X

Dünyayı güzelleştirmek için: Değişime kendinden başla ve farklılıkları kabul et

Farklılıkları kabul etmemek, kişileri olduğu gibi kabul etmemek çok minik yaşlarda başlıyormuş demek, yeni öğrendim. Geçen gün çok yakın bir arkadaşımla oradan buradan sohbete daldık. Çocukları var. Büyüğü henüz 4 yaşında. Hayatın en başlarında olan bir minnoş. Kendisi biraz şahsına münhasır. Aşırı zeki; o yaştaki bir çocuk için bayağı enteresan tepkiler veriyor. Ben bu duruma bayılırken; annesi doğal olarak zorlanıyor aslında. Çünkü diğer çocuklar gibi değil. Farklı. Kalıba girmek yerine sorgulayıp kendi isteklerini net belirtiyor. Ben buna 20’li yaşların sonlarında ancak başladım; o yüzden hayranlıkla izliyorum bu karakteri.

Evet, her şey seninle, benimle; kişiyle başlıyor!

Annesinin hayran olduğum tutumu ise şu; çocuğu kendi haline bırakıyor. Muhtemelen diğer çocuklar gibi olması için kalıba sokmaya çalışsa kendisi için daha rahat olacak hayat ama çocuğun karakterdeki gelişimi, kendini özgürce bulması için serbest bırakıyor. Minimum düzeyde, ciddi ihtiyaç duyulduğu zaman duruma el koyuyor yoksa çocuğa kendi hayatını keşfetmesi için harika bir alan sunuluyor.

Anaokuluyla başlamak üzere, insanın okullarda kalıplara sokulmaya çalışılması diye bir gerçek var. Genel olarak kabul edilmiş doğrular ve yanlışlar var ve bunlara uymak zorunda insanoğlu daha hayata geldiği ilk yıllarda… Tam özgürce hayatı, kendisini keşfetme zamanlarını başkalarının doğrularını ezberleyerek geçirmek; aslında ne büyük sıkışıklık, ne sıkıcı bir durum dünyaya yeni gelmiş bir ruh için.

Şu an bu noktada eğitim sistemine girmeyeceğim çünkü girersem çıkamam. Eğitim sistemi konusunda yüksek tepkilerim var. Mesela çocuğum olursa çamurun, hayvanların, ağaçların sonsuz olduğu yerde; asıl öğretmeninin doğa olduğu, çocuklara “aşırı derecede ve zorlayıcı” ders dayatmak yerine yeteneklerini keşfetmelerine destek olan, ödevlerinin toprağa tohum ekip onu gözlemlemek olan okula göndermek gibi birçok arkadaşıma uç gelen hayallerim var. Türkiye’de yok ama dünyada örnekleri var. Bu seçim de hayatta oraya gelene kadar yaptığım seçimlerin sonucu olacak belki. Bu kadar cesaretli olabilecek miyim buradaki hayatımdan vazgeçecek kadar, yoksa bu tutkum her şeyin önüne mi geçecek? Buna şu an cevap vermem imkansız. Zaman gösterecek.

Neden biz çocuklarımızı dahi oldukları gibi kabul edemiyoruz?

Konumuza geri dönecek olursak; arkadaşımın oğlu olan minnoşun “özgür” davranışlarından okulda tepki almasını geçtim; arkadaşlarının annelerinden de gizliden gizliye tepki alıyormuş. “İşim var” diyip buluşmayanlar, denk yaşlarda çocukları olmasına rağmen çocuklar olmadan buluşmayı tercih edenler (çocuğuna kötü örnek olmasın hazır o çocuğunu “kontrol” edebiliyorken), bin bir saçma bahaneyle evinde misafirliğe gelmemesi için didinenler… Bunları duyduğumda ilk önce çok sinirlendim. Pek de inanmak istemedim. Çocuğun kimseye zararı yoktu ki. Evet, bir kalıba sokulmaya zorlanmıyordu o kadar. Ve daha güzel bir şey olamazdı bana göre. “Şimdiden mi başladı yani “farklı” olduğu için insana yapılan ayrımcılık? Daha bu yaşta?”, ağzımdan ilk çıkan ve sonra yerini sessizliğe ve derin düşüncelere bırakan cümle bu oldu.

Neden biz çocuklarımızı dahi oldukları gibi kabul edemiyoruz? Neden çocuklarımızın mutluluğundansa başkalarının haklarında ne düşündüğü bu kadar önem teşkil ediyor? Neden çocuklarımızın kendilerini, hayatı keşfetmeleri yoluna daha ilk yıllarından itibaren kendi ellerimizle ağır kayalar koyuyoruz?

Sen daha çocuğun küçücükken senin rahat bir hayatın olsun, her şey kontrolün altında olsun diye çocuğunu gözlemlemek, yeteneklerini hayata dökmesine destek olmak, alan tanımak yerine onu kapatmıyor musun? Dayatılanları ezberlesin diye onu zorlamıyor musun? Bir şeyleri yapamadığında ona destek olmak yerine kendisini eksik hissettirmiyor musun? Öz güveniyle oynamıyor musun?

Değişim ilk önce kişinin kendisinden başlıyor denirken aslında tam olarak bahsedilen şey bu…

Arkadaşlar farkında mıyız, çocuk yetiştirmek çok ama çok önemli bir şey ve dünyanın en zor işi! Bilinçli bir birey yetiştirmekten öte bir şey olduğunu düşünmüyorum dünya üzerinde. Ayrıca, sen şimdi ülkeye kızıyorsun ya hani? Ayrımcılığa, farklılıklara olan saygısızlığa öfkelenip duruyorsun ya. Sence senin hiç mi payın yok? Sen de şu an bilinç altına bu şekilde yükleme yaptığın çocuk yetiştiriyorsun. Yarın ne olacak sence?

Etrafta olan bitene havadan atıp tutmak, kızmak, söylenmek, akıl vermek en kolayı. Sen kendi payına düşeni yapıyor musun, onu sorgula. “Benim yapmamla ne olacak ki koca ülkede bir benim yapmamla mı her şey olacak?” deme. Evet, her şey seninle, benimle; kişiyle başlıyor! Küçük dünyalarımızı aydınlatmakla başlıyor ki sonrasında giderek genişlesin, büyüsün aydınlık. İlk çevremize sonra da zaman içerisinde daha büyük çevrelere, ülkelere, insanlığa yansısın.

Değişim ilk önce kişinin kendisinden başlıyor denirken aslında tam olarak bahsedilen şey bu. Kendinden başla, sonra o bilinçle birey yetiştir, çevrene, insanlığa faydan olsun. Bir izin olsun insanlığın aydınlanmasında. İnan o zaman sen de kendini daha rahat, daha tatmin hissedeceksin insan olarak. İşte hep dışarılarda başkalarından beklediğin huzuru, mutluluğu kendin yaratmış olacaksın.

İşin özü, ilk önce kendimizi olduğumuz gibi kabul etme sürecinden başlayalım ki çocuklarımızı da oldukları gibi kabul edip destekleyelim. Onlar, yarın demek. Onlar, gelecek demek. Sen çocuklarının nasıl bir dünyada yaşayacakları için bu kadar endişe edip tüm kıymetli enerjini buraya akıtacağına, yaşayacakları dünya için onların gelişimini; kendine güvenlerini, özgün bir birey olmalarını önemseyerek adımlar at. Hepimiz kendimize düşen sorumluluğu üzerimize alırsak, hayal ettiğimiz dünyaya ulaşmak o kadar da güç olmayacak. Ben Gamze olarak tam olarak böyle düşünüyorum. Peki ya sana bu noktadan nasıl gözüküyor? Her şeyin hayatta en özenli şekilde yerini bulması dileğiyle. Sevgiyle…

 

İlginizi çekebilir: Bakış açını değiştirip tüm canlılara empatiyle yaklaşabilir misin?

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale