X

Duygusal zeka beynin neresinde: EQ’yu geliştirmek için 7 adım

Duygusal zeka (EQ: emotional intelligence), son yıllarda insan kaynaklarının, liderlik gruplarının, kurumsal ve kişisel gelişim eğitimlerin ön saflarındaki konu haline geldi. Bunun çok da haklı bir sebebi var; çünkü kanıtlar duygusal zekanın iş yeri performansında büyük rol oynadığını gösteriyor. Duygusal zekası yüksek olan kişiler daha iyi performans gösterirken aynı zamanda zihinsel ve fiziksel olarak daha sağlıklılar.

Duygusal zeka nedir?

1920’lerden bu yana bilinen IQ, yani en basit haliyle kişisel zeka skoru olarak tanımlanan kavram, kişilerin matematik becerisi, dil yeteneği, hafıza, mantık yeteneği ve bilgi işleme hızını, yani entelektüel becerilerini ölçmek için kullanılmaktadır. IQ skorunun yüksekliğinin gerek çocukların akademik başarısında gerekse iş hayatında en önemli unsur olduğu düşünülmekteydi. Ancak, 21.yüzyılda hayatta kalabilmek için IQ’nun tek başına yeterli olmadığı ve IQ kadar EQ adı verilen duygusal zekanın gerekliliği ortaya konmuştur.

Duygusal zeka kavramı Daniel Goleman’ın 1996 da çok satanlar listesine giren “Duygusal Zeka” isimli kitabıyla popülerleşti. Ancak fikir, ilk olarak 1990’da Yale üniversitesinden John Mayer ve Peter Salovey tarafından ortaya atıldı.

Duygusal zeka modeli dört bileşenden oluşmaktadır.

  • Kendinin ve başkalarının duygularını doğru bir şekilde algılamak.
  • Düşünce ve karar verme süreçlerinde duyguları kullanmak.
  • Duyguları, duygusal dili ve duyguların ilettiği sinyalleri anlamak.
  • Belirli hedeflere ulaşmak için duyguları yönetmek.

Araştırmalar aynı zamanda duygusal zekanın yapılandırılmış eğitim programlarıyla geliştirilebileceğini ve hayatın her alanında en iyi performansı göstermede yardımcı olduğunu göstermektedir.

EQ beynin neresinde?

Beynin serebral korteks denilen en dış katmanının, belli bölgelerinin belli işlevleri gerçekleştirmekten sorumlu olduğunu 1909’da Alman anatomist Korbinian Brodman’ın yayınladığı kortikal bölgenin ilk haritasından bu yana biliyoruz. Beynin daha derin bölgelerinin nasıl çalıştığını ve ne işe yaradıklarını keşfetmemiz ise son 20-30 sene içinde teknolojinin gelişimiyle birlikte özellikle fonksiyonel MRI cihazlarıyla oldu.

Yapılan araştırmalar Duygusal Zeka konusunda, amigdala (korku, kaygı bölgesi) ile düşünce ve karar verme süreçlerimizi yürüten, ön lob da denilen prefrontal korteksi n(PFC) ve aynı zamanda bilinçlilik, duygu farkındalığı ve regülasyonu, empati, şefkat gibi duygularla ilişkili olan insula bölgesinin rol oynadığını göstermektedir. Bu bölgeler arsında kurulmuş bağlantıları çeşitli eğitim ve egzersizlerle yeniden yapılandırmak mümkün.

EQ geliştirmenin 7 temel adımı: İşte size duygusal zekanızı artırmanın yedi basit yolu

1. Duygularınızı etiketleyin.

Duygularımızın verdiğimiz her kararı etkilemesine rağmen, insanlar nadiren duyguları hakkında konuşmaktan hoşlanırlar. Birçok kişi için, “göğsümde bir sıkışma var sanki ” ya da “boğazımda bir yumru var” gibi şeyler söylemek, gerçekten hissettiklerinden çok daha rahattır, ki bu ifadeler genellikle üzüntü veya kaygıdır.

Duygularınızı gerçek duygularla etiketlemeyi deneyin. Kendinizi günde birkaç kez kontrol edin ve yüksek sesle duyurmasanız bile nasıl hissettiğinize dikkat edin.

2. Duygularınızın yargılarınızı nasıl etkilediğini düşünün.

Artık nasıl hissettiğinizi bildiğinize göre, bu duyguların düşüncelerinizi ve davranışlarınızı nasıl etkilediğini düşünmek için zaman ayırın. Üzgün veya endişeliyseniz, bu sizin reddedilmekten korkmanıza ve dolayısıyla önemli bir başarı fırsatını hafife almanıza veya kaçırmanıza sebep olabilir.

Öte yandan, eğer bir fırsat için aşırı heyecanlıysanız, şansınızı olduğundan daha iyimser tahmin edebilirsiniz. Bu, potansiyel sonuçları veya dezavantajları incelemeden risk almanıza yol açabilir.

Daha iyi kararlar vermek için duygularınızın yargılarınızı nasıl etkilediğini bilmeniz gerekir. Bunu yaparken, kendi mantığınızı ve duygularınızı dengeleyecek ve böylece doğru karar vermek için daha donanımlı olacaksınız.

3- Duygularınızın dost mu, yoksa düşman mı olduğuna karar verin.

Duyguları iyi ve kötü diye ayıramayız. Çünkü olumlu veya olumsuz her duygunun bizi hayatta tutmak için önemli bir işlevi vardır. Ancak yaşadığımız her duygu, zaman zaman yardımcımız ya da çelme takanımız olma gücüne sahiptir. Aynı duygu, onu nasıl kullandığımıza bağlı olarak bizi olumlu ya da olumsuz bir şekilde etkileyebilir.

Herhangi bir anda ne hissettiğinizi belirledikten sonra, o duygunun size bir dost mu yoksa bir düşman mı olduğunu düşünün. Adaletsizliğe karşı durmanıza yardımcı olduğunda öfke bir arkadaş olabilir. Ancak patronunuzla bir tartışmaya girdiğinizde aynı duygu bir düşman olabilir.

Üzüntü, artık sahip olmadığınız bir kişiyi hatırladığınızda onu onurlandırmakta, yaşanılan bir olaydan ders çıkartmakta yardımcınız olabilir. Fakat yaşam motivasyonunuzun önüne geçtiğinde bir düşman olabilir.

Olumsuz bir duygunun, her hangi bir anda bir düşman olarak çalıştığını fark ederseniz, duygularınızı düzenlemek için farklı baş etme stratejileri deneyin. Belki birkaç dakika meditasyon sakinleşmenize ve duygunun dengelenmesine yardımcı olabilir. Çıkıp bir yürüyüş yapmak veya sizi mutlu eden bir aktivite ile ilgilenmek gibi.

4. Kendi duygularınızdan sorumlu olun.

İş arkadaşınızın veya patronunuzun sizi kötü hissettirdiğini söylemek veya eşinizin sizi kötü bir ruh haline sokmaktan sorumlu tutmak, diğer insanların duygularınızı kontrol etmesine izin verdiğiniz anlamına gelir. Duygularınızı yönetebilmek için öncelikle onların tam sorumluluğunu almanız gerekir.

Kendimizden başka hiç kimsenin nasıl davranacağını yönetemezsiniz. Koşullarınıza ve diğer insanlara nasıl cevap vermeye karar vereceğinizi sadece siz seçebilirsiniz. Başka birinin sizi duygusal olarak aşağı çektiğini düşünmeye başladığınızda bunu unutmayın. “Beni deli ediyor” diye genellemek yerine “Şu an yaptığını sevmiyorum ve kızıyorum” şeklinde andaki durumu ve duygunuzu tanımlayın. Neden bu şekilde hissettiğiniz ve bu durumun oluşmasında sizin payınıza düşen sorumluk nedir üzerine düşünün.

5. Diğer insanların duygularına dikkat edin.

Duygusal zekanızı yükseltmenin temel bileşenlerinden biri, diğer insanların nasıl hissettiğine dair anlayışınızı geliştirmektir. Buna odaklanmak ve geliştirmek, fikir ayrılığına sahip olduğunuz bir kişiyle yıkıcı bir tartışma içine girmenizi engelleyecektir. Diğer insanların duygusal durumlarına çok dikkat edin. Birinin nasıl hissettiğini anlayabiliyorsanız, o duyguların o kişinin algısını ve davranışını nasıl etkilediğini daha iyi anlayacaksınız. Tıpkı kendi duygularınızın sizin algınızı ve davranışlarınızı nasıl etkilediğini anlamak gibi. Bunu geliştirmek size doğru zamanlamayla doğru iletişimle ilişkilerinizi sürdürmekte yardımcı olacaktır.

6. Ekran sürenizi sınırlayın.

Dijital cihazlarınıza çok fazla zaman harcamak ilişkilerinizi olumsuz etkileyecektir. Araştırmalar romantik ilişkilerde, , biriyle zaman geçirirken bir akıllı telefonun bulunmasının yakınlığı engelleyebileceğini ve güveni yıpratabildiğini göstermektedir. Çok fazla ekran süresi, bireyin duyguları okuma veya anlama yeteneğini de etkileyebilir. Ve bu duygusal zekanın dört kritik bileşeninden biridir. Özellikle sosyal mecralarda işlevsiz geçirilen uzun zamanların, duygusal durumunuzu olumsuz yönde etkilediğinin farkında olun.

2014 yılında “Computers in Human Behaviour” dergisinde yayınlanan bir araştırma, dijital cihazlarına erişmeden bir kampta beş gün geçiren 51 kişinin, normal hayatına devam eden 55 kişilik bir diğer gruba göre, başka insanların duygularını okuma yeteneklerini büyük ölçüde geliştirdiğini göstermektedir.

Teknoloji ile aranıza sağlıklı sınırlar koymak zihninize, beyninize iyi gelecektir. İnsanlarla yüz yüze konuşurken telefonunuzu çıkarmayın. Gün içinde telefonunuzu kullanmayacağınız zaman aralıkları belirleyin. Uyandıktan sonraki ilk saat ve yatmadan önce en az 30dk telefondan uzak kalmak en etkili zamanlar.
Arada bir dijital detoks yapmak size gerçekten iyi gelebilir. Elektronik olmadan birkaç gün geçirmek, diğer insanların duygularını okuma yeteneğinizde sizi daha iyi donatır.

7. İlerlemenizi ölçümleyin.

Her günün sonunda duygusal zeka alanında ilerlemeniz üzerine düşünün. Sinirli bir iş arkadaşınızla iyi bir şekilde etkileşime girdiniz mi? Zorlu geri bildirimler karşında savunma yaptınız mı? Endişe duygusu patronunuzla konuşmanıza engel oldu mu? Bunlardan ders almaya dikkat edin ve gelecekte daha iyisini yapın.

Duygusal zeka söz konusu olduğunda becerilerinizi geliştirmek için her zaman daha iyisine yer vardır. Sıkışmış hissediyorsanız bir eğitim programına kaydolmanız size yardımcı olabilir. Bu konuda okuyacağınız kitaplar da destek olacaktır.

Beynin duygusal zeka ile ilişkili bölgelerinden özellikle insulanın aktivitesini arttıracak bir zihin egzersizine de aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

Kaynak

psychologytoday.com; sciencedirect.com ; Lamm ve Singer (2010). The role of anterior insular cortex in social emotions. Brain Structure& Function. 214(5-6):579-91; Brodmann K (1909) Vergleichende Lokalisationslehre der Großhirnrinde in ihren Prinzipien dargestellt auf Grund des Zellenbaues. Verlag von Johann Ambrosius Barth, Leipzig. Uhls ve ark, (2014). Five days at outdoor education camp without screens improves preteen skills with nonverbal emotion cues. Computers in Human Behavior Volume 39, October 2014, Pages 387-392.

İlginizi çekebilir: Beyin gerçekle hayal arasındaki farkı bilmiyor: “Hayallerimi Yaratıyorum” meditasyonuyla beyninizi hackleyin

Gülferi Yıldırım: Psikoloji ve Nörobilim Uzmanı. Mindfulness Eğitmeni İTÜ Elektronik Mühendisliği’nden mezun ve Yeditepe Üniversitesi’nden (MBA) İşletme Yüksek Lisansına sahip olan Gülferi Yıldırım, Üsküdar Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji ve Nörobilim Yüksek Lisansını tamamlamıştır. Aynı zamanda Kültür Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olarak “İletişim ve Marka Yönetimi” dersi vermektedir. Kurumsal dünyada, 25 yılı aşkın süredir strateji, organizasyonel yapılanma, iletişim ve pazarlama konularında danışmanlık ve liderlik yapmaktadır. Her yıl İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Mutlu İnsan ZihinRuhBeden Festivali”nin kurucusudur. Kendini keşfetmek üzere çıktığı yolda Türkiye’den Güney Afrika’ya, ABD’den Peru’ya, Hindistan’dan İngiltere’ye ve Bali’ye pek çok eğitime katılmıştır. Bu eğitimlerden bazıları; Oxford, MIT (Massachusetts Institute of Technology), University of Massachusetts gibi dünyanın saygın üniversitelerinde aldığı mindfulness, meditasyon ve nörobilim temelli eğitimlerdir. Doğunun binlerce yıllık kadim bilgilerini, batı bilimi ışığında, kurumsal deneyimleriyle sentezleyerek oluşturduğu mindfulness temelli mutluluk, liderlik, yaratıcılık ve stres yönetimi eğitimleriyle kurumların ve bireylerin hedeflerine ulaşmalarına vesile olmaktadır.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale