X

Elektrikli araba ve Porsche’nin bilinmeyen hikayesi

İlk Porsche’nin elektrikli araba olarak tasarlandığını biliyor muydunuz?

Ferdinand Porsche, ünlü araba şirketini 1948 yılında kursa da, ilk arabasının tasarımı 1898 yılına, yani Porsche’nin 22 yaşında olduğu zamana denk geliyor.

Aslında 1898 yılında üretilen Egger-Lohner elektrikli arabası C.2 Phaeton modeli, ya da bilinen adıyla the P1, Porsche’nin ilk arabası. Tek bir damla benzin kullanmanıza gerek kalmadan gidebilen P1, küçük bir elektrik motoruyla çalışıyordu.

Evet, aslında elektrikli arabaların tarihi oldukça eski, hatta arabaların tarihi kadar eski diyebiliriz.

İlk kullanışlı elektrikli araba ise 1884 yılında icat ediliyor. Bu da demek oluyor ki, insanlar arabanın ne olduğunu yeni yeni öğrendikleri zaman bile elektrikli araba kavramı varmış. (Gaz ile çalışan arabalar tüm araçların %22’sini oluşturuyordu, kalanı buharla çalışan araçlardı.)

Bugünün elektrikli araçları gibi, bir yüzyıl önceki elektrikli araçların da gazlı araçlara göre birçok avantajı bulunuyordu.

Gazla çalışan arabalar çok ses çıkarıyordu, kirliydi ve hantaldı. Dahası sürücüler arabaları hareket ettirmek için fiziksel mücadele vermeleri gerekiyordu; çünkü her vites değiştirme ya da araba çalıştırmada, bilek güreşi kadar fiziksel kuvvet uygulamanız anlamına geliyordu.

Buna karşın, elektrikli araçları çalıştırmak, kullanmak oldukça kolaydı ve bu araçlar sessizdi; fakat elektrikli araçlar yeterince hızlı ve uzun yol için uygun değillerdi. Yine de, şehirlerde öncelikli olarak kullanılan bu araçlar bir problem oluşturmuyordu. Hatta yollar çok kötü durumda olduğu için kimse uzun yolda araba kullanmak istemiyordu. Elektrikli araçların bazı hayranları bile vardı. Ünlü girişimci ve bilim adamı Thomas Edison elektrikli araçlara arka çıkmış, hatta Henry Ford, elektrikli araçları bir opsiyon olarak görmüştür.

Ünlü bilim adamı Thomas Edison, elektrikli araçlara arka çıkmıştır.

Eğer elektrikli arabaların birçok yararı varsa, neden rağbet göremediler? Yanlış giden neydi?

Bugün Teksas, devasa boyuttaki ham petrol üretimiyle biliniyor; ancak yüz yıl önce durum böyle değildi. Aksine petrol çalışmalarına daha yeni başlanıyordu. 10 Ocak 1901’de Lucas No.1 adlı kuyudan çıkan petrol, Amerika için ucuz ve kolay ulaşılan benzin çağının habercisi oldu.

1908’de gazla çalışan Model T’yi piyasaya süren Henry Ford, elektrikli arabalara ikinci darbeyi vurdu

Montaj hattı kullanılarak üretilmesi sayesinde Model T, piyasadaki diğer arabalardan çok daha ucuza satılıyordu. Elektrikli arabalarınsa yaklaşık üçte biri fiyatındaydı.

Ford Model T

Anayol sisteminin ilerlemesiyle birlikte insanlar her yerde kullanabilecekleri hızlı, ucuz ve güçlü arabalar istemeye başladılar.

Şu an hayal etmesi biraz güç, ancak o sırada elektrikli araçları destekleyecek altyapıya sahip değildik. Bugün her yerde bulabildiğimiz elektriği, 1910’dan önce şehir evlerinin bile birçoğunda bulmak imkansızdı. Bu durum elektrikli arabaları evlerde şarj etmeyi de olanaksız kılıyordu. Kırsalda yaşayanlar içinse elektrikli araba zaten bir seçenek değildi, çünkü bu yerlerde elektrik diye bir şey yoktu.

İlginç bir şekilde, cinsiyetçilik de petrol sevenlerin başarısına katkıda bulunmuş olabilir.

Elektrikli arabalar daha temiz ve çalıştırması daha kolay bir seçenekti. Dolayısıyla pazarlaması da sıklıkla kadınlara yönelik olarak yapılıyordu. Bu durum elektrikli arabalara ‘kadın arabası’ olduklarına dair bir ün kazandırmıştı.

Bu özellikleri, erkekleri elektrikli araba satın almaktan uzaklaştırmış ve onları diğer seçeneğe yönlendirmiş olabilir.

1930’lu yıllara gelindiğinde; tuhaf pazarlama taktikleri, ham petrolün ucuzlaması, ucuz Model T aracının piyasaya sürülmesi ve anayol sisteminin geliştirilmesiyle birlikte elektrikli arabalar da çoğunlukla bitmişti.

Fakat bugün, avantajları büyük ölçüde aynı kalan elektrikli araçların dezavantajları tarihe karıştı.

Bugünün elektrikli araçları, hala daha temiz, benzinle çalışan araçlardan daha sessiz ve maliyet gibi sorunları da kolaylıkla çözebiliyoruz.

Tesla elektrikli araba

Elektrikli araçlar geçmişten beri hep daha pahalı olsa da, hem Tesla’nın hem de Chevy’nin 30,000 dolar gibi daha makul fiyatlara elektrikli araba üreteceğini duyurmasıyla birlikte bu sorun çözülecek gibi duruyor. Ayrıca parasal anlamda ucuz olan benzinin ve yaktığımız diğer fosil yakıtların doğaya kestiği dev fatura konusunda artık daha bilinçliyiz. Fosil yakıtların doğaya maliyetinin 2100 yılına kadar 1,9 trilyon dolardan daha fazla olması bekleniyor.

İlgili yazı: Tesla Motors CEO’su Elon Musk ve ilham veren başarı öyküsü

Elektrikli arabaları yaygınlaştırmak için ihtiyacımız olan altyapıya hala tam anlamıyla sahip olmasak da gelişmeler var.

Tesla şirketi ‘Supercharger’lar için dev bir ağ oluşturuyor. Chargepoint, 28,000 şarj aletinin kamusal kullanım için hazır olduğunu ifade ediyor. Araba üretimiyle bir ilgisi olmayan birçok şirket, şarj istasyonları kurmaya başlıyor.

Evlerinde şarj noktası olan insanlar için, bunları diğer elektrikli araç sahiplerine kiralamalarını sağlayacak hizmetler bile mevcut. Fisker adındaki şirket ise, çatılardaki güneş panelleri ile şarj olabilecek hibrit araç fikriyle karşımıza çıkıyor ki, bu şarj istasyonlarının bile bir süre sonra tarihe karışacağının işareti.

Hikayenin sonunda elektrikli araba piyasasına kim girdi dersiniz?

Cevap elbette Porsche.

Ferdinand Porsche’nin tasarladığı P1’den 108 yıl sonra, Porsche kendi elektrikli aracını duyurdu: Mission E. Aslında sadece bir konsept araba olan bu modeli, Porsche sonunda üretime koymaya karar verdi.

Porsche Mission E

Benzinle çalışan araçların yaptığı her şeyi yapamayacak olsalar da, sonunda elektrikli araçlarla benzinli araçların yolları paylaştığını görebilmek muhteşem olacak.

Kaynak:

upworthy.com

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale