Duygular vs. düşünceler: Duygular sözlüğü ve duygu sandığımız düşünceler
Duyguların bir listesi olduğunu biliyor muydunuz? Peki, neden böyle bir liste oluşturulmuş olabilir sizce?
Duygular, hayatımızın her alanını etkileyen, çoğunlukla karmaşık ve genellikle anlaşılması zor bulunan enerji akımlarıdır. Birçoğumuz onlarla yaşamayı öğreten bir aile ve eğitim sisteminde yetişmediğimiz için duygularla baş etmeye çalışır ve bunda zorlanırız. Halbuki baş etmeye çalışmak yerine onlarla yaşamayı öğrenirsek hayatımızı zenginleştirebiliriz.
Duyguların hayatımızda önemli bir rolü vardır. Onlar ihtiyaçlarımızın habercisidir. Karşılanmış ve karşılanmamış ihtiyaçlarımızı hissettiklerimiz sayesinde fark ederiz. Duygular sözlüğü duygularla ilgili farkındalığımızı geliştirmeye ve onları düşüncelerden ayırt etmeye yardımcı bir araçtır.
Duygularla ilgili sözcük dağarcığımızı geliştirmek
Şiddetsiz iletişim sisteminin yaratıcısı Ph. D. Marshall B. Rosenberg, duygularla ilgili sözcük dağarcığımızı geliştirmenin ihtiyaçlarımızı fark etme yolunda büyük katkıları olduğunu tespit etmiş. Duygularımızı ifade ederken “iyi” veya “kötü” gibi belirsiz ve genel sözcükler kullanmak yerine daha belirgin ifadeler kullanmanın yararlı olduğunu söylüyor.
Örneğin gün içinde sıklıkla şöyle konuşmalar duyarız:
– Merhaba Diğdem, nasılsın?
– Selam Duygu, iyiyim sen nasılsın? (Gerçekten o anda nasıl hissettiğine bakmadan otomatik ve hızlıca verilmiş bir cevap)
Buradaki iyi kelimesi rahat, huzurlu, coşkulu, mutlu gibi birçok farklı anlama gelebilir. Her biri, Diğdem ve Duygu arasında geçecek sohbetin seyrini bambaşka bir şekilde değiştirebilir. Mesela, Diğdem “İyiyim” demek yerine “huzurlu” olduğunu söyleseydi, Duygu onun içinde bulunduğu durumla daha güçlü bağlantı kurabilir ve bu sohbetin seyri, içinde canlılık uyandırabilirdi.
Duygular listesini sadece görmek bile güçlü bir farkındalık yaratabiliyor. Burada birkaçını sizinle paylaşıyorum. Listenin tamamı için “Şiddetsiz İletişim: Bir Yaşam Dili” kitabını edinmenizi öneririm.
İhtiyaçlarımız karşılandığında kendimizi nasıl hissederiz?
Açık, ateşli, gayretli, güvende, hassas, şefkatli, hayret içinde, muradına ermiş, uyarılmış, tazelenmiş, uçarı, kıvançlı, genişlemiş, duyarlı, eğlenceli, mest olmuş, olgun, ölçülü, parlak, özgür, yüreklenmiş, zevk almış, merakı uyanmış, şaşkın, şükran dolu…
İhtiyaçlarımız karşılanmadığında kendimizi nasıl hissederiz?
Acı içinde, endişeli, kayıtsız, sabrı taşmış, sıkılmış, korkmuş, tetikte, şoke olmuş, umursamaz, uyuşuk, hevesi kırılmış, bozulmuş, canı sıkkın, huzuru kaçmış, hüsran içinde, mızmız, ilgisini yitirmiş, nutku tutulmuş, ıstırap içinde, çaresiz, daralmış, çileden çıkmış, pasif, dertli, donup kalmış…
Duygu sandığımız düşüncelerin farkında olmak
Günlük iletişimimizde duygu sandığımız, ancak duygu olmayan ifadeler kullanıyoruz. “Hissediyorum” sözcüğünü kullanırken aslında duygularımızı değil de düşüncelerimizi dile getiriyoruz. Bu durum, iletişimde kopukluğa sebep olabiliyor. Kullandığımız dilin farkında olmak ve duyguları düşüncelerden ayırt etmek gerçek ihtiyaçlarımıza ulaşmamıza yardımcı olabilir.
Daha iyi kavrayabilmek için bir-iki örnek inceleyelim mi?
“Bir eğitmen olarak kendimi yetersiz hissediyorum.” dediğimizde burada bir duyguyu ifade etmiyor eğitmenlik becerilerimizle ilgili bir değerlendirmeden/düşüncemizden bahsediyoruz. Doğru veya yanlış olduğu tartışmalı bir yargıda bulunuyoruz.
Bunun yerine cümleyi şöyle dile getirdiğimizde;
“Bugün bir öğrencimin dünya tarihiyle ilgili sorduğu soruyu cevaplayamadığım için üzgünüm. Bir eğitmen olarak bu konuda yetersiz olduğumu düşündüm.”
Bu öğretmen sizin arkadaşınız olsaydı kurduğu hangi cümle onunla daha kolay bağ kurmanızı sağlardı? İletişim açısından iki cümle arasındaki farkı ayırt edebiliyor musunuz? Bu cümleleri okuduğunuzda bedeninizde açığa çıkan hislere bakarak cevap verseniz ne derdiniz?
“Birlikte çalıştığım insanların gözünde önemsiz olduğumu hissediyorum.”
Bunu söyleyen kişinin çalışma arkadaşlarına onun hakkında ne düşündüklerini ve hissettiklerini sorsak belki de takdir edilen biri olduğu açığa çıkabilir. Bu cümleyi kuran kişiyle biraz sohbet etsek ve bu düşüncesinin ardındaki hikâyeyi araştırsak tek bir olayı genelleyerek aylarca bu düşünceye hapsolduğunu fark edebiliriz. Kendisinin önemsiz olduğunu düşünmesine yol açan nedir? Bu düşüncenin ardında hangi duygular var? Bu duyguları bilirsek karşılanmamış ihtiyaçlarını birlikte görebilir ve çözüm için stratejiler geliştirebiliriz. Bir çözüm olmadığında dahi sadece ihtiyacın görünür hale gelmesinin büyük bir rahatlama yarattığını deneyimleyebiliriz. İhtiyaçlarımız karşılandığında, mutluluk, keyif, neşe gibi hissetmekten hoşlandığımız duygularla buluşabiliriz.
Duygularla yaşamayı öğrenmek ve duygusal farkındalığımızı geliştirmek için çalışmak yaşam kalitemizi artıracak güçlü bir pratiktir. Bu yazıda sizinle paylaştığım bilgileri yaşamınızda kullanmaya başladığınızda kendinizle ve diğerleriyle iletişiminiz gelişebilir. Bununla birlikte her zaman her şeyi tanımlayamayacağımızı bilmek de önemlidir. Bazen duyguları onlarla ilgili farkındalığa erişene kadar sadece hissederiz. Duygularla yaşamayı öğrenme yolunda belirsizliği kucaklamanın da pratiğimizin bir parçası olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Hakkımda daha fazla bilgi için www.digdemgirici.com adresimi ziyaret edebilir, beni @digdemgirici Instagram hesabımdan takip edebilirsin. Yeni yazılarımı e-mail ile almak için Haftalık İlham email grubuma ücretsiz katılabilirsin. Haftalık e-mail listesine kaydolmak için [email protected] adresine e-mail atman yeterli. Soruların ve paylaşımların için bana her zaman yazabilirsin.
Sevgiler…
İlginizi çekebilir: Bilişsel önyargı nedir: Gerçek şu ki hatasız düşünmekten çok uzağız