Düşük ve yüksek gelirli ülkeler arasındaki wellness ayrımı artacak
Hemen hemen hepimiz hayatımızda daha güzel, daha başarılı işler yapabilmek, iyi hissetmek, mutlu olmak için bütüncül sağlığımızı korumamız gerektiğinin farkındayız. Özellikle doğadan uzaklaşmanın ve küreselleşmenin hem bedensel, hem zihinsel hem de ruhsal sağlığımız için yıkıcı etkileriyle karşı karşıya kaldığımız; pandemi gibi tüm dünyanın dengesini alt üst eden bir felaket ile başa çıktığımız; birçok güne savaş, ekonomik kriz gibi üzücü haberlerle uyandığımız son dönemde iyi hissetmek için daha fazla çaba harcadığımız da bir gerçek. Bu nedenle ‘wellness’, hem bireyler hem de ülkeler için artık çok daha önemli bir kavram.
Dünya Sağlık Örgütü’nün “sadece hasta olmamak değil; fiziksel, zihinsel ve sosyal bakımdan da iyi olma durumu” olarak tanımladığı wellness, birçoğumuz için yoğun stresle mücadele etmeye çalıştığımız günümüzde hayatımızın en önemli bileşenleri arasında. Üstelik, yalnızca bizlerin değil toplumsal ve küresel iyi oluşun farkında olan ülkelerin de odağında.
Birçok gelişmiş ülke, özellikle pandeminin ortaya çıkışından hatta daha da öncesinden bugüne vatandaşlarının iyi oluşunu desteklemek için farklı adımlar atarken, geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkeler bu tarz girişimlerin gerisinde kaldı. Elbette ki nedenini tahmin etmek zor değil; ekonomik sıkıntılar. Temel ihtiyaçları bile karşılamanın zorlaştığı, kıtlık, ekonomik kriz, yüksek enflasyon, gelir-gider dengesizliği, gelir adaletsizliği gibi düşük gelirli toplumların yaşadığı maddi problemler ülkelerin odağının bu konular üzerinde yoğunlaşmasına neden oldu.
Ekonomist Thierry Malleret’in Global Wellness Institute’de kaleme aldığı yazısı düşük ve yüksek gelirli ülkeler arasındaki farkın wellness ile daha da açılacağı yönünde. Malleret’e göre yüksek gelirli ülkeler wellness alanında farklı yatırımlar yapmaya, iyi oluşu destekleyici adımlar atmaya devam ederken düşük gelirli ülkeler bu atılımların gerisinde kalacak. Peki, nasıl ve neden? Gelin, yazının detaylarına daha yakından bakalım.
Küresel ekonominin adeta bir ‘felaketler bütünü’ ile karşı karşıya olduğu kesin. Emtia (altın, gümüş, petrol vb.) fiyatlarındaki artış, enerji krizleri, savaşlar, dünya ekonomisine yön veren Çin’de yaşanan tedarik zinciri sıkıntıları, pandeminin geçmişten gelen ve bugün hala süregelen etkileri, sağlık sorunları ve sağlık sektöründeki çıkmazlar, yüksek enflasyon oranları ve hepsinin birleşiminden kaynaklanan yerel ve küresel problemler şüphesiz ki en çok orta ve düşük gelirli ülkelere darbe vurmaya devam edecek.
Tüm bu sorunlar birleştiğinde özellikle dar gelirli ülkeler için refah ve zindeliği ulaşılmaz hale getirebilecek. Bu nedenle, ekonomik sıkıntılar yaşayan birçok ülke için wellness, öncelikler listesinde epey sonlarda yer alacak gibi. Özellikle Sahra Altı Afrika, Orta ve Güney Asya’da yer alan yoksulluk sınırı eşiğindeki ülkeler için wellness odağında kalmak fazlasıyla zorlaşacak. Çünkü yapılan araştırmalar, geçtiğimiz yılın sonunda yaklaşık 700 milyon insanın günde 1.90 doların altında bir miktarla geçinmeye çalıştığına dikkat çekerken; bu sayının Sahra Altı Afrika, Orta ve Güney Asya’nın etkisiyle 900 milyondan fazla olabileceğini de öngörmekte.
Diğer yandan ekonomik olarak küresel sorunların altından kalkabilecek güçte olan ülkeler için wellness konusunda özellikle iki alanda gelişmeler göstermeye devam edecek: Üst düzey sağlık sektörü ve şehir düzenlemeleri. Kaplıcalar, güzellik ve sağlık merkezleri, SPA yerleşkeleri, sağlık temalı seyahatler gibi fiziksel sağlığın yanı sıra zihinsel dinlenme için de uygun olan sahalar genişleyecek ve bu yönde ülkeler yatırımlarını yaparken gelişmiş ülkelerde yaşayan kişilerin sağlık amaçlı seyahatleri de artacak. Şehir düzenlemeleri içinse bu konuda bütçe ayırabilecek ülkeler, bireysel refahı artırırken toplumsal faydalar sağlamayı amaçlayan alanlar inşa edecek. Kentsel peyzajı iyileştirme, şehirlerde yürüyüş, koşu, bisiklet için ayrı yollar inşa etme, parkları, doğayla iç içe zaman geçirilebilecek alanları düzenleme gibi girişimler bu ülkeler tarafından kamusal wellness için geliştirilmeye devam edecek. Wellness yatırımlarını karşılayabilen ülkeler, bu konuda ellerini güçlendirecek; çünkü Amerika’da yapılan çeşitli anket ve araştırmalara göre bu yıl, 2021 yılına göre çalışanlar yaklaşık %40 daha fazla tükenmişlik ile karşı karşıya. Tükenmişliğin hızla yükselmesi ülkelerin iyi oluşu destekleyici çabalarının artmasına da neden olacak.
Ayrıca, sağlıklı yaşam endüstrisi üzerine yapılan araştırmalar da artacak ve mutluluk arayışının sıklıkla ‘benlik’ arayışıyla karıştırılmasındansa ‘ben odaklı’ yönü sorgulanmaya başlayacak. Daha az gösterişli, daha minimal ve en önemlisi toplumla benlik arasında daha dengeli bir yol kurulması için çalışmalar devam edecek. Sonuç olarak görünen o ki, wellness odaklı girişimler yüksek gelirli ülkeler tarafından desteklenirken düşük ve orta gelirli ülkeler öncelikle ekonomilerini güçlendirmeye çalışacak ve ülkeler arasındaki keskin çizginin belirlenmesinde wellness önemli bir rol oynayacak.
Kaynak: Global Wellness Institute
İlginizi çekebilir: Wellness nedir? Tüm boyutlarıyla Wellness kavramı