X

Durabilmenin hediyeleri: Kendinize durmak için izin verin

Geçtiğimiz aylarda -muhtemelen şu an bu yazıyı okuyan birçoğunuz gibi- ben de covid oldum. Toparlanması bir aydan fazla süren hiç de kolay olmayan bir süreçti. Bu cümleyi kurabileceğimi hiç düşünmezdim ama birçok insanın hayatını kaybettiği, dünya düzenini alt üst eden bu virüs beni ve sevdiklerimi öldürmedi çok şükür ama tuhaf bir şekilde iyileştirdi ve güçlendirdi. Merak etmeyin, hepsini anlatacağım. Gelin önce karantina sürecinde başımıza gelen “mecburen durmak zorunda kalma” kısmıyla başlayalım.

Pozitif haberini alır almaz bir odada izole oluyorsunuz hepinizin bildiği üzere. Durmanın önce olumsuz bir etkisi oluyor. Zaten çok yalnız bir hastalık. En sevdikleriniz bile kapınıza tepsi bırakıp kaçıyorlar. Odada tek başınıza “durunca” negatif düşüncelerin gelip sizi sarmalamasına da izin veriyorsunuz. “Eyvah o toplantıyı iptal etmek zorunda kaldım, o eğitimi de iptal edeceğim, hay allah. Mahcup oldum şimdi insanlara. Ödemeler de aksayacak.” Tıkır tıkır huzur kaçıracak düşünceler üretiyor zihin.

Sonra ikinci aşama geliyor ve birilerini suçlama ihtiyacı duyuyorsunuz. “Kimden kapmış olabilirim bu virüsü?” Tek tek temaslılarınızı düşünüyorsunuz, nerelere gittiğinizi düşünüyorsunuz. Zaten insanların da ilk sorusu bu oluyor sana telefonda. “Kimden kaptın? Nasıl kaptın?” Hayır, bulsan ne olacak? Gidip ne yapacaksın ona? Onun haberi var mı sanki kendinde virüs olduğundan. Olsa bile bilerek ve isteyerek bulaştırmak ister mi? Günün sonunda eşim, kızım, yardımcımız ve hatta spor hocamız bile hasta olmuştu. Ben mi onlara bulaştırmıştım, yoksa onlar mı bana? Hadi bakalım çık işin içinden çıkabilirsen.

Sonra yavaştan bir sakinlik gelmeye başladı. Teslim oluş da diyebiliriz belki. Tevekkül. Olanı kabul etme. Her neyse artık. Planlanmış eğitimler, konuşmalar iptal oldu, yapılan tüm planlar rafa kalktı. Hiç de bir sıkıntı olmadı. Dünya yıkılmadı, şirketlerin işleyişi durmadı. Bir de şu var elbet: Benim gibi dur durak bilemeden çalışıp, üretmeye tırmalayan, bazen de neyi neden yaptığını düşünmeye fırsatı olmayan insanlar kendiliğinden pek duramıyorlar. Bir sebep gerekiyor. Hastalık mesela mecazi anlamda şahane bir sebep.

Karantina süreci bittiğinde iyi hissediyordum. Hatta pozitif çıktığımda e-postalarıma “out of office” mesajı koymuştum ve dönüş gününü de karantina süresinin sonunda iyileşeceğimi varsayarak tam da karantinanın bittiği günden bir gün sonrasına koymuştum. Yetmez bir de aynı gün olan eğitimimi de iptal etmemiştim. Fakat hayat siz planlar yaparken başınıza gelenler olduğu için, bir gün sonra başlayan yoğun öksürükle kendimi hastanede buldum. Ciğerlere salınmış olan covid beni biraz daha uğraştıracağa benziyordu.

Haftalar geçtikçe ve kendimi biraz iyi hissettiğimde yine iş düşünürken buluyordum kendimi. Hatta birkaç kez bilgisayar karşısına geçip çalışmaya çalıştım ama olmadı. Bir türlü istediğim gibi yazamadım, çizemedim, çalışamadım. Neden böyle olduğunu da bir türlü anlayamıyordum. Sevdiğim bir arkadaşım bana “Durmadığın için iyileşemiyorsun.” dedi. Haklıydı. Sonunda bilinçli olarak durmaya karar verdim. Bilgisayarımdan uzaklaştım. Doktorun tavsiye ettiği gibi bahçeye çıkıp güneş almaya başladım. Biraz meditasyon yapmaya başladım. İş dışı kitaplar okumaya başladım.

Ve ilginç bir şey oldu. Zamanla hasta olmadan önce yolunda gitmeyen bazı işlerimin neden yolunda gitmediğini anlamaya başladım. Ve hatta o zaman olmadığı için üzüldüğüm birçok şeye üzülmemeye başladım. Hatta ki “İyi ki olmamış!” demeye başladım. Bazı şeyler sizin istediğiniz gibi gitmediğinde çok da üstelememek lazım. “Olmuyorsa bir sebebi vardır deyip çabalamayalım” anlamına gelmiyor bu. Hatta yeterince çabalamadan pes etmek hiçbir koşulda doğru gelmiyor bana. Fakat bazen hayat koşuşturmacasında istediğimizi elde etmeye o kadar kaptırıyoruz ki kendimizi, neden istediğimizi kendimize sormayı unutuyoruz. “Ben şu anda ne yapıyorum? Bu yaptığım hangi hedefime, tutkuma, gerçekleştirmek istediğime hizmet edecek?” Bu soruları sormadan çemberin içindeki farecik gibi koşup duruyoruz. Bir yere de varamıyoruz.

Sanırım durunca bazı şeyleri daha berrak görmeye başlıyorsunuz. Canım Aylin Ataman’ın bir kar küresi benzetmesi vardı. Kar kürelerini sallayınca içindeki objeyi göremeyiz ya? Ancak yere koymamız lazım ve o karların da yere düşmesi lazım ki su berraklaşsın ve içini görebilelim. Covid süresi ve sonrası da bana biraz böyle bir etki yaptı. İyileştikten sonra da kendime biraz izin vermeye karar verdim. Ajandamı boşalttım. Uzun yürüyüşler yaptım. Gelecek senaryoları yazmamaya çalıştım. Hala da devam ediyorum.

Yapmaya çalışıyorum ki seçeneklerim berraklaşsın. Bu hayatta ilerlemek için, içinde bulunduğumuz bazı durumlardan çıkabilmek için, farklı seçeneklerimin de olduğunu görebilmek için. Takıldığım yerlere takılıp kalmayayım diye. Sosyal medyada takip ettiklerimiz, okuduğumuz kitaplar, konuştuğumuz kişiler, kafamızı yorduğumuz konuları değiştirmediğimiz sürece farklı seçeneklerimiz olduğunu görebilmemiz çok zor. Bu konularda ahkam kesecek kadar bilgi birikimim yok ama artık deneyimim var ve şimdilik bu durma işi hiç de fena gitmiyor. Bu yaşadıklarımın şimdiden başka denizlere de yelken açmama vesile olacağını hissediyorum. Olup biteni yazarım size. Şimdilik hoşça kalın.

İlginizi çekebilir: Yaşam amacınızı bulmak için kendinize sorabileceğiniz sorular

Özlem Sökmen: Koşucu, anne, sokak hayvanı aşığı, eğitmene dönüşmüş ex İnsan Kaynakları insanı. TED Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Unilever, Turkcell, Lafarge, BC ve Arçelik gibi birçok çok uluslu şirketin İnsan Kaynakları departmanında 20 yıl boyunca yerel, bölgesel ve global düzeyde yönetsel kadrolarda görev aldı. Kurumsal hayata en büyük hayali olan “iş hayatına yeni atılanlara profesyonel hayatı ‘hack’lemeyi öğretme aşkıyla” veda etti. Personal Best isimli şirketin kurucusu ve aynı isimli eğitimin yaratıcısı. 2016’da 3 adet uluslararası maraton koşmuş olan Özlem, 15 yaşında bir kız ve sokaktan sahiplenilmiş iki kedi ve iki köpek annesi. İşi, kızı ve sevdikleriyle geçirdiği zamandan arta kalan her anını ormanda, koşu pistlerinde geçiriyor ve genel olarak güzel yemekler, güzel şaraplar ve güzel tatiller için yaşıyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale