X

Elimizden gelenin en iyisine ulaşmak için: Karşı durma, yanında dur

“Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle… Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla!” Mevlana Celaleddin Rumi

Hani her şeyin adeta üzerimize üzerimize geldiği dönemler vardır. Dört dörtlük olsun isteriz hayatımızdaki her şey… Aklımızda tamamlanması gereken sunumlar, projeler, toplantılar… Bir yandan yetiştirilmeyi bekleyen işler. Diğer taraftan her ne kadar koştursak da o “tam” anlamıyla yetişemediklerimiz… Hani bir sakızı birçok tarafından çektiğimizde bir noktada bir parçanın kopup elimizde kalıverdiği o nokta… İşte ben bugün bu yazımda tam olarak “o kopuş” noktalarını değerlendirelim istiyorum sizlerle…

Bu akışın sonu hepimizin başına geldiği üzere “isyan” ile bitmektedir. Ne kadar uğraşsam da olmuyor, ne kadar istesem de bitmiyor… Ben temizliyorum o kirleniyor. Ben yapıyorum o bitiyor… Ben çalışıyorum yeni şeyler geliveriyor. Ben bu projeyi tamamlıyorum bir yenisi açılıyor. Ben bu borcu kapatıyorum yeni borçlar oluşuyor… Bunlar isyan noktalarımızdan sadece bir kaçı…

Şimdi gelin daha yakından bakalım… İsyan ettiğimiz aslında hayat; yani bu cümlelerin her biri hayata karşı… Peki biz her ne kadar muhteşem olsak da her ne kadar “elimizden gelenin en iyisini” yapsak da sizce hayata karşı durmaya gücümüz yetebilecek midir? Karşı durduğumuz rüzgar aslında bizi alıp da götürebilecek olan, bize hayatı ufukları denizlerin en derinlerini gerçekten gösterebilecek olan değil midir?

Bu yüzden bir reçete hazırlayalım istiyorum. Hani hasta olduğumuzda (ki bu sefer örneğimiz hayata karşı çok yorgun olmamız, onlarca sorumluluğun ve yükün altında çoktan ezilmiş olmamız) nasıl doktora gidiyor ve reçetemizi alıyorsak bu sefer kendimiz, kendimizce ve yine kendimiz için en iyi olan devayı bulacağız… Bugün bu yazı oluşurken “Hayatta en iyisi, yani elimizden gelenin en iyisi nasıl yapılır?” diye sorup buna sadece o güzel canımız için muhteşem bir reçete yazacağız…

Bu reçeteye kocaman harflerle yazalım şimdi: Karşı durma yanında dur… Ne zaman bir şey olsa, ne zaman yetişemiyorum desek, ne zaman yakınmaya başlasak hayata “karşı durmaktayızdır”… Şimdi bu reçeteyle kendi kendimizi her an değerlendireceğiz; her ne zaman şikayet edersek, her ne zaman hayatı durdurmaya, hayatı ertelemeye, hayatı “zorlaştırmaya” çalışırsak işte orada kendi kendimizi durduracağız ve “hayattan yana” geçeceğiz.

Ne demek hayattan yana geçmek? Şikayet etmek yerine durumu anlamaya çalışmak, pes etmek yerine zorlukla bir olduğumuzu hissedebilmek, emek vermek gerekiyorsa biraz daha gayret ile gereken emeği vermek… Örneğin bir ev almak istiyoruz ve bu ev ile ilgili araştırmalarımız devam ediyor. Her gittiğimiz ev görüşmesinde planları beğenmiyoruz, yapılan malzemeyi beğenmiyoruz veya beğendiğimiz evi satın alabilmek için bütçemiz yetersiz kalıyor. Bu durumda bizler hayatın karşısında durmaya başlarsak ne düşüneceğiz: Ev alabilecek kadar param yok, benim evim olamayacak mı, ben yetersiz miyim, neden istediğim gibi bir ev bulamıyorum, neden benim karşıma çıkan evler hep hüsran ile sonuçlanıyor?

Bir de gelin hayatın yanında duralım ve bu süreci (tüm denediğimiz gördüğümüz bir şekilde almadığımız veya alabilmemiz mümkün olmamış olan evleri) şöyle değerlendirelim; doğru zamanda doğru ev ile karşılaşacağımı, bu evin bana en doğru maliyet ile geleceğini “biliyorum” bugün karşılaştığım ve satın almam mümkün olmayan her seçenek sonuçta beni bu eve yani alacağım eve daha da yakınlaştırıyor… Ben her görüşmemde yeni bir şey öğrenmeye devam ediyorum, her yanlış seçeneği elediğimde doğru olan bana “akarak” geliyor. Ben hayatın yanındayım, hayat her daim her ne olursa olsun en güzel ve doğru olanı bana en uygun olanı benim için hazırlayacaktır…

Bizler bir ağacın yaprak döktüğü için “kötü” olduğunu gördük mü? Bir ağacın hiçbir mevsimde yeşilden kahverengiye hatta beyazlar düştüğün de bile “hayata karşı” durarak ben kötü olmaktayım diye düşündüğünü hayal edebiliyor muyuz? Neyi bilir doğa, bu evrenin en iyi bildiği şey sizce nedir? Ben kendimce cevap vereyim hayatın, akışın, olanın, güneşin, ayın her zaman yanında durmak… “Karşısında” durmak yerine tam bir güven ile yanında durmak…

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız hayatın karşısında durmakta olduklarınıza daha yakından bakmanızı dilerim. Neyi değiştirebilirsiniz, neyi güzelleştirebilirsiniz, neyi farklılaştırabilirsiniz, neyin karşısında durmayı bırakıp da yanına geçebilirsiniz? Bugün bir değişiklik yapalım, karşı durdurklarımızı bir yana bırakıp yanı başlarına geçiverelim…

 

İlginizi çekebilir: Hayatımızın keki: Kokusu, kıvamı, içeriği, tam da olması gerektiği gibi

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale