Maraton koşmanın kendisi başlı başına büyük bir başarı sayılabilecekken bir de üstüne zor hava şartlarını, sarp yokuşları ve vahşi yaşam koşullarını ekleyin. Kulağa imkansız gibi geliyor olsa da, dünya genelinde her yıl bu şartlar altında koşan koşu severler mevcut. Koşuculara – 40 dereceye ulaşan soğuk havada, 5000 basamaklı bir koşu parkurunda ya da yırtıcı hayvanlarla birlikte koşma gibi seçenekler sunan bu maratonlara gelin birlikte göz atalım; bu yarışmalara katılmanın korkutucu mu yoksa eğlenceli mi olduğuna siz karar verin.
Kaynak:
travelandleisure.com
Antarktik Buz Maratonuna katılan yarışmacılar, standart maraton mesafesini tercih edebilir ya da fazladan 100 kilometre daha koşabilir. Seçeneklerin her ikisi de 80 derece güneyde, Güney Kutbunun sadece birkaç yüz mil uzağında yer alıyor. Koşucular, maraton boyunca sıfırın altındaki sıcaklıkta 24 saat devam eden gün ışığında koşuyor. Çoğumuzun evdeki basamakları çıkarken soluksuz kaldığını düşünürsek, 42 km boyunca 5,164 basamağı koşarak çıkmak kulağa oldukça çılgın geliyor. Fakat Çin Seddi Maratonu, sahip olduğu bu zorlu şartlara rağmen her yıl 2,500 koşucuyu kendine çekmekte oldukça başarılı. Las Vegas’taki fırtınalı partinin aksine Kyoto Maratonu son derece dingin ve manevi bir yarışma. Güzergah boyunca koşucular görkemli Kyoto şehrinin UNESCO tarafından dünya kültürel mirası ilan edilmiş bölgelerini, çeşitli tapınakları ve kutsal mabetleri görme şansına erişiyor. Güney Afrika’da aslanların doğal yaşamında gerçekleşen Big Five Maratonu, koşucuların her an yabani hayvanlar tarafından saldırılma korkusuyla koştukları, hayli zorlu bir yarışma. Fas’ta, Sahra Çölü’nde tam 6 gün devam eden Sables Maratonuna katılan koşucular, yarışma boyunca 250 kilometreden fazla koşuyorlar. Sables Maratonu, dünyanın en zorlu yarışmaları arasında gösterilmekte. Guinness Rekorlar Kitabının “Dünyanın en kuzeyindeki maraton” olarak tanımladığı Kuzey Kutbu Maratonu, 2016 yılında sadece 50 koşucunun katılımıyla gerçekleşti. Yarışmaya katılanların -40 derecede, Arktik Okyanusunda donan buzlar üzerinde koşuyor olmasının bunda etkisi şüphesiz. Ortalama bir maratonu alın ve üstüne bir dağ ekleyin. Her yıl Colorado’da düzenlenen Pikes Peak Maratonu işte tam olarak böyle bir şey. Koşucuların zirveye çıkabilmek için 2 kilometreden fazla tırmandığı maraton, önlerine çıkan kayalar ve zorlu patikalar nedeniyle daha da zorlu hale geliyor. Kuzey Gecesi Maratonunun tam tersi bir konsepte sahip olan Gece Güneşi Maratonu, Alaska’nın Anchorage şehrinde, güneşin tüm gün boyunca batmadığı yazın gündönümü vaktinde gerçekleştiriliyor. Sıradan maratonların sadece yarısı uzunluğunda olmasına rağmen, Kutup Gecesi Maratonunu zorlu kılan şey, Ocak ayının başında, güneşin doğmadığı Kutup gecesi döneminde gerçekleştiriliyor olması. Yarışmayı daha da olağanüstü kılmak için koşu güzergahı, koşucuların koşarken aynı zamanda kuzey ışıklarını da görebilmeleri için sadece meşalelerle aydınlatılıyor. Sin City’ye adımınızı attığınızda görmeyi beklediğiniz şey muhtemelen Elvis gibi giyinen insanlar, yıldırım nikahları ve yanıp sönen ışıklar olacaktır. Güneş battıktan sonra katılacağınız Rock ’n’ Roll Las Vegas Maratonu da aslında tam olarak bunları görebileceğiniz yer. Parkur boyunca seyyar müzik çalarlarla bir yandan Elvis Presley müzikleri dinlerken diğer yandan Elvis kostümleri giymiş insanların tezahüratları eşliğinde koşabilirsiniz. Everest’i tırmanmanın kendi başına büyük bir zorluk olduğu kuşkusuz. Fakat yerel halk, bunun yanı sıra her yıl, Guinness Rekorlar Kitabınca dünyanın en yüksek maratonu olarak tanımlanan zorlu bir maratona da ev sahipliği yapıyor. Everest Maratonu, 5 kilometre yükseklikteki Gorak Shep’te başlayıp, 3,5 kilometre yükseklikteki Sherpa’da bitiyor.