Eko-anksiyete ile başa çıkmanın yolları: İklim kriziyle ilgili kaygınızı azaltacak öneriler
Orman yangınları, kasırgalar, çevre kirliliği, geciken iklim politikaları ve gezegenin geleceğini bekleyen felaket senaryoları… İklim değişikliğinin sonuçlarıyla yüzleşmek ve çok fazla habere maruz kalmak bu aralar sizin de uykularınızı kaçırıyor mu? Tüketim kültürünün norm haline geldiği bir dünyada, gittiğiniz her yerde etrafa saçılmış çöpleri görürken atıksız bir yaşam sürdürmek ya da çöplerinizi ayrıştırmak gibi bireysel önlemlerin yetersiz geldiğini ve toplumun çevre bilinci için nasıl eğitilebileceğini düşünmek sizi de yoruyor mu? İklim kriziyle ilgili politikaların yetersiz oluşu ve geleceğin belirsizliği korkutuyor mu? Endişelenmeyin, böyle hisseden yalnızca siz değilsiniz.
Eko-anksiyete, yani iklim değişikliği ve olası sonuçları konusunda endişe ve kaygı duymak; üzüntü, endişe, çaresizlik gibi olumsuz duygularla başa çıkmakta zorlamak, özellikle krizin etkileriyle somut şekilde yüzleştiğimiz şu günlerde hepimizin gündeminde. Bir yandan da ardı arkası kesilmeyen orman yangınları haberleri… Ekolojik dengenin korunması ve iklim krizinin etkilerinin azaltılması için öncelikle kendi ruh sağlığımızı korumamız ve yaşadığımız kaygıyı yapıcı yollarla dönüştürebilmemiz gerekiyor.
Eko-anksiyeteyle başa çıkmanın yolları
İklim değişikliğinin etkileri bireysel olarak atılacak adımlarla çözülemeyecek boyutlara ulaşmış olsa da, ruh sağlığınızı koruyarak ve etkisi küçük de olsa harekete geçerek iklim krizinin neden olduğu endişelerinizi yapıcı şekilde dönüştürebilmeniz mümkün.
1. Görmezden gelmeyin
İklim değişikliğini ve olası sonuçlarını düşünmenin oldukça korkutucu ve psikolojik olarak zorlayıcı olduğunun farkındayız. Çaresizlik ve umutsuzluk hislerini görmezden gelerek eko-anksiyeteden kaçmaya çalışmanız, yaşamınıza devam edebilmeniz, sorumluluklarınızı yerine getirebilmeniz ve ruh sağlığınızı koruyabilmeniz için oldukça gerekli ve normal. Ancak her konuda olduğu gibi, iklim krizi konusunda da görmezden gelmek ve çok fazla düşünmek arasındaki dengeyi bulmanız önemli.
Kafanızı kuma görerek sonuçları bu kadar somut ve net olan bir felaketi görmezden gelmek harekete geçmenizi zorlaştırarak uzun vadede pişmanlık hissini beraberinde getirebilir. Bu gerçekliğin farkında olarak yaşamınıza devam etmeniz rahatsız edici duyguların ortaya çıkmasına neden olsa da, duygularınızı maskelemek bu duyguları işlemenizi zorlaştırarak daha da yoğun hale gelmelerine sebebiyet verebilir. İklim kriziyle ilgili gerçekleri inkar etmek ve takıntı haline getirmek arasındaki dengeyi bulabilmek için aşağıdaki önerilerimiz işinize yarayabilir:
- İklim değişikliği gerçeğini inkar ederek, hissettiğiniz korku, yas, çaresizlik, üzüntü, öfke gibi duyguları bir kenara itmek yerine, bu duyguları tamamen sindirmek ve kabul etmek için kendinize alan yaratın ve zaman tanıyın.
- Geçmişteki çevreye zarar veren davranışlarınızdan ve alışkanlıklarınızdan dolayı kendinizi suçlu hissediyorsanız, bu suçluluk duygusunun aynı zamanda sorumlu hissetmenizden de kaynaklandığının farkında olun ve kendinize yüklenmeyin. Bugüne kadarki davranışlarınız için kendinizi affedin ve bundan sonrasında çevre için daha fazla sorumluluk almaya söz verin.
- Deniz kıyısında, yürüyüş parkurlarında, dağlarda, göllerde vakit geçirin. Doğa, tehlikede olduğu halde, kendinizi daha huzurlu hissetmenize yardımcı olabilecek milyonlarca kaynağa sahip. Doğanın size sunduklarına şükredin.
İlginizi çekebilir: Geç kalmış değiliz: İklim değişikliği ve acilen alınması gereken önlemler
2. Yaşam tarzınızı ve alışkanlıklarınızı gözden geçirin
Sürdürülebilir yaşam tarzı uygulamalarını benimsemek, çok küçük ve etki alanı az bir çözüm gibi görünse de bakış açınızda yaratacağı değişimle motivasyonunuzu ve umudunuzu korumanıza, kişisel değerlerinizle daha uyumlu bir yaşam sürdürerek benlik duygunuzu güçlendirmenize yardımcı olabilir. Ayrıca çevre dostu alışkanlıklar kazanmak ve bu alışkanlıkları günlük yaşamınıza entegre etmek çevrenizdeki diğer insanlara da ilham olacak ve onları teşvik edecektir.
Sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları geliştirmenin ilk adımı, hali hazırda sürdürdüğünüz alışkanlıkların ne kadarının çevre için faydalı, ne kadarının zararlı olduğunun farkına varmak olacaktır. Karbon ayak izinizi hesaplamak, bu izi nasıl azaltabileceğinize dair çözüm üretmenize de yardımcı olabilir. Otomobil kullanmak yerine bisiklete binmek ya da yürümek, uçuşlarınızı sınırlandırmak, hayvansal ürünlerin tüketimini en aza indirmek, enerji tasarrufu gibi hem kendi sağlığınıza hem de çevrenin sağlığına olumlu katkı sağlayabilecek çözümler ve alışkanlıklar geliştirmek endişenizin azalmasına yardımcı olabilir. Doğanın korunması için çaba gösteren sivil toplum örgütlerine ya da çevreci gruplara dahil olmak, becerileriniz ve yetkinlikleriniz doğrultusunda bu grupların çalışmalarına gönüllü katkıda bulunmak daha fazla insana ulaşmanıza ve çevre bilincini artırmanıza yardımcı olabilir.
3. Çevre konusunda bilinçlenin ve bilinçlendirin
Bilgiye erişimin çok daha kolay hale geldiği günümüzde yaşanan felaketlerle ilgili dezenformasyon ve bilgi kirliliği de had safhada. Çevre hakkında doğru bilgi edinebileceğiniz kaynakları araştırarak, bilgi ediniminizi sadece bu kaynaklarla sınırlandırmak hem olası bir kriz durumunda hazırlıklı olmanıza ve hızlı aksiyon almanıza, hem de çok fazla bilgiye ve görüntüye maruz kalmadan ruh sağlığınızı korumanıza yardımcı olacaktır. Yanlış bilgiler ya da bilgi eksikliği, iklim değişikliği gibi soyut bir kavramı anlamayı ve işlemeyi zorlaştırabilir.
4. Topluluğunuzla bağlantıda kalın
‘Herkes kapısının önünü süpürse, tüm mahalle tertemiz olur.’ sözünü mutlaka duymuşsunuzdur. Bu cümledeki en kritik kelimenin ‘herkes’ olduğunun altını çizmek isteriz. Çevreyle ilgili konularda bireysel olarak atacağınız adımların yanı sıra yaşadığınız bölgede, iş ve arkadaş çevrenizde, aile ve akrabalarınız arasında çevre bilincinin artırılmasını sağlayacak etkinlikler ve projeler düzenleyebilirsiniz. Boş alanların ağaçlandırılması, çöp toplama, her evin yakınına geri dönüşüm kutuları yerleştirerek çöp ayrıştırılmasını teşvik etme, çıkarılan atık miktarının azaltılması için ileri dönüşüm ve kompost gibi yöntemlerle ilgili atölye çalışmaları… Yapabilecekleriniz sınırsız!
Çevreyi korumak isteyen ve iklim krizi konusunda duyarlı olan diğer insanlarla işbirliği içinde çalışmak, kendinizi yalnız hissetmemenizi sağlayabilir ve sizi tek başınıza mücadele etmekten kurtararak anksiyetenizi azaltabilir. Duygusal ve sosyal destek, umudunuzu ve olumlu bakış açınızı besleyerek psikolojik dayanıklılığınızı artırmanıza yardımcı olacaktır.
5. Çocuklara ve gençlere destek olun
Küçük çocuklar çevrelerinde deneyimledikleri, haberlerde izledikleri ya da yetişkinlerin konuşmalarında duydukları çevre felaketleriyle ilgili karmaşık duygular hissedebilirler ve yetişkinlere kıyasla bu duyguları anlamlandırmakta ve işlemekte çok daha fazla zorlanarak eko-anksiyeteyi daha yoğun deneyimleyebilirler. Ergenler ve gençlerse, çevrenin ve dünyanın geldiği son noktada gelecekleriyle ilgili yoğun bir kaygı taşıyabilirler ve kendilerinden önceki nesillere karşı öfke ve kızgınlıklarını yansıtabilirler.
Yetişkinler olarak çocuklara ve gençlere bu zorlu duygularla baş edebilmeleri için destek olurken, öncelikle dürüst olmanız ve yaşanan felaketlerin neden kaynaklandığını gelişim dönemlerine uygun bir şekilde, gerekirse somut örneklerle anlatmanız gerekiyor. İklim değişikliğiyle ilgili konuları konuşmak için alan yaratmak, yaşananlarla ilgili bilgileri güvenilir kaynaklardan edinmesine yardımcı olmak ve duygularını yazarak, konuşarak, çizerek ya da oyun aracılığıyla dışa vurmasına fırsat yaratmak ebeveynler olarak bu süreçte çocuğunuzu eko-anksiyeteden korumak için yapabilecekleriniz arasında.
İlginizi çekebilir: Çocuklara çevre bilinci kazandırmanıza yardımcı olacak 5 öneri
6. Psikolojik dayanıklılığınızı artırın
Travmatik durumların ve beraberinde gelen yoğun stresin üstesinden gelmekte başarılı olan ve esnek dayanıklılığı güçlü insanlar kaygıyla baş etme konusunda çok daha başarılı olabilirler. Amerikan Psikologlar Derneği (APA) psikolojik dayanıklılığınızı ve esnekliğinizi artırmak için şu yöntemlerin işe yarayabileceğini söylüyor:
- Sizi destekleyen, şefkatli ve samimi insanlarla devamlı iletişimde kalın.
- Her sorunun bir şekilde çözüme ulaşabileceğinin farkında olun ve inancınızı kaybetmek yerine ‘ne yapılabilir?’ sorusunun cevabını arayın.
- Kendiniz için ulaşılabilir hedefler belirleyin ve bu hedeflere doğru istikrarlı ve kararlı bir şekilde ilerleyin.
- Detaylarda boğulmak yerine büyük resmi görmeye çalışın ve sorunları daha geniş bir bağlamdan inceleyin.
- Öz bakımınızı kesinlikle ihmal etmeyin ve benlik imajınızın pozitif olduğundan emin olun.
- Kendinizi dünyadan ve diğer insanlardan izole etmeyin. Benzer düşüncelere, fikirlere ve önerilere sahip insanlarla fikir alışverişinde bulunun ve onların düşüncelerinden beslenin.
7. İyimser kalmaya çalışın
Sağlıklı iyimserlik, doğal afetler gibi stresli olaylar yaşadıktan sonra ruh sağlığınızı korumanıza, aksiyon almanıza ve duruma uyum sağlamanıza yardımcı olabilir. Olayları olumlu bir bakış açısıyla, yeniden çerçevelendirmeye çalıştığınızda, kaygınızla daha kolay başa çıktığınızı görebilirsiniz. Bardağın dolu tarafını görmek, kronikleşmiş hale gelen kaygı duygusuyla ilişkilendirilen olumsuz düşünce kalıplarını kırmanıza da yardımcı olabilir.
8. Doğayla kurduğunuz bağları güçlendirin
Açık havada, doğayla daha fazla zaman geçirmek, çevre ile olumlu bir bağ kurmanızı sağlayarak eko-kaygıyı hafifletmenize yardımcı olabilir. Kendinizi bunalmış, yorulmuş, umutsuz ve çaresiz hissettiğinizde bir kayaya oturun, bir ağaca sarılın, bir yaprağa dokunun, bir çiçeği koklayın, bir kuşun cıvıltısına kulak verin ve ıslıklarınızla ona eşlik edin… Bu davranışları zihninizde imgelemenin bile kaygınızı azalttığını fark edebilirsiniz. Çünkü, doğa iyileştirir!
İlginizi çekebilir: Sürdürülebilirlik, iklim krizi ve çevre kirliliği temalı en iyi belgeseller