Danışanlarımla ilk seansta kişisel tarih, özgeçmiş, danışanı tanıma gibi bir süreçten geçiyoruz. Danışanın neden terapiye başlamak istediğini, hayat hikayesini, şu anki hayatını danışandan dinleyerek öğreniyorum. Aynı zamanda da danışanın beni tanıma şansı oluyor. İlk görüşme seansında üzerinde durduğumuz noktalardan biri ebeveynler, ebeveynlerle olan ilişkiler. Genellikle anne ve baba kavramının kişi için ne ifade ettiğine, anne ve babayla ayrı ayrı olan ilişkilerine dikkat ediyorum. Toplumumuzda babalar duygusal olarak çocukların hayatında çok az yer alıyorlar. Benim danışanlarımın birçoğunda da durum böyle. Elbette ki istisnai durumlar ortaya çıkıyor, ancak büyük bir çoğunlukta gözlemlediğim kadarıyla baba sahnede yok. Benim bugün değinmek istediğim nokta babanın sahnede olmamasından ziyade bunun kabullenilmiş olması. Çoğu kişi tarafından şu ifadeyi duyuyorum “İşte benim babam da klasik baba, iletişimimiz hiç olmadı.” Kişiler gerek terapide gerek normal hayatta bunu ifade ederken aslında bu durumun normal olduğunu ve babaların çocuk gelişiminde, duygusunda olmamasının o kadar da anormal olmadığını ifade ediyor.
Dışarıdan bir gözle bu durumun bu kadar normal algılanması ve “klasik baba” ifadeleriyle anılması beni oldukça şaşırttı. Uzun bir zamandır bunu gözlemliyorum ve bu kabullenilmiş durum hakkında düşünüyorum. Kültürel alışkanlıklarımız, değerlerimiz, davranışlarımız ne kadar da kolay normalleşiyor değil mi? Bizde böyle diye, normalin ve sağlıklı olanın bu olduğu algısına kapılabiliyoruz. Aslında durum hiç de öyle değil. Bir çocuğun gelişiminde, büyümesinde, eğitilmesinde anne ne kadar sorumluysa baba da o kadar sorumludur. Aile içi dayanışma ile rol paylaşımı, görev paylaşımı tabii ki de olabilir. Ancak babanın sahnedeki devamsızlığı ciddi anlamda göz önünde bulundurulması gereken bir durum, keza bu durumun kanıksanması da öyle.
Normal ve doğrular çocukluktan itibaren gözlemlediklerimizle ortaya çıkan tabirlerdir. Mesela Ankara’da kışın hava sıcaklığının düşük olması bizlere göre normaldir. Çünkü bunun böyle olduğunu görerek, duyarak öğrendik. Bu durumu kanıksadık. Bir kış tam tersi bir durumu yaşasak çok büyük ihtimalle çoğumuz şaşırır kalırız. Çünkü, kışın havanın sıcak olması da hiç alışılmadık bir durumdur Ankara için. Sanırım ebeveynlik rollerinde de aynı şekilde gerçekleşiyor. Anne; çocukla ilgilenen, iletişim kuran bir imaja sahipken babanın bu sahnede olmaması bizim kanıksadığımız durum. Biz bunu böyle görmüş, böyle öğrenmiş olabiliriz. Ama gördüğümüz her kültürel davranış doğru olmak zorunda değil.
Babalar da çocukların hayatında var olmalı. Babalar da yemek yedirebilmeli, bez değiştirebilmeli, tuvalete götürebilmeli, oyun oynayabilmeli, duyguları ifade edebilmeli, ifade edilen duyguları dinleyebilmeli…
Öğrendiğimiz ama sağlıklı olmayan bilişleri değiştirmek bizim elimizde, bunları gözden geçirebilmeniz dileğiyle…
İlginizi çekebilir: Ebeveynlikte cinsiyet mitleri: Baba çalışmalı, anne çocukla mı ilgilenmeli gerçekten?