‘‘Ayağında diken yarası olmayan, sinesine gül kokusu süremez…’’
Şems-i Tebrizi
Bugün bir işimin olmaması, bir gün işimin olmayacağı anlamına mı geliyor? Hayal kurmak, bir işim olduğunu, borçlarımı ödediğimi ve refah içerisinde yaşadığımı “hayal etmem” gülünç mü? İmkansız mı? Gerçek olamayacak kadar abartılı bir istek mi? Düşünelim bir kere, eğer bir yerlerde bir şeyin bizi beklediğini hissediyorsak ve evet bir gün bir şekilde karşımıza çıkacağını biliyorsak, onu istemek, çabalamak, gerekiyorsa şikayet etmek, gerekiyorsa tekrar tekrar ve yılmadan “yeniden” demek zor mu?
Ben bugün sizlerle birlikte yaptıklarımıza, yapmak için çabaladıklarımıza, başkalarının “Ne olacak canım! Neden böyle inat ediyorsun?” dediklerine, yine de sabahları bizi erkenden uykudan uyandıran o güzel güçlere bakalım istiyorum. İçimizde yanan ateşlere. İlhama, kor gibi kırmızı yüreğimize, “Ben bunu başarabilirim, biliyorum yapabilirim” dediğimiz her ana. Bir gün gerçek “edebilmek” için savaştıklarımıza.
Evet, “Dünyanın seyrini ben mi değiştireceğim?” diye sormuş olabilirsiniz. Fakat biraz daha yakından baktığımızda bu çok önemli bir soru! Önemli olduğu kadar anlamlı bir soru! Dünya bana bağımlı olarak dönmüyor, dünya benim istediğim şekilde ilerlemiyor, dünya beni umursamıyor… Benim gücüm ne kadar ki?
Kalbinizle dünyayı değiştirebilirsiniz
Şimdi gelin tüm bu cümleleri tersten kuralım, yani tam olarak anlamına tersten bakalım. Eğer dünyanın seyrini değiştirmek (farkında olabilseydik keşke!) gerçekten bizim elimizde olsaydı, bu nasıl olurdu? Dünyanın seyri ellerimde. Burası, tüm hayatım, dokunduğum tüm insanlar ve şu anda gördüğüm her şey, benim ellerimde, güzel olmaları için tüm gücümü veriyorum. Evet, bugün yaptığım işte ve söylediğim her sözde (en küçük ayrıntıdan en önemsiz gözüken hareketime kadar!) tüm güç benim ellerimde.
Her anımda yaratmaya devam ediyorum. Söylediğim her söz sevgi ile başlayarak sevgi ile bitiyor. Başladığım her işi sevgi ile sabrederek, onu daha çok severek, sevgi ile tamamlıyorum. Aldığım her nefes her ne kadar kızgın, küskün, yıpranmış, önemsenmemiş, umursanmamış, kırılmış olsam da sevgiyle dolu. Dünyanın seyrini severek ama çok severek ve kalbimi dünyaya açarak değiştiriyorum.
Bugün hayatta olarak dünyaya seyrini değiştirecek güzel şeyler bırakmaya niyet ediyorum. Eğer bu dünyada bulunuyorsam, burada var isem, buraya bırakabileceğim, paylaşabileceğim, aktarabileceğim, kalbimden verebileceğim en “güzeli” vermeye niyet ediyorum. Bir sevgi sözcüğü, bir örnek davranış, belki elime geçen varlığın, paranın paylaşımı, belki sadece yoldan geçen sevgili teyzeye bırakılmış, içini sıcacık yapan bir gülümseme, belki sabah uyandığımda kimsesiz bir çocuğun anne sevgisini tadabilmesi için ettiğim bir dua, belki bir parkta otururken, bankta yanımdaki amcayla paylaşabildiğim bir yarım simit, belki bir sırada acelesi olan birine kibarca teklif ettiğim yerim, belki sadece güneşin altında oturup öylece şükrettiğim…
İşte hayatın seyrini değiştirmek sadece “büyük” işler yapmaktan geçmiyor. Hepimiz “kalple” hayatın seyrini değiştirebiliriz. Kim olduğumuzla, nasıl olduğumuzla, bu hayata “katmaya” karar verdiklerimizle… Zengin veya fakir olmakla, genç veya yaşlı olmakla, aldığımız sorumluluklarla, yaşadığımız kırgınlıklarla belirlenmez dünyanın seyri. Ancak ve ancak inançla, sevgiyle ve çabayla değişir.
Evet, biz bu hayatın seyrini değiştirebiliriz. Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, bugününüzden başlayın isterim. Bugünün seyrine bir değişiklik katın. Birini sevindirin, birine yardım edin, bir şeye niyet edin, kendinizden başka birinin iyi olması için dua edin, inanarak teşekkür edin, aldığınız nefesin kıymetini bilin, takdir edin, bugün kendiniz için ve kendinizle birlikte bu dünyanın seyri için “değişik” bir şey yapın…
Evet, biz bu dünyanın seyrini değiştirebiliriz, çünkü kocaman kalplerimiz var!