Yaklaşık 10 gün önce, iki kadın bir yolculuğu çıktık biz. Dünyanın bir ucuna, Güney Afrika’ya Cape Town’a doğru. Çok sevgili İkizler burcu arkadaşım Ege’nin, birkaç aydır “Gidiyor muyuz?”, “Hadi ne zaman gidiyoruz?”, “Alıyor muyuz biletleri?”, “Yazıyor muyuz turdan yer ayırtmak için?” sorularını bir Yay burcu olarak yanıtsız bırakamamıştım tabii. Biletlerimiz alınmıştı, sosyal medyadan yakından takip ettiğimiz ve kendimizi Afrika’da emanet edebileceğimize güvendiğimiz bir hesabın turundan da yerimiz hazırdı.
Ne yalan söyleyelim, tur düşüncesine en başta alışamamıştık. Tamam biz iki kişi olarak gidiyorduk yalnız değildik belki ama tanımadığımız 8-10 kişiyle dünyanın bir ucunda, Afrika’da ne yapacaktık? Tüm gün beraber zaman geçirmek konusunda kuşkularımız vardı. Sıkılır mıydık? Ya hiç hoşlanmazsak birbirimizden? Bu soruları birbirimize sorup durduk, kafasında daima binlerce sekme açık olan iki kadın 🙂
Kafamız kurduğumuz senaryoların hiçbiri tahmin ettiğimiz şekilde gerçekleşmedi. Tam da bu sırada hayat bize “Hayat biz planlar yaparken, başımızdan geçenlerdir.” sözünü hatırlatmak istiyordu adeta. Havaalanında karşılaştığımız ilk andan itibaren önümüzdeki bir hafta boyunca kuracağımız görünmez bağların sinyallerini anlamıştık. Daha yeni tanışıyorduk ama çoktan sıkı sıkıya kucaklamıştık birbirimizi. Hatta Egeyle durup, “Ya biz yeni tanışıyorduk, kucaklaşma biraz fazla mı oldu?” diye muhakemesini bile yaptık üstüne. Sonradan anlayacaktık ki hiç de fazla değildi. Heyecanla 9 kadın birbirimize gülümsüyorduk durmadan, o gülümsemelerin arkasında heyecan, mutluluk, korku, endişe tüm duygular iç içe geçmiş gibiydi.
Turumuzun mimarı, Cape Town’da yaşamaktan ne kadar heyecan duyduğu çok uzaktan belli olan, deli dolu ama bir o kadar da samimi güzel kadın Merve. Sosyal medyadan hayatlarımıza konuk oluyordu ama yüz yüze tanışınca göründüğünden çok daha fazlası olduğunu hemen anlamıştık. En başta dediğim gibi kendimizi dünyanın bir ucunda emanet etmek için doğru adresteydik.
Grubumuzun geri kalan üyeleri; Karabük’ten yola çıkıp heyecanla tek başına aramıza katılan Bedinur, Almanya’dan gelen ve her ay yeni bir yer keşfetmeye ant içmiş kuzenler Hülya ve Arife, yine Almanya’dan çok tatlı iki kızı Selin ve Selenle beraber turumuza dahil olan, onlarla dünyayı gezen ve 1 hafta boyunca hepimize annelik eden Şermin ablamız, İstanbul’dan yola çıkan, olacaklardan habersiz iki maceraperest ruh canım Ege ve ben.
İşte hayat, bu 9 kadını dünyanın bir ucunda Güney Afrika’da birleştirivermişti. Her birimizin hikayesi, cebinde taşıdıkları bambaşkaydı ama aynı masanın etrafında toplandığımızda bu farklılıklardan ortaya öyle samimi bir harmoni çıkmıştı ki biz bile bu kadarını beklemiyorduk. Merve’nin açtığı Whatsapp grubunda daha ilk günden “kızkardeşlerim” demesinin hakkını vermeye söz vermiştik farkında olmadan. Birbirimizin farklılıklarıyla dalga geçerken, kimi zaman gözündeki hüzne ortak oluverdik. Kimi zaman birbirimizin sözünü keserek en çok kim anlatacak yarışına girdik, bazen sadece susup sessizce karşımızdakinin hikayesine ortak olduk. Birlikte çokça güldük, ağladık, korktuk, heyecanlandık ve daha nicesi. Hayatımızın en unutulmaz seyahatlerinden birine birlikte imza attık.
Her birimizin hikayesi bambaşkaydı ama hissettiği duygular, hüzünleri, sevinçleri, hayattan istedikleri ortaktı. Kalkıp dünyanın bir ucuna gelmeye cesaret etmiş gülünce gözlerinin içi gülen bu 9 kadının, tek isteği kendi olabilmek ve kendi yolculuğunda dilediği gibi yol almaktı.
Keşfetmek ve adım atmak konusunda elini korkak alıştırmayacak kadar cesur, birbirinden güç almak için görünmez bağlarına sımsıkı tutunan canım kadınlar. İyi ki varız, iyi ki varsınız.
Sevgiyle kalın.
İlginizi çekebilir: Sessiz bir oda: Kabullenmek