X

Ebeveynlerle olan ilişkiler ve anne-babanın ailedeki rolü: Kültürel alışkanlıklar normalleşebilir mi?

Danışanlarımla ilk seansta kişisel tarih, özgeçmiş, danışanı tanıma gibi bir süreçten geçiyoruz. Danışanın neden terapiye başlamak istediğini, hayat hikayesini, şu anki hayatını danışandan dinleyerek öğreniyorum. Aynı zamanda da danışanın beni tanıma şansı oluyor. İlk görüşme seansında üzerinde durduğumuz noktalardan biri ebeveynler, ebeveynlerle olan ilişkiler. Genellikle anne ve baba kavramının kişi için ne ifade ettiğine, anne ve babayla ayrı ayrı olan ilişkilerine dikkat ediyorum. Toplumumuzda babalar duygusal olarak çocukların hayatında çok az yer alıyorlar. Benim danışanlarımın birçoğunda da durum böyle. Elbette ki istisnai durumlar ortaya çıkıyor, ancak büyük bir çoğunlukta gözlemlediğim kadarıyla baba sahnede yok. Benim bugün değinmek istediğim nokta babanın sahnede olmamasından ziyade bunun kabullenilmiş olması. Çoğu kişi tarafından şu ifadeyi duyuyorum “İşte benim babam da klasik baba, iletişimimiz hiç olmadı.” Kişiler gerek terapide gerek normal hayatta bunu ifade ederken aslında bu durumun normal olduğunu ve babaların çocuk gelişiminde, duygusunda olmamasının o kadar da anormal olmadığını ifade ediyor.

Dışarıdan bir gözle bu durumun bu kadar normal algılanması ve “klasik baba” ifadeleriyle anılması beni oldukça şaşırttı. Uzun bir zamandır bunu gözlemliyorum ve bu kabullenilmiş durum hakkında düşünüyorum. Kültürel alışkanlıklarımız, değerlerimiz, davranışlarımız ne kadar da kolay normalleşiyor değil mi? Bizde böyle diye, normalin ve sağlıklı olanın bu olduğu algısına kapılabiliyoruz. Aslında durum hiç de öyle değil. Bir çocuğun gelişiminde, büyümesinde, eğitilmesinde anne ne kadar sorumluysa baba da o kadar sorumludur. Aile içi dayanışma ile rol paylaşımı, görev paylaşımı tabii ki de olabilir. Ancak babanın sahnedeki devamsızlığı ciddi anlamda göz önünde bulundurulması gereken bir durum, keza bu durumun kanıksanması da öyle.

Normal ve doğrular çocukluktan itibaren gözlemlediklerimizle ortaya çıkan tabirlerdir. Mesela Ankara’da kışın hava sıcaklığının düşük olması bizlere göre normaldir. Çünkü bunun böyle olduğunu görerek, duyarak öğrendik. Bu durumu kanıksadık. Bir kış tam tersi bir durumu yaşasak çok büyük ihtimalle çoğumuz şaşırır kalırız. Çünkü, kışın havanın sıcak olması da hiç alışılmadık bir durumdur Ankara için. Sanırım ebeveynlik rollerinde de aynı şekilde gerçekleşiyor. Anne; çocukla ilgilenen, iletişim kuran bir imaja sahipken babanın bu sahnede olmaması bizim kanıksadığımız durum. Biz bunu böyle görmüş, böyle öğrenmiş olabiliriz. Ama gördüğümüz her kültürel davranış doğru olmak zorunda değil.

Babalar da çocukların hayatında var olmalı. Babalar da yemek yedirebilmeli, bez değiştirebilmeli, tuvalete götürebilmeli, oyun oynayabilmeli, duyguları ifade edebilmeli, ifade edilen duyguları dinleyebilmeli…

Öğrendiğimiz ama sağlıklı olmayan bilişleri değiştirmek bizim elimizde, bunları gözden geçirebilmeniz dileğiyle…

 

İlginizi çekebilir: Ebeveynlikte cinsiyet mitleri: Baba çalışmalı, anne çocukla mı ilgilenmeli gerçekten?

Beyza Alımcı: Klinik Psikolog Beyza Alımcı, 2017 yılında Bilkent Üniversitesi Psikoloji bölümünden Yüksek Şeref dereces ile mezun oldu. Üniversite eğitimi süresince Psikoloji'nin değişik alanlarında dersler aldı. Bilkent Üniversitesi Gelişim Psikolojisi laboratuarlarında üniversite 2.sınıftan itibaren araştırma asistanlığı yaptı, çocukların bilişsel gelişimi üzerine çeşitli projelerde yer aldı. Üniversite eğitimi sırasında Tilburg Üniversitesi'nde erasmus yapmaya hak kazanarak bir dönemini orada okudu. Stajlarını Ankara İlkadım Anaokulu'nda ve Mina Sera Aldan Hastanesi Psikiyatri servisinde tamamladı. Lisans tezini annelerin hikaye okurken kullandıkları dilin, çocukların dil gelişimi üzerindeki etkisi ile ilgili bir araştırma ile yaptı. 2018 senesinde Utrecht Üniversitesi Klinik Psikoloji bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimi sırasında Bilişsel Davranışçı Terapiler, Yas ve Psikotravma, Mindfulness odaklı Terapiler, Anksiyete ve Hastalıkları üzerine çeşitli dersler aldı. Yüksek Lisans tezini Pozitif Klinik Psikoloji alanında "Hayattaki anlam ve yaşam doyumu" ile ilgili olarak yaptı. Yüksek Lisans sırasında Amsterdam Üniversitesi'nde "Şema Terapi ve Şema Terapi'de Sağlıklı Yetişkin" konularını çerçeveleyen bir araştırmada görev aldı. 2018 Temmuz ayında Hollanda'da Kristen Neff ve Christopher Germer'ın eğitmen olduğu "Öz-Şefkatli Farkındalık" eğitimine katıldı. 2018 senesinde ISST onaylı Şema Terapi teorik eğitimini tamamlayarak sertifikasyonunu aldı. Şu anda Ankara'da RENGE psikoterapi merkezinde psikoterapi hizmeti, DİATA klinikte Uzm.Dyt.Merve Demir ile birlikte psiko-diyet uygulaması ve aynı zamanda yeme bozuklukları üzerine psikoterapi hizmeti, aynı zamanda Ankara dışındaki danışanlara da online olarak psikoterapi hizmeti vermektedir. Sağlığın bir bütün olduğuna inanan Beyza Alımcı; terapilerinde, danışmanlıklarında beden, ruh ve zihin bütünlüğünü dikkate almaktadır. https://www.beyzaalimci.com/
İlgili Makale