X

Dünyanın en küçük ama en zengin ikinci ülkesi: Monako

Grace Kelly, Prens III. Rainier’le evlenerek unutulmaz bir aşk hikayesine imza atmakla kalmadı, aynı zamanda Monako’yu tüm dünyaya tanıttı. 1982’de trafik kazasında hayatını kaybetmesinin ardından bile Monako, Grace Kelly ile özdeşleşmeye devam ediyor.

Monako Prensliği 721 yaşında. Roma, Yunan, Fenike gibi çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan ülke, 1297’den bu yana Grimaldi Hanedanı tarafından yönetiliyor. Grimaldi Hanedanı, sansasyonel evlilikleri ve çok sayıda çocuk yapmalarıyla ünlü. Çocuk konusu o kadar önemli ki devletin bağımsızlığı bu kurala bağlanmış. 2002 yılında Fransa ve Monako arasında yapılan anlaşmaya göre bir gün Grimaldi Ailesi’nin varisi olmazsa ülkenin yönetimi tamamen Fransa’nın kontrolü altına geçecek ancak ülkenin bağımsız halk statüsü devam edecek.

Prensliğin yönetim sistemi anayasal monarşi. Bölge küçücük bir prenslik olmasına 4 yerleşim biriminden oluşuyor; Monaco (Monaco Ville), Monte Carlo, La Condamine ve Fontvielle. 

Ülkenin kuzeybatısında yer alan La Condamine, ülkenin en eski ticari bölgesi olarak biliniyor. Monte Carlo, casinoları, opera binası, otelleri, ünlü mağazaları, gece kulübü, Fransız ve İtalyan restoranlarıyla tanınıyor. Adını burada bulunan çeşmeden alan Fontvieille ise ülkenin ekonomi ve sanayi bölgesi.

Monaco-Ville (Eski Kent), aynı zamanda Kaya olarak da adlandırılıyor ve tarihi bir bölge olma özelliği taşıyor. Palais Princier, Saint Nicholas Katedrali ve Oşinografi Müzesi burada yer alıyor. Panoramik bir manzarayla tüm ülkeye tepeden bakıyorsunuz. Place du Palais önünde her gün tam 11: 55’te muhafız değişimi var. Turistlerden oluşan dev bir kalabalık bu törenin her anını heyecanla beklese de, Buckingham Sarayı önündeki değişim gibi bir tören beklemeyin.

Princier Sarayı 18. yüzyılda inşa edilmiş. Burayı bilet alarak gezebiliyorsunuz. Yaklaşık 30 dakika sürüyor.

Oşinografi Müzesi 1910’da inşa edilmiş ve deniz bilimine adanmış. Dünyanın en önemli mercan resifine, çok sayıda köpek balığı, vatoz ve tropik balığa ev sahipliği yapıyor. Bizim burayı ziyaret etmek için zamanımız kalmadı.

Eski Şehir’de daracık ara sokaklarda yürürken acıkmamanız mümkün değil. Sokaklar, buram buram pişen deniz ürünlerinin ağız sulandıran kokularıyla çevrelenmiş durumda. Buraya kadar gelmişken mutlaka midye yiyin (“Midye mi aa!” demeyin, Türkiye’deki küçük midyelere benzemiyor). Kendi suyunda ve limon sosuyla pişen midyeler önünüze bir tencereyle geliyor. Midye benim için çekirdek çitlemek gibi. Bir tencereyi tek başınıza yiyebilirsiniz. Bu arada restoranlar genelde birbirine benzer menüler sunuyor. Zaten saray önündeki tören sonrası bütün turistler yemeğe akın ediyor. O yüzden deniz ürünleri servis eden nereyi boş bulursanız oturun.

Şehrin alt kısmında ise en ünlü meydan Le Place du Casinos. Efsane Hotel de Paris ve Casino de Monte Carlo’nun yer aldığı bu meydanda Monako’ya dair ne varsa her şey bir arada. Liman bölgesinde birbirinden güzel teknelere ve tertemiz denize bakarak uzun bir yürüyüş yapabilirsiniz. Şehrin ortasında saklı bir cennet gibi karşınıza çıkan Japon Bahçesi de soluklanmak için ideal bir alan.

Bu arada eğer bir F1 tutkunuysanız, televizyonda izlediğiniz sert dönüşlü yarış pistini canlı olarak görüp kendinizden geçeceksiniz. Monako Grand Prix’i zamanı geldiğinde ülke sokakları resmen piste dönüşüyor. Pist şehri tepeden gören ve şehrin tam içinden geçen bir konumda. Şehrin göbeğinde de Formula 1 izlerini görüyorsunuz zaten.

Şehirde kırmızı ışıkta her an bir Rolls Royce, Aston Martin, Ferrari, Lamborghini ya da Bugatti gibi efsane bir araba görmeniz olası. Fotoğraf çekmekten korkmayın, araç sahipleri artık bu duruma son derece alışmışlar ve hatta size poz vermeye hazırlar. Zaten pek çok ünlü araba markasının son model araçlarının sergilendiği showroomlar da turistik ziyarete açık durumda.

Gelelim Monte Carlo’daki casinolara. Casino de Monte Carlo casinoların en ünlüsü. James Bond’dun Altın Göz, Casino Royal ve Asla Asla Söyleme adlı filmlerine ev sahipliği yapmış. Önünde valelerin yığılı olduğu ve dünyanın en pahalı arabalarının sürekli park halinde olduğu bir bina düşünün. İçeriye girip şansınızı deneyebilirsiniz. Tabii bir miktar paranızın olması ve dress code’a uygun giyinmiş olmanız koşuluyla. Dress code dediysem aklınıza frak, gece elbisesi vs. gelmesin. Şık bir bluz, pantolon ya da etek, elbise kombini yeterli. Ayağınızda terlik olmasın, kapalı, kadınlar için mümkünse hafif topuklu bir ayakkabı olsun yeter. Buddha Bar da buraya yakın, ünlü ve elit bir eğlence mekanı. Hava karardıktan sonra gitmekte fayda var.

Bu arada bölgede Fransızca resmi dil olarak kullanılıyor ancak İtalyanca da oldukça yaygın.

Monako’ya dair en çok şaşırdığım bilgi ülkenin vatandaşları veya ülkede yaşayanlardan gelir vergisi almaması. Bu nedenle Avrupa’nın vergi cenneti olarak geçiyor.

Monako, görmezseniz gözünüzün açık gideceği bir ülke değil. Ama bütçeniz uygunsa ve yarım gününüz varsa görmeden dönmek de yazık olur.

Başlığa bakıp dünyanın en küçük ve en zengin ilk ülkesini mi merak ettiniz? O da başka bir yazının konusu…

İpuçları:

  • Monako için  maksimum 1 gün ayırmanız yeterli.
  • Nice’ten trenle yaklaşık 25-30 dakikada buraya ulaşabilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir: Zamanı durdurun, inecek var: Saint Paul De Vence

Didem Tekin: 1985 Hatay doğumluyum. Anadolu Üniversitesi Reklamcılık ve Halkla İlişkiler bölümünden mezunum. Türkiye’nin büyük global reklam ajanslarında yaklaşık 11 sene kadar müşteri ilişkileri departmanında farklı pozisyonlarda çalıştım. 2017 yılında, klasik anlamda reklamcılığı bırakmaya karar vererek, sene sonunda About Us isimli organizasyonu kurdum. Reklam geçmişimi kullanarak markalarla yetenekli insanları buluşturduğum ve iletişim çözümleri sunduğum bir iş yapıyorum. Yeme, içme ve seyahat kendimi bildim bileli en büyük tutkum. Seyahatlerimi planlarken, sıradan tavsiyeleri okuyup, farklı bir yolculuk yaratmaya çalışmayı hiçbir zaman sevmedim. Bu yüzden buradayım, gezdiğim yerlerin birilerine farklı bir bakış açısı sunmasını sağlamak istedim. Onlyforeaters isminde, yeme içmeye dair deneyimlerimi paylaştığım, mütevazı bir Instagram hesabım var. Yurt dışı seyahatlerimi planlarken “nereye gitsem?” yerine önce “ne yesem?”i düşünürüm. Bu yüzden daha çok yiyebilmek için spor yapıyorum.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale