X

Dünyadan önce zaman yoktu: Peki senin dünyanda zaman nasıl akıyor?

Hayatımızın nasıl geçtiğini, “daha geçen sene neredeydim bu sene bak nerelerdeyim”leri birbirimize daha mı sık sorar olduk bu aralar, yoksa benim mi algım bunu çok seçmeye başladı? Bilmiyorum. Bu yaz enerjisi bu sene beni biraz daha ağır, biraz daha şimdiye kadarkilerden farklı, her şeyi daha sorgular, daha sonuca varmaya odaklı hale getirdi. Belki de bu yüzden herkesi böyle görmeye başlamış bile olabilirim. Tabii ki bu bahsettiğim durum zihnimin derinliklerinden, aşağıda sizinle paylaştığım sözü çıkardı yüzeye:

Dünya zamanın içinde değil, zamanla aynı anda yaratıldı. Dünyadan önce zaman yoktu.” Aurelius Augustinus

Yazılarıma bir süre ara verdim. Bu boşlukta biraz dışarıdan kendime yaptığım gözlemlerime yoğunlaştım, yoga pratiğimin hem mat hem yaşam kısmına aktım, biraz hayatın akışında da ufak çaplı değişiklikler yaşadım, hayatımın yazılı paylaşım kısmının yerini başka paylaşımlara bıraktım derken, artık “kelimelerin vaktinin geldiğini” hissettirdi bana yine olması gerekenler… Ve bugün bu satırları paylaşma hissi yine çok iyi hissettiriyor.

Kendine mesai harcamaya her şeyden çok uğraş veren biri olarak “Neden bu nefesi alıyorsun?” diye çokça soruyorum kendime. Bazen bulduğum cevaplar çok mutlu ediyor, bazen cevap bulamadığım anlar oluyor, hissini tanımlayamıyorum. Bunca gürültü patırtının içinde ama kendi içimizde yaşıyoruz aslında. O pek merak ettiğimiz dünyamız biziz. Sabah uyandığımızdan itibaren kalabalıklar içinde, bir sürü insanla beraber, ama aslında biliyorsun ki hep sadece “sen”. Bazı anlar oluyor gülüyoruz, bazı anlar hararetli sohbetler içerisindeyiz. Ama aslında bu kalabalığın, bu gürültünün içinde biz yine bizimleyiz. Baş başa… Bazen kimseyle paylaşmaya kıyamadığımız dertlerimiz, üzüntülerimiz ve biz, baş başayız. Bu bazen öyle bir baş başalık ki, insan yalnızlığını bile paylaşmak istemez oluyor. Hatta sonrasında buna öylesine alışıyor ki dışına çıktığında yine bir başka huzursuzluk dalgası vuruyor bedenine doğru ve yayılıyor içerilerde bir yerlere…

Kalabalık bir ortamda, bir sohbetin ortasında belki, bazen seslerden uzaklaştığın oluyor mu?

“Diğerlerinden” kendimizi sıyırdığımız o minicik boşluk anında aslında gün boyu, her an o susmayan zihnimizi daha net duymaya başlıyoruz ve zaman sanki çoook yavaş artık. Gelmiş, geçmiş, her şey dönüyor arka planda ve bunu fark eden bir sen var kalabalıkların arasında. Sanki suyun en dibine dalmışsın, her şey bulanık dışarıda ve her ses boğuk. Ama dışarıya doğru kafanı şöyle çıkardığında da kocaman bir dalga…

Eee?? Sonrası kocaman bir kulak çınlaması… Sessizlik…

Herkesin kendine göre cevaplarının olacağı bir yol bu. Bana öyle geliyor ki, kendimizi hak ettiğimiz kadar duymuyoruz sanki. Daha fazla kulak vermelidir belki de, daha da duymalı… Yani aslında insan en çok kendinden kaçıyor. En çok bildiği şeylerden kaçması ise hep en kolayına geliyor. Bilmediğin hiçbir şey yok aslında kendi dünyanda, sadece bildiklerini kabullenip yenisini inşa etmek gözünü korkutuyor olabilir mi? Alıştığın ritmin dışına adım atmak? Ne fark eder ki diyorum ben sonra kendime. Ne fark eder ki gitsem? Ne fark eder ki kalsam? Ne fark eder ki daha çok sevsem? Daha çok sevilmeye izin versem bu hayatta? Sonra her şeyin içinde bir şey keşfediyorum; her şeyin başı “sevgi”. Eğer bir yeri seversen, ne olursa olur kalır, bir işi seversen asla iki kelime iletişim bile kuramadığın ofis arkadaşınla on sene geçirir, bir şeyi seversen ne olursa olur onunla olur, birini seversen ne olursa olsun O’nunla her şey olabilir. Nasıl olduğunun pek de önemi olmasa da olması gereken zaten olur bir açıdan bakabilince…

İşte son zamanlarda kafamda dönüp dolaşan şeylerin sadece birkaç tanesini paylaşma ihtiyacı hissettim burada. Biliyorum ki insan paylaştıkça büyüyor, paylaştıkça paylaşacak şeyleri oluyor. Ve her geçen gün yeni şeyler katıyor hayatına. Ben bazen bildiklerimi yazıp kendime okurdum, şimdi yine aynısını yapıyorum, tek farkla; birlikte okuyoruz. Bazen hatırlamak için bile büyük olduğunu düşündüğümüz bir çabaya, bir dışarıdan uyarıcıya ihtiyaç duyuyoruz çünkü. Eğer dışarıdan uyaran yoksa bir şekilde iş başa düşüyor. Nasıl olursa olsun, bildiklerimizi hatırlamaya ihtiyaç duyduğumuz anlar olacak bu hayatta. Ve onlar pek kıymetli…

Ben akışı izlediğim zamanlarımı yaşıyorum, dedim ya bu yaz böyle bir ayakları yere bastıran şekilde gelişiyor gibi…

Peki senin dünyanda zaman nasıl akıyor?

 

İlginizi çekebilir: İnsan kendi cümleleriyle kendi hayallerini sınırlar mı?

Şebnem Pınar: Merhaba! Yazılarımda benim 'anlama yolculuğumu' okuyor olacaksınız. Beni anlamak için yazan birisi olarak tanımlamak da isteyebilirsiniz. Şimdi daha önceden edindiğiniz tüm varsayımları ve okurken yapacağınız tüm kritikleri bir kenara bırakıp, sadece okuyun. İdraki de doğal sürecine bırakın... Okuduğunuz an anladığınız şey az sonra değişebilir! Bunu hatırlayın. Bu sizin size yapabileceğiniz en güzel şey!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale