X

Emek vermek kolay değildir: Peki mum olup yanmaya cesaretin var mı?

“Mum olmak kolay değildir. Işık saçmak için önce yanmak gerekir.”  Mevlana Celaleddin Rumi

Son dönemlerde çok sık karşılaştığım bir konu üzerinde kısa bir maceraya çıkalım istiyorum bu yazımda sizlerle. Konumuz emek vermek. Kolay olmayandır emek vermek, yanmak gerekir. Terlemek gerekir değil mi? Bazen saatlerce okumak gerekir. Bazen saatlerce kapısında seni seviyorum diye beklemek gerekir. Bazen çok yorulmuş olsak da ertesi gün kalkıp yine aynı işe ve aynı tutkuyla başlamak gerekir. Bazen katıldığımız yarışta düşmeyi kabul etmek gerekir emek vermekte. Bazen günlerce o günün hayalini kurmak gerekir. Bazen emek vermek demek dünyanın bir ucuna yolculuk etmek olabilir “görmek” üzere, bazen saatlerce koşmak olur “varmak” üzere, bazen saatlerce yazı yazmak olur “paylaşmak” üzere ve bazen de saatlerce anlatmak olur “anlaşılabilmek” üzere… Ama işte hepsinde saklıdır yanmak.

Neden yanarız, neden yanmamız gerekir, emek vermek söz konusu olduğunda o muhteşem sonuçlara gidinceye kadar yolda bizi neden bu derece zorlu zamanlar bekler? Bazen bir projeyi yapıyorken, bazen uzun bir hesabın tam ortasındayken, bazen bu yazılarımı yazmak için cümleleri tek tek seçmeye çalışıyorken düşünürüm kendimi… Hani kızgın bir tavanın tam ortasında kızaran patates gibi hissederim. Etrafım yağ ile kaplı… Sıcaktır, yanmaktayımdır ama olmaktayımdır. Sonunda bana lezzetimi verense o kızarmış olmak tadı olacaktır, kaçmadan yılmadan ve korkmadan o kızgın yağın içinde kızarır da dururum.

Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte soralım istiyorum: “Bizler bu derece ışık vermeye hazırken; bu derece biliyorum diye ortalara çıkmaya, bilirkişi olarak konuşmaya hazırken; işler emek vermeye geldiğinde neden hemen kaçarız? İlişkilerimizde işler kötüleştiğinde sorunlar ortaya çıktığında, hoşumuza gitmeyen şeyler olduğunda; savaşmak, konuşmak veya çözmeye çalışmak kısacası emek vermek yerine neden dönüp gitmeyi tercih ederiz? Anında başlasın istediğimiz ilişkilerimizi neden koşturmaca olarak yaşamaya çalışırız?

O karşımızdakinin cismine değil de içine bakabilmek bunun için emek verebilmek bunun için bekleyebilmek ve çabalamak neden bu derece yorucu olur, neden emek vermekten kaçarız? Bir işte çalışmaya geldiğimizde neden sadece beklenen kadarını vermeye hazırızdır da bir kelime fazla vermek, bir hesap fazla yapmak, bir gece geç saate kadar çalışmak veya bir hafta sonu gerektiği için emek vermek bu kadar zor gelir bizlere? Neden benim için çok ağır der de arkamızı dönmeyi seçeriz? Neden aldığımız riskler emek ile özdeşleştiğinde örneğin güçlü karın kaslarına sahip olmamız her gün yapacağımız antrenmanlardan düzenli beslenmekten geçtiğinde, ‘Ben bu kadar disiplinli olamam, ben bunu başaramam’ diye henüz denemeden ve henüz emek bile vermeden yelkenlerimizi suya indiriveririz? Neden kolay olan yolu, yapamam yolunu seçiveririz?”

Oysa hayatımızdaki tüm yollar, bizler korkmadan emek vermekten çekinmediğimizde ve kendimize yeterince zaman tanımamız ile karşımıza çıkmaktadır. Geçtiğimiz Şubat ayında başladığım boks çalışmalarımda çok iyi kullandığım sağ koluma kıyasla sol kolum ile kum torbasına tek vuruş bile yapabilmem dünyanın benim için neredeyse en zor kavramı olmuştu. Her yanlış vuruş denemesi ise daha fazla acı veren bir deneyim olarak geri dönüyordu. Kimi zaman dirseğim çok acıyor, kimi zaman farklı parmaklarım şişiyor ve kimi zaman derslerden sonra kolum yanlış kullanmaktan dolayı oluşan titremek durumundan adeta kullanılmaz halde oluyordu.

Bir yıl boyunca her ders yılmadan bıkmadan vazgeçmeden aynı acıları duyarak yeniden ve yeniden sol koluma şans verdim. Sadece bir iyi vuruş için, hakkı ile tek bir kum torbası vuruşu… Bugün sol kolum ile vuruş yapmak benim en sevdiğim yeteneğim (halen gideceğim çok yolum var biliyorum) ama o kum torbasından da yumruğumda oluşacak herhangi yanlış bir etkiden veya el parmaklarımın olası kırılma riskinden de bugün hiç ama hiç korkmuyorum.

Her derste yandığım yanmaya gönül verdiğim asla acısından çekinmediğim bu çalışma beni bugün olduğum farkındalığa, güce ve seriliğe ulaştırdı. İşte hayatımızda emek verdiğimiz her konu aslında sadece biz gerçekten yanmaya hazır olduğumuzda sonuçları ile bize geri dönecektir. Korkmadan, yeniden ve yeniden emek verdiğimizde tüm acılarına, zahmetlerine, darbelerine ve gözyaşlarına dayandığımızda herhangi bir engel hayatımızda artık engel olabilecek bir tezahürde barınamaz.

Bizler mum olmaya, yani ışık vermeye, yani etrafı aydınlatmaya ancak bu noktaya eriştiğimizde başlayabiliriz. Öncelikle yandığımızda, öncelikle gerçekten emek vermeyi kabul ettiğimizde, emek ve emeğin muhteşem dönüşüm sürecine gönülden katlanmayı seçtiğimizde… İşte bizler bu noktada etrafa ışını saçan olabiliriz, bu dönüşümü gerçekleştirdiğimizde içimizde yanan o ışıklar dışarıya taşar. Belki bu yazı kendi kendinize alacağınız yepyeni bir karara yol olur. Ve işte ışık ancak ben yanmayı, ben emek vermeyi kabul ettiğimde, asla vazgeçmediğimde, belki kelimelerle belki de kelimelere dökülemeyenlerle beni aşar ve sizlere ulaşır…

Bugün bu yazımı okuyorsanız, hayatınızda için için yandığınız her ana her konuya yeniden bakmanızı dilerim. Ne için ışık vermektesiniz, emek vermekten kaçtığınız bir şey var mı? Geriye dönüp savaşmaktan, yansanız da bir adım geriye gitmemekten neden çekiniyorsunuz? Hayatınızda umum olmak istiyorsanız yanmanın güzelliğine neden böyle uzaktan bakıyorsunuz?

Bugün yola çıkan sen, yolun her daim ışık olsun…

 

İlginizi çekebilir: Verdiklerinin karşılığını almak: Karmanın da bir dinamiği var mı?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale