Duygular gün içinde üzerinden geçtiğimiz yollar gibi, bazen bizi yokuşlarla zorluyor, bazen inanılmaz bir manzarayla içimizi şenlendiriyor, bazen çıkmaz sokaklarda hissediyoruz, bazen de içinde bulunduğumuz o an hiç bitmesin istiyoruz…
Duyguları tanımadan onların bize ne anlatmak istediğini anlayamayabiliyoruz. Böyle olduğunda da beynimiz tehlikede miyiz, değil miyiz, karar veremediği için kendimizi rahatsız hissettiriyor. Oysa her duygunun bir mesajı var, o mesajla ilgili adım atmanı istiyor, sana hayat yolunda rehberlik ediyor. Ama senden istediği bir şey var; ondan korkmadan, görmezden gelmeden anlamaya çalışman, “Bu duygu bana ne anlatmaya çalışıyor?” sorusunu cesaretle sorman. Çünkü duyguyu bastırmak ya da görmezden gelmek, tıpkı bir çocuğa bunu yapmaya benziyor; o duygu o an susturulsa bile patlamaya hazır bir bomba gibi içinde bir yerlerde bekliyor. Dahası, duygular görmezden gelindiğinde ya da bastırıldığında halledilmesi gereken bir konu halledilmemiş, sadece rafa kaldırılmış olduğu için, konu farklı şekilde tekrar ortaya çıktığında yine aynı rahatsız edici duygular bulundukları raflardan belki de daha güçlü bir şekilde önüne geliyor.
Lisa Feldman Barrett, Susan David gibi duygular alanında çalışan psikoloji uzmanları çalışmalarında duyguların kavramsal olarak tanınmasının öneminden bahsediyorlar. Duygu tanecikliği dedikleri bu özellik duygularımızın iyi, kötü, olumlu, olumsuz gibi genel değerlendirmelerden değersiz, kıskanç, çaresiz, şakacı, yaratıcı, heyecanlı gibi daha net zemine taşındığı, dolayısıyla çözüm alanımızın daha belli hale geldiği bir alan. Duyguları ne kadar açık ve özellikli ifade edebilirsek hayat kalitemizin artma olasılığı da o kadar yüksek.
Yukarıda paylaştığım duygu çemberi bir duygunun içindeyken onu tanımlaman zorlaştığında, ortadaki temel duygulardan yola çıkarak (güçlü, huzurlu, neşeli, öfkeli, üzgün, korkmuş) daha detaylı bir şekilde ne hissettiğini görmene yardım edebilir. Örneğin, kızgın ve hakkı yenmiş hissediyorsan bu duygu senin hangi değerine işaret ediyor, onu keşfedebilirsin. Belki o değer “adalet”tir. Sonrasında hakkını yiyen her kimse onunla konuşarak daha adaletli olması için bir fırsat sunabilir, sınırlarını yeniden belirleyebilir ya da hayatında daha adil alanlar yaratmaya çalışabilirsin.
Duyguları dinleyip anladığımızda ve söylemeye çalıştıklarıyla ilgili adım attığımızda beyin ve dolayısıyla beden rahatlar, daha iyi hissetmeye başlarız. İyi hissetmenin de ötesinde anlamlı bir adım atmanın verdiği tatmin bizi her anlamda genişletir, bir sonraki meydan okuma için güç toplamamızı sağlar. Bu güce ihtiyacımız var çünkü hayat her zaman belirsizlik ve zorluklarla doluydu ve hep öyle olacak. Bu yolda bize kılavuzluk eden duyguları anlayıp değerlerimize uygun şekilde adımlar atmak, hayatın toz pembe olmasını dilemekten çok daha cesur ve gerçekçi.
Duygularla ilgili atölyelerimden haberdar olmak ve katılmak, koçluk ve danışmanlıkla ilgili bilgi ve randevu almak için iremulgu@gmail.com adresine mail atabilirsin. Pozitif psikoloji pratikleri ve hayat deneyimlerimi paylaştığım Instagram hesabıma buradan, YouTube kanalıma buradanburadan, YouTube kanalıma ulaşabilirsin.
Sevgiler…
Not: Çarkın orjinali, “Feelings Wheel” @gottmaninstitute – Dr. Gloria Willcox’a, çevirisi bana aittir.
İlginizi çekebilir: Rahatsız eden duygular bizi nasıl güçlendirir?