hissediyor olabilir? Acaba gerçekten neye ihtiyacı var? Ne olmasını isterdi?” gibi sorulara odaklanmak, empati ile dinleme noktasında size yardımcı olacaktır.
İlginizi çekebilir: Temel ihtiyaç anlaşılmak ise, birine verebileceğiniz en değerli hediye nedir?