X

Dünya size karşı değil, tüm sevgisi ve olasılıkları ile sizi kucaklıyor: ‘’Kabul Vermek’’ yepyeni bir size giden yol

Hepimizin zor zamanları olmuştur. Örnek verelim; çok istediğimiz bir işe kabul edilmedik, ne yazık ki başka bir aday ile devam edilmeye karar verilmiş, çok istediğimiz maaş artışı ve terfiyi veremiyorlar ve bunun için bir yıl daha beklememiz gerekecek veya deli gibi aşığız, fakat itiraf edemedik ve aşkımızı başka bir kişiyle gördük, o kişi aslında bizim arkadaşımız ve şimdi bununla yaşamak zorundayız. Belki de çok sevdiğimiz bir yakınımızı kaybettik, söylemek istediğimiz şeyleri söyleyemeden ya da son dönemde ona istediğimiz özeni gösteremeden, istediğimiz kadar birlikte vakit geçiremeden…

İşte tam bu anlarda ‘’Hayat bana karşı akıyor’’ diye düşünürüz, sanki dünya dalga dalga üzerinize geliyor, her dalgada daha sert vuruyor gibi olur. Bazen öyle olur ki, nefessiz kalırsınız, nefessiz derken bu kayıpla yaşayamayacağınızı düşünürsünüz ya da öyle anlar gelir ki, yataktan kalkmaya güç bulamazsınız ve hatta ölmek istersiniz.

Hepimiz yaşarız bu durumları, hayatın kendisi kadar gerçektir. Peki aslında biz bu gibi durumlarda neden bu kadar şaşırıyoruz, üzülüyoruz ya da kelimenin tam manasıyla neden ‘’dağılıyoruz’’? Sebep aslında çok basit; ‘’hayat’’ anlayışımızda kabul verdiğimiz ve veremediğimiz durumlar mevcut.

Kabul vermek; değiştirmeye çalışmadan, hayatı olduğu gibi bize sunduklarıyla yaşamaktır.

Dilerseniz öncelikle şöyle başlayalım; nedir kabul vermek? Kabul vermek aslında değiştirmeye çalışmadan, ‘’Farklı olur muydu?’’ diye düşünmeden, tüm hayat yolumuzu sadece olduğu gibi yaşamaktır. Bu aslında emek vermemek değildir, adım adım incelersek, kabul verme sürecini belki daha net anlayabiliriz:

Hayatta değiştirebileceğimiz kadar değiştiremeyeceğimiz şeyler olacak:

Kabul vermenin ilk basamağı hayatta değiştirebileceğimiz şeyler olduğu kadar değiştiremeyeceklerimizin farkında olmaktır. Bunlar özellikle diğer insanların ‘’özgür iradeleri’’ başta olmak üzere, ölüm gibi geri döndürülemez durumlardır. İnsan olarak nasıl özgür irademiz ile karar verdiğimiz konulara saygı gösterilmesini istiyorsak, bir başkasının özgür iradesini ve verdiği kararları eleştiremeyeceğimizi, yargılayamayacağımızı, tek yapabileceğimizin ise istemesi durumunda yardımcı olmak olduğunu kabul etmeliyiz. Böylece hayata dair tüm pişmanlıklarımız, ‘Bu olmasaydı, bu olsaydı nasıl olurdu?’ gibi geçmişte yaşayan sorularımız da ortadan kalkmış olacaktır.

Olan kadar olmayan şeylere de aynı güvenle yaklaşmak:

Kabul vermenin bir sonraki basamağı ise, olan ve olmayan kavramlarına aynı kabul ve olgunluk ile yaklaşabilmektir. Nasıl istediğimiz şeyler gerçekleştiğinde bunu sevinerek kabul ediyorsak, gerçekleşmeyen, istediğimiz yönde olmayan tüm konulara da aynı şekilde yaklaşarak, bunun bizim geleceğimiz için en iyisi olduğuna ve en iyi halimize ulaşmamıza yardımcı olacağına inanmalı ve bu duruma güvenmeliyiz. Bu noktada en önemli kavram ise ‘’elimizden geleni yapmış olma’’ seviyemizdeki rahatlığımızdır. Siz elinizden gelen çabayı gösterdikten sonra halen süreç istediğiniz yönde gitmiyorsa, bu duruma aynı pozitiflikle yaklaşarak olmayana güvenebilmeli ve böylece ‘’geçmişi bırakarak’’ geleceğe ve yeni olasılıklara odaklanmalısınız.

İlgili yazı: Gerçekleştiremediğiniz hayallerinizi kabullenmek, sizi özgürleştirir

Dışarıda neyi en çok eleştiriyorsanız veya ‘’kabul veremiyorsanız’’ o tekrar tekrar karşınıza öğrenmeniz gereken bir ders olarak çıkacaktır:

Eleştirdiğiniz ve kabul vermediğiniz her şey karşınıza tekrar tekrar öğrenmeniz gereken bir ders olarak çıkacaktır.

Kabul vermenin bir diğer önemli noktası ise; ‘kendimiz’ odağını kaybederek sürekli ‘’diğer’’ algısında olmak ve dünyayı eleştirmektir. Örneğin; annenizin gerektiği kadar cesaret sahibi olmadığını düşünerek onu eleştiriyorsunuz, aslında bu sizin içinizde bir noktanın, geliştirilmesi gereken bir yönünüzün tetiklenmesinden kaynaklıdır. Bu noktada ‘Kendimde neye kabul veremiyorum’, ‘Ben neye cesaret gösteremiyorum’ diye sorgulamanız konuya tamamiyle farklı bir bakış açısı geliştirebilmenizi sağlayacaktır. 

Yepyeni bir yaşam; kendinizi olduğunuz gibi, bugün nefes aldığınız halinizle, hatalarınız ve doğrularınızla, pişmanlıklarınız ve sevinçlerinizle, yalnızlığınız ve arkadaşlıklarınızla ve tüm ‘kendinizle’ KABUL EDİN:

Bu kabul öncelikle içten olmalı, unutmayın ki hiçbirimiz mükemmel değiliz. Seçimler yapıyor ve sadece hayatı yaşamaya çalışıyoruz. Çoğumuzun bugün yaşamını bloklayan, hastalıklara sebep olan veya hayata negatif bakması ile sonuçlanan, çok basit bir kavram gibi gözükmesine karşın bir o kadar da zor olan şey kendimizi olduğumuz gibi kabul etmektir. Kendinize kabul verdiğinizde aslında hayata kabul vermiş olursunuz ve yepyeni bir bakış açısı kazanırsınız. Hayatınız tüm gerçekliğiyle bütünleşmiş olur ve sadece bugünde olmanın güzelliğini yaşayabilirsiniz. Geçmiş pişmanlıklar, olasılıklar artık sadece kabul verdiğiniz bugününüzün güzelliği ile ışıldayacaktır. Karanlık olan tüm noktalar aydınlanacaktır. Kendinize verdiğiniz kabul aslında tüm çevrenize, hayatınıza, hedeflerinize ve emeklerinize verdiğiniz kabuldür.

Yepyeni bir siz olmak üzere bugün bir yolculuğa başlayın, öncelikle kabul verin, herşeye, her anınıza, geçmişinize ve gelecek güzel günlerinize.

Çünkü siz buna değersiniz…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale