X

Düşük seviyeli inflamasyon (low-grade inflammation) nedir?

İnflamasyon veya enflamasyon, son yıllarda en sık duyduğumuz, pek çok kronik hastalığın temelinde olduğu kanıtlanmış bir vücut tepkisi. İltihaplanma olarak da bilinen bu tepki, aslında vücudu hastalıklardan ve yaralanmalardan korumak için geliştirilmiş bir tür savunma mekanizması. Hem vücudun doğal bir sistemi olarak görev gören hem de hastalıkların potansiyel sebebi olan inflamasyon, akut olarak geliştiğinde, yani örneğin tırnak batması gibi bir sorun yaşadığımızda, parmağımızın şişmesi, kızarması ya da bir tür iltihap sıvısı toplaması, tırnağın kendini korumaya alması ve iyileşme sürecini başlatması açısından büyük önem taşıyor. Ya da bir alerjene karşı gözlerin kızarıp kaşınması, sulanması da benzer bir durum. Bu nedenle akut enflamasyon, savunma mekanizması görevi görüyor. Ancak, bu durum kronik bir hal aldığında yani vücutta kronik enflamasyon yayılmaya başladığında, kanser, diyabet, obezite gibi pek çok hastalığa uygun zemin hazırlanıyor. Akut iltihaplanmalar yaklaşık 2 hafta gibi bir sürede gelişip ortadan kalkarken, kronik iltihaplanmalar yani kronik inflamasyon, 6 haftadan daha uzun süreli bir şekilde seyrediyor. Bu da, herhangi bir yaralanma veya akut savunma gerekmeksizin vücudun tepki göstermesine neden oluyor.

Diğer bir deyişle normal şartlarda vücudu zararlı maddelere, mikroplara, yaralanmalara karşı koruyan enflamasyon, 6 haftadan uzun sürdüğünde yıkıcı etkilere neden olarak başta otoimmün hastalıklar olmak üzere çok sayıda kronik rahatsızlığın gelişmesine zemin hazırlıyor. Yanlış beslenme ve yaşam tarzı, stres gibi faktörler kronik enflamasyonun en baş sebepleri arasında olduklarından, dolayısıyla kronik hastalıkların da gelişmesine neden oluyorlar. Akut enflamasyon ise vücudun ‘gerekli yerde ve zamanda’ oluşturduğu koruma kalkanı olduğundan anlık gelişen saldırılarda, yaralanmalarda devreye giriyor ve sonra ortadan kayboluyor. Ancak, enflamasyon genel olarak kronik ve akut olarak iki türü ile tanınsa da bir de ‘düşük seviyeli inflamasyon’ yani low-grade inflammation var ve ne yazık ki bu inflamasyon türü de en az kronik enflamasyon kadar tehlikeli. Peki, nedir bu low-grade inflammation ve neden olur, etkileri nelerdir, gelin detaylı keşfedelim:

Düşük seviyeli inflamasyon (low-grade inflammation)

Düşük seviyeli inflamasyon, isminden de anlaşılabileceği üzere bağışıklık sisteminin düşük düzeyde tetiklenmesi ile ortaya çıkan bir inflamasyon türü ve bu düşük düzeyde tetiklenme ‘sessiz inflamasyon’a neden oluyor. Bir tür sinsi inflamasyon demek de mümkün. Ve ne yazık ki sessiz inflamasyon da tıpkı kronik inflamasyon gibi kalp hastalıkları, kanser, diyabet, obezite ve nörodejeneratif bozukluklar gibi kronik rahatsızlıklara neden olarak insan sağlığını tehdit ediyor.

Bir diğer adı ile ‘sessiz katil’ olarak da bilinen düşük seviyeli inflamasyon veya düşük dereceli iltihaplanma, belirgin semptomlara neden olmadığı için fark edilmesi zor, ancak özellikle uzun vadede neden olduğu kronik hastalıkları düşününce de etkisi oldukça tehlikeli. Düşük dereceli enflamasyon, uzun süre boyunca düşük seviyede iltihaplanmayı ifade ediyor. Bu durum, bağışıklık sistemi tarafından kontrol altına alınmamış, devam eden bir iltihaplanma yanıtını içeriyor. Genel olarak fark edilmesi zor olduğundan dolayı vücutta sinsi sinsi ilerlemesini sürdürürken, pek çok kronik hastalığın açığa çıkmasına zemin hazırlıyor. Semptomları belirgin olmadığından dolayı, rutin kan testleri gibi çeşitli tetkikler ile saptanabiliyor. Bu nedenle düzenli doktor kontrolleri düşük seviyeli inflamasyonun açığa çıkarılması, önlenmesi ve tedavi edilmesi için büyük önem taşıyor. Peki, neden ortaya çıkıyor ve önlenmesi mümkün mü?

Ünlü fonksiyonel tıp uygulayıcısı Dr. Mark Hyman, bir podcast serisinde sağlık alanında uzman profesörler ile birlikte bu konuyu tartışıyor ve düşük seviyeli inflamasyona dikkat çekiyor. Ünlü doktor, podcastinde uzman isimlere bu inflamasyon türünün asıl nedenini soruyor ve çoğumuzun tahmin edebileceği üzere başta Dr. Shilpa Ravella olmak üzere podcaste katılım sağlayan Dr. Rupa Marya, Raj Patel ve Dhru Purohit de yanlış beslenmenin en önemli sebep olduğunun altını çiziyor.

İlginizi çekebilir: Bilimsel araştırmalara göre enflamasyon kadınlarda daha yaygın

Modern dünyanın dayattığı beslenme şekillerinin, batı diyetlerinin ve özellikle yüksek miktarda şeker içeren yiyeceklerin düşük dereceli inflamasyonun en önemli sebepleri arasında olduğunu belirten ünlü doktorlar, ayrıca stres gibi çevresel etmenlerin de bu enflamasyon türünü tetiklediğini açığa çıkarıyor. Öte yandan, asıl nedenin/nedenlerin kişiden kişiye değişebildiğini ve hangi tür test yapılırsa yapılsın düşük seviyeli inflamasyonun varlığı tespit edilse bile nedeninin tam olarak bulunamadığını söyleyen ünlü doktorlar bu konuda halen daha çok fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu da belirtiyor.

Dr. Mark Hyman yanlış beslenmeye vurgu yaparak özellikle göbek çevresindeki yağlanmanın, kilo alımından dolayı kapanmayan düğmelerin, kısacası fazla ve yanlış yemek yemenin bu enflamasyon türünü tetiklediğine dikkat çekiyor. Dr. Shilpa Ravella ise yanlış beslemenin asıl tetikleyici olabileceğini ancak daha bütüncül bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini; bunun da biyolojik değişkenler, çevresel faktörler, modern dünya koşulları, kalıtsal hastalıklar gibi pek çok etmeni içerdiğini belirtiyor.

Öte yandan, çok çeşitli -bazılarını hala bilmediğimiz ve duymadığımız- inflamatuar testlerin tanı için kullanılabileceğini, gelişmiş yüksek teknolojiye sahip deri testlerinin, kalsiyum skorlarının, beyin gelişimini izleyen MR’ların ve daha çok çeşitli tetkiklerin yapılabileceğini de söylüyor. Bazı durumlarda mikroskobik yani çok daha düşük seviyede bile enflamasyonun olabileceğini, bu nedenle uygun tetkiklerin bulunmasının önemli olduğunu da belirtiyor. Henüz bu tür tetkik ve testlerin çok yaygın olmadığını bu yüzden de düşük seviyeli enflamasyon için ‘hadi hemen bulup tedavi edelim’ yaklaşımının doğru olmadığını da belirtiyor.

Her tür enflamasyonun bağışıklık sisteminin bir yanıtı olduğunu bu sebeple de asıl tetikleyicileri bulmanın genellikle zor olduğunu söyleyen Dr. Mark Hyman, enflamasyonu önlemek için iyi yaşam alışkanlıklarını benimseyerek sağlıklı bir yaşam tarzı yaratmanın önemli olduğuna vurgu yapıyor. Dr. Hyman’ın ve podcastine katılan ünlü doktorların da belirttiği gibi enflamasyonu önlemek için başta işlenmiş şekerden kaçınan bir beslenme tarzı, yeterli ve kaliteli uyku, düzenli hareket ve stresten uzak bir yaşam sürmek büyük önem taşıyor. Bu konuda Dr. Mark Hyman’ın bağışıklık sistemini gençleştirme üzerine paylaştığı önerileri de şu yazımızda bulabilirsiniz: Bağışıklık sistemimizi gençleştirebilir miyiz? Dr. Mark Hyman’a göre evet!

İlginizi çekebilir: 3 malzemeyle kolayca hazırlayabileceğiniz antienflamatuar etkili sonbahar çorbaları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale