Hepimizin giderek işin içinden çıkılamaz hissettiği anlar olmuştur. Sürekli olarak düşüncelerin içine gömülmüş, hatta bazen boğuluyor gibi hissettiğimiz anlar. Biz hayatta ilerlemeye çalıştığımız ve güçlendiğimiz zaman sistem (iç sistemimiz) önümüze çözümlememiz gereken durumları getirir, biz durumlara hazır oldukça, karşımıza zor diyebileceğimiz daha çok durumlar gelebilir. Biz durumları yok sayarak öteleyerek, kaçınma yollarına gidersek eğer, bizim yerimize durumlar daha da güçlenecek ve daha karmaşık hallerde karşımıza çıkacaktır.
Biz insanlar, kendini en güçlü koruma sistemine sahip canlılardan biri olarak farklı korunma ve kaçınma yolları öğrenme konusunda çok yetenekli olabiliriz. Kendimize veya çevremize baktığımızda başarıdan başarıya, ilişkiden ilişkiye, eğlenceden eğlenceye, ortamdan ortama, oradan oraya koşan, aklınıza gelebilecek pek çok koşma eylemini gerçekleştiren insanlar görebiliriz. İç güdüsel olarak koşmak eylemi kaçmak eylemi ile bağlantılı olduğu durumlar çok fazla olabilir.
Çok eski zamanlardan beri öğrenmiş olduğumuz en ilkel korunma yöntemlerinden biridir koşmak, günümüz çağında ise yukarıda saydıklarımız gibi kendi kaçma yollarımız pek çok farklı şekilde karşımıza çıkabilir. Ne kadar kaçarsak kaçalım, iç sistemimiz kendini korumak adına bize sinyaller yollayacaktır. Biz durup olaylar ve durumlar hakkında farkına varıp daha sonrasında gözlem ve çözümlerine odaklanmadığımız sürece ikaz ışığı yanan bir araba gibi olayları daha büyük hale getirebiliriz. Bunun sonucunda iç sistemimiz sinyalleri daha güçlendirerek durumu fark ettirmeye gayret gösterecektir. Bu sinyallerden daha önce bahsetmiştik ama tekrar hatırlatmak adına ağrı, acı, huzursuzluk, yorgunluk, depresif hissetme, panik atak, hormon sorunları, hastalık vb. gibi birçok probleme doğru bizi götürme şansını artıran sinyaller olabilir. Bunlar bazen normal olarak karşımıza çıksa da çoğu zaman vücudumuzun bize dur sinyalleri olarak yolladığı durumlardır. Çünkü vücudumuz bir bütün olarak çalışır, tüm iletişim sinir sistemimiz aracılığıyla sağlanır.
Sinir sistemimiz üzerinde bırakacağımız, kaçındığımız bütün duygusal birikmelerin elbet bize olumsuz bazı geri dönüşleri olacaktır. Bu durumlar çok ileri seviye yaşandığında dissosiyasyon (kopma) durumlarına kadar gidebilmektedir. Kopma sonucunda kişi bedeni ile olan iletişiminde zayıflamalar, hayata karşı olan bağlarında düşüklük gibi durumlara kendini götürebilir. Çünkü tek odaklandığı şey kaçış alanı üzerinde kalmak olacaktır. Bu kaçış alanları hayatımızda bir veya birden çok şekilde olabilir. O da aslında kişinin bu andan uzaklaşarak sorunlarını giderek arttırması ile devam edecektir.
Hepimiz iyi hissetmek veya iyi hissedeceğimiz yerlere, kişilere ve olaylara yönelik planlar yapabiliriz, bununla ilgili bir sorun yoktur, önemli olan kişinin hayatının anları içerisinde pozitif ve negatif durumları bir arada kabul ederek, ölçüsünde ve zamanında bu durumların içerisinde bulunması ile alakalıdır. Çünkü hayat bize ihtiyacımız olan şeyleri getirir, bu durumlar bazen iyi bazen kötü olarak adlandırılabilir, ancak bizim yolda ilerleyebileceğimiz haliyle gelirler. Belki bir örnekle ilerleyecek olursak aslında bir insan ile bir arabanın amacı aynıdır, yolda olmak ve hareket etmek. Önemli olan amaç içerisinde yolun bize göstermek istediklerini, görebilmek olacaktır. Dolayısıyla bazen koşmak yerine durmak gerekir, sadece durmak güçlü bir eylemdir, olduğun yerde sağlam durmak, bir rüzgara karşı durmak, kendi düşüncelerin, kendi duyguların içinde durmak, seni rahatsız eden bir yerde durmak, daha derine doğru çekilirken durmak… Bazen hayatta durmayı seçtiğimiz anlar olsun, sizi karanlıktan çıkaracak olan belki de bazen koşmak değil, durmaktır.
Yine yazının sonuna gelirken ufak bir farkındalık egzersizi yapalım. Tam da şu an her ne yapıyorsanız, burnunuzdan derin bir nefes alın, hiç hareket etmeyin ve sadece 10 saniye boyunca durun! Sonrasında nefesinizi yavaş ve uzun bir şekilde ağızdan verin.
İlginizi çekebilir: Geçmişte mi yaşıyorsun gelecekte mi?