Dünyaya bir daha gelsen kim olmak istersin?
Eski defterleri açtım, geçmişte başıma gelenleri, başıma gelenler yüzünden seçtiğim diğer yolları düşündüm; korktuğum zamanları, cesur olduğum zamanları, çok sevdiğim ya da çok sevildiğim zamanları, doğduğum hayatı ve sürdürmeyi seçtiğimi…
Zor bir soru, dünyaya yeniden gelsem kim olmak isterdim bilmiyorum. Yaşadıklarımı çıkardığımda, korkularım kalmadığında, kimse tarafından sevilip, kimseyi sevmediğimde, hiçbir şey için deli gibi sevinmeyip ya da üzülmediğimde, yokluktan çıkıp gelmişim gibi bu hayata, hiçbir tabu, önyargı, yaşanmışlık olmadan kim olmak istiyorum bilmiyorum. Sanıyorum bu soruya tecrübeler olmadan yanıt verebilmek mümkün değil.
Sorgulamak istediğim zaten yaşananlar değil, deneyimler sonucu koyduğumuz bariyerler. Biraz geçmişe gidin, tabularınız neler? Bir danışanımla konuşurken bana annesinin ona kilolu olduğu için çirkin olduğunu defalarca tekrarladığını söyledi, hatta bu sebeple uygun bir eş adayı dahi bulamayacağını… Kilo problemi olan insanlara ilk saldırı genelde ailesinden geliyor. Bu aslında bir sözel şiddet uygulama örneği ve konuştuğum çoğu danışanım bunun normal olduğunu düşünüyor, çünkü aileleri onların iyiliğini düşünüyor.
“Aile bireylerinizin fiziksel durumu nasıl, kilo problemi var mı?” diye sorduğumda ise, kilolu olduklarını fakat artık onların yaşları geçtiği için bunun normal olduğunu paylaşıyorlar. Yani hem zaman hem de kilo bir bariyer olarak hayatınıza giriyor, sorgulama yetisi yüksek bir insan bu durumu etraflıca değerlendirebilir. Peki ya bu yetiden yoksunsa, en güvendiği insanlar olan anne ve babasının söylediklerini keskin bir şekilde doğru olarak kabul ediyorsa? Bu kişiye soruyorum, annen sana bunu söylememiş olsa, sende bu duygu gelişmemiş olsa, kilo problemin ile seveceğin erkek arasında bir ilişki kurar mıydın? Bahsettiğim engeller bu kadar dipten gelenler… Bunları fark etmek ve hayatından çıkarmak bir yolculuk. Ve bunu yaparken kim olmak istediğine yeniden ve istediğin zaman karar verebilirsin.
“Değişime inanmıyorum” diyenleri keskin buluyorum, bu düşünme sanatı ile çok ilişkili bir durum gibi. Bilim kurgu izlediğinde olayların içinde kendini kaybeden ve kendini bu yeni gerçekliğe bırakan kişi ile, bir adamın ışınlanıp ışınlamayacağını bilimsel olarak tartışan kişi arasında çok uç noktalara varabilecek farklar olabilir. Ben düşünülen her şeyin olabileceğine inandığım için, ışınlanmanın zaten mümkün olduğunu kabul edip hikaye içinde kaybolurum. Bu sebeple de hayal ettiğim her şeye evrilebilirim ya da değişebilirim. Bu benim düşüncem ve olabileceğine inandığım her şey bu hayatta oldu. Şüpheye düştüğüm, kendime inanmayı bıraktığım, başkalarının sözlerine takıldığım, tereddüt ettiğim her konuda ise ya tökezledim ya da maalesef olmadı ve en kötü senaryo gerçekleşti.
Tökezlediğim her anda iç sesim “Bu olmaz!” diye bağırıyordu ve ben onu susturamıyordum. O iç sesim, temizleyemediğim bir bariyerimi, düşünsel engelimi tekrar tekrar gerçekliğe dönüştürüyordu. Tıpkı kilolu olduğu için sevgilisi olamayan kız ya da erkek gibi, her zaman bunu gerçekleştirecek kişiyi bulup bunu defalarca yaşayıp, aynı problemi aynı çözümsüzlükle sonuçlandırıp, annesinin söylediği o duygusal engele körü körüne inanıp, yaşam kavgası haline getirmek gibi… Değişime önce sözlerde başlamak gerekiyor, “Değişemezsin” diyenleri de hayatından çıkarmak ya da keskin sınırlar koymak gerekebilir. Bariyerler yakın çevren de olabilir, iyi bir dinleyici olursan eminim farkına varırsın. Bazen de içinde bulunduğun yaşamın ta kendisi olabilir, çıkıp gitmen gerekebilir…
Burada sadece terk ettiğin yerin kavga ortamı olmadığından emin ol, kavga terk etmek ile olumsuz bir iş ya da çevreyi terk etmek aynı şey değil. Kilolu danışan ile annesi örneğine devam edersem eğer; danışanın, annesinin kendisine söylediği şeye inanmadığını net olarak ifade etmesi, kendini de inandırması gerekiyor. Genelde durum şöyle gelişiyor; kişi sözel şiddete uğradığını fark ediyor, canı daha çok yanıyor, bunu söyleyen kişiye aynı tonda cevap veriyor, iletişimini bitiriyor ya da hayatının bu hale gelmesinden dolayı onu suçluyor. Sağlıklı adımlar için kendini şöyle ifade edebilir ve bu konu ile ilgili istediği davranışı tanımlayabilir: “Sevgili anne! Sen bu bilgi ile eğitilmiş olabilirsin, kilolu olduğun için utandığın ya da kilo alırsan utanman gerektiğinin öğretildiği bir ailede büyümüş olabilirsin, fakat ben seninle bu konuda aynı fikirde değilim. Senden kilomla ilgili bir yargı duymak istemiyorum. Bu konu yüzünden ilişkimiz bozulsun istemiyorum. ”
Olmak istediğin kişi için ayağa kalkman, istemen, kendinle konuşman, her duygusal engeli, fiziksel bariyeri ortadan kaldırman gerekiyor. Burada başlıkta yer alan soruyu değiştiriyorum: Sen kendin için ne istiyorsun?
Kendim için kesinlikle şunları istiyorum:
- Kendimi daha çok sevmek istiyorum,
- Başkalarının beni kıran sözlerini dinlemek istemiyorum,
- Söylenen her şeyi kişisel almak istemiyorum,
- Önyargılarımı törpülemek istiyorum,
- Sevildiğimi daha çok hissetmek istiyorum,
- Katıla katıla gülebilen birisi olmak istiyorum, hani gülerken dolgusunu, küçük dilini gördüğünüz insan gibi, o ben olmak istiyorum,
- Korkmadan “Seviyorum” demek istiyorum,
- Korkmadan sevmek istiyorum,
- İnsanları kolayca affedebilmek istiyorum ,
- Daha çok hayır demek istiyorum,
- Adım atmaktan korkmak istemiyorum,
- Çocuklarla daha çok arkadaş olmak istiyorum,
- Çocukluğumdan ödün vermemeyi istiyorum,
- Belki daha az asık suratlı olmayı istiyorum,
- “Herkesi anlayamıyorum ve bence bu normal” diyebilmek istiyorum .
Aynı ben, aynı ruhla ve fakat korkularım olmadan istiyorum. Yazdığım listede yer alan her şeyi yapıyorum. İçimden bazen bir “ama” yükseliyor ya da “Bu olmaz” diyen bir ses, ona “Sen bu işe karışma” diyorum. “Ben değişiyorum.”
Ya sen kendin için ne istiyorsun?
İlginizi çekebilir: Bir şeylerin tadını çıkarmak nedir: Savoring’e hayatınızda yer açın