Her duygunun arkasında bir düşünce vardır. Düşünceler değişir, duygular azalır, duygular çoğalır. Hayat, felsefe tarihinde adından sıkça söz ettiren ünlü filozof Herakleitos’un “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” sözünü doğrular niteliktedir. Hayat bir akış içindedir ve doğanın en belirgin özelliği değişimdir. Düşünceler de değişkenlik gösterebilir.
Düşüncelerimizin esnekliği, bizim ruh halimizin esnekliğini de belirler. Esnek olabildiğimiz kadar başka fikirlere, başka olasılıklara açık olabiliriz.
Bunu tıpkı bir cetvel gibi düşünebilirsiniz. Cetvelin bir ucu ile diğer ucu arasında bir sürü sayı vardır. Kendinizi tahlil edin ve yerinizi bulun. Farklı durumlarla ilgili farklı anlarda farklı sayılarınız olabilir. Bunun aksine, iki rakamınız olursa kendinizi sınırlandırmış olursunuz.
Bu esnekliği bir renk skalasıyla da tarif edebiliriz. Duygu ve düşünceler de renkler gibidir, tonları vardır. Ya siyah ya beyaz yerine grileriniz olabilir. Vincent van Gogh’un (1853-1890) “Ayçiçekleri” tablolarında sarının onlarca tonunu kullanarak birçok duyguyu ifade ettiği ve izleyiciye de bunu hissettirdiği gibi bir rengin birçok farklı tonu olduğunu ve bu tonların hayatın parçası olduğunu unutmayın.
Ya siyah ya beyaz düşünce biçimi fırsatları kaçırmanıza neden olur
‘Ya siyah ya beyaz’ düşünce biçimine meyilli insanlar doğru ya da yanlış arasındaki birçok seçeneği yok sayıp bir şeyi ya doğru ya yanlış olarak yorumlar. Eğer siz de bu şekilde yorumlayanlardansanız; aradaki bir sürü seçeneği, bir sürü olasılığı gözden kaçırabilirsiniz.
Örneğin; bir konuda bir karara varmak istiyorsanız, işin içinden bir türlü çıkamadığınız “Ne yapacağım?” ve türevleri gibi bir sürü soru içinde kaybolmak yerine grilerde kalmayı deneyebilirsiniz. Tıpkı ilk başta örneğini verdiğim nehir gibi zaman da akış içindedir ve bu akış için de griler de kendi rengini bulacaktır. Aslında işin şaşırtıcı yanı, gri olunca farkında olmadan daha hızlı karar verebilirsiniz. Bırakın gri kalsın.
Bu keskinlik genellikle mükemmeliyetçi kişiliklerde görülür. Özellikle meslek hayatında ve ilişkilerde, aynı zamanda bireyin kendini değerlendirme sürecinde fark edilebilir ve yaşı, cinsiyeti yoktur.
Siyah beyaz düşünme biçimi dediğimiz bu düşünme şekli, bir süredir bir resim kursuna giderken bir kere dersi kaçırdığınızda sorumsuz olduğunuzu benimsemenize ve kursu tamamen bırakmanıza neden olabilecek bir çarpık düşünme biçimidir. Etkisi sadece duygularınıza değil, davranışlarınıza da yansıyacaktır.
Örneğin aşağıdaki cümlelerin benzerini söylediğiniz olmuyor mu?
- “Bu sınavda tek bir yanlış bile yapmamam lazım”
- “Bu hatayı asla kabul edemem”
- “Ben bu konuda hata yapmamalıyım”
- “Bunu eksiksiz yapamadım, başarısızım”
- “Kız/erkek arkadaşım hiç sevgisini göstermez”
- “Bu tatlıyı yedim, ben iradesizim ve asla kilo veremeyeceğim”
Bu katı kurallara kendiniz uymadığınızda suçluluk, başkaları uymadığında ise kişiye karşı öfke hissedebilirsiniz.
Peki sizin hayatınızda, düşüncelerinizde ne kadar kutuplaşma var? İyi – kötü, ya hep ya hiç, doğru – yanlış?
“Yapmam lazım”, “Yapmalıyım” yerine “Elimden geleni yapabilirim”, “Bunu deneyebilirim”, “Akışına bırakabilirim” gibi kendinize özgür hissedebileceğiniz bir alan açarsanız daha rahat edebilirsiniz. Dolayısıyla öfke, kaygı gibi duyguları da daha baş edilebilir bir seviyeye indirebilirsiniz. Duygularınızın dinginleşmesi için hayatınızda grilere yer açabilirsiniz.
Bir başka deyişle, en iyisi, en doğrusu, en güzeli olmasına gerek yoktur, bazen “yeterince iyi” olmasına da izin verebilirsiniz.