New York’ta yaşamaya başladığım ilk seneydi. Çocukluğumun “Fame” gibi dizilerinden, “Taxi Driver”gibi filmlerinden çok iyi bildiğim bu şehir, inanılmaz hızlı temposuyla ilk başlarda beni oldukça yormuş ve rahatsız etmişti. Manhattan sokaklarında yürürken, önümden tıpkı “Alice Harikalar Diyarındaki” tavşan gibi oradan oraya koşturarak geçen New Yorkluları durdurmak, “Neden bu kadar hızlı yaşıyorsunuz?” demek istediğim zamanlar çok oldu. Sonra aylar geçti. Şehir hızlı temposunun içine adeta bir girdap gibi beni de çekti ve ben de hayatını koşturarak yaşayan New Yorklulardan biri haline geldim.
İster New York’ta olalım, ister İstanbul’da ya da Londra’da. Biz büyük şehir insanlarının ortak sorunu çok hızlı hayatlar sürmemiz ve yavaşlamayı bilmememiz.
Her ne kadar bir ara pandemi yüzünden yavaşlar gibi olsak da, günlerimizi evde yapacağımız çeşitli aktivitelerle doldurmamız çok fazla zaman almadı. Hemen hemen hepimiz başarı odaklı hayatlar yaşıyoruz. Yetiştirmemiz gereken projeler var, almamız gereken eğitimler. Vaktimizi üretken bir şekilde geçirmediğimiz zaman hayatı ıskalamışız gibi hissediyoruz. Evet üretken olmak, çalışmak tabii ki güzel şeyler. Ancak bazen durmak gerekir. Gökyüzünü seyretmek, bulutların geçip gidişini gözlemlemek.
Bizler oradan oraya koşuşturmak için programlanmış robotlar değil -ki makinelerin de bakıma ihtiyacı var- arada dinlenmesi, kendine nefes alma alanları yaratması gereken insanlarız. Düzenli olarak durmayı, yavaşlamayı, bir şey yapmadan vakit geçirmeyi alışkanlık haline getirdiğimizde hem vücudumuzun hem de zihnimizin bundan çok memnun olacaklarına emin olabilirsiniz.
Sizler de benim gibi kendine devamlı hedefler koyan bir yapıya sahipseniz, hiçbir şey üretmeden sadece durmak, size ilk önce garip gelecektir. Ama bana inanın vücudumuzun ve zihnimizin zaman zaman, hiçbir şey yapmadan sadece öyle durmaya çok ihtiyacı var. Hepimiz için telefonlarımızı şarj etmek kendimizi şarj etmekten daha önemli nerdeyse. Oysa böyle olmaması lazım.
Gelin telefonlarımıza, tabletlerimize gösterdiğimiz özeni kendimize de gösterelim ve gün içinde on, on beş dakika bile olsa yavaşlayalım ve kendimizi şarj edelim. Durma hakkınızı nasıl kullanacağınız size kalmış. İster dikkatinizi sadece çayın kokusuna, tadına ve rengine vererek, çay içmeyi adeta bir meditasyon haline getirerek durun ya da güneşin doğuşunu seyrederek. Ya da isterseniz durma hakkınızı yavaş bir akışa sahip olan Yin Yogayı deneyimlemekten yana kullanın. Yeter ki arada durun. Nefes alın, burada, bu güzel gezegende olduğunuzun farkına varın. Kafanızın içini boşaltın, yavaşlayın ve rahatlayın.
Hepimize üretken olmamızın yanı sıra zaman zaman durup, kendimizi şarj etmeyi alışkanlık haline getirdiğimiz güzel günler diliyorum. Bu arada sizlere bir eğitim haberim var. Zoom üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız bilgi için rsolaker@gmail adresine yazabilirsiniz. 2020 yılını “Hayatı Güzelleştirme Yılı” ilan ettim.Hayatı güzelleştirmekle ilgili psikoloji egzersizleri paylaştığım Instagram hesabım ise @ranakutvan.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
İlginizi çekebilir: Stres yönetiminde en önemli adım: Kendinize iyi davranın