Kutup ayıları ölürken umursamadık. Koskoca, dev buzdağlarının eriyişini umursamazca seyrettik. Koalalar, kangurular kül oldu “Onca derdimin içinde buna mı üzüleceğim?” dedik. Yediğimizi, içtiğimizi, gezdiğimizi, bunları yapamayanları hiç aklımıza getirmeden sosyal medyada durmadan paylaştık. Yine sosyal medyada hiç tanımadığımız insanlara onlarca hakaret ettik, kırdığımız kalpleri hiç düşünmedik.
Küçük bedenleri denize vuran çocuklar vardı, Suriyeli. Biraz gözyaşı döküp avokadolu, tofulu, plazalı hayatlarımıza geri döndük. Oturduğumuz şık kafenin önünden geçen Suriyeliye sinir olduk. “Savaştan kaçmak da neyin nesi canım” diye geçirdik aklımızdan. “Biz onun yerinde olsak ne yapardık?” diye hiç sormadık kendimize. Belki bu davranışları sergileyen biz değildik ama benim, sizin, hepimizin illa kendimize ya da dünyaya zarar veren bir davranışı, düşüncesi oldu.
Bazımızın derdi kendiyleydi. Büyürken kendi hakkında ailesinden aldığı yanlış mesajlar yüzünden bu sefer o kendine kötü davranıyordu. Sabahtan akşama kadar içinden kendine hakaretler ediyor, kendini bir türlü sağlıklı bir şekilde sevemiyordu. Yöntemlerimiz farklı olsa da eylemlerimizin içeriği aynıydı. Biz kendimize, çevremizdekilere ve dünyaya tam olarak sevgi dolu bir şekilde yaklaşamıyorduk.
Şimdi hayat, adeta o bedeni kıyıya vuran çocukların, bizim dünyaya ve birbirimize olan kötü davranışlarımızın acısını çıkarırcasına önümüze bir virüs getirdi. Dünyanın en zengin, refah seviyesi en yüksek ülkelerinde bile ancak 3. Dünya ülkelerinde görülecek yiyecek kuyrukları var şu an. Ve o ülkelerdeki insanların çoğu belki de hayatlarında ilk defa gerçek çaresizlik nedir onu anlıyor. Sosyal varlıklar olan biz insanlar içinden geçtiğimiz bu süreçte birbirimize dokunamıyor, sarılamıyor, bir araya gelemiyoruz.
Bu karantina günlerinde şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz. Biz insan ırkı olarak nerede hata yaptık, bunları iyice anlamalıyız. Ben tüm bu olan bitenin bir tesadüf değil, insan ırkının geçmesi gereken bir test olduğunu düşünüyorum.
Bizler göreceli olarak korunaklı hayatlarımızda yaşarken, çoğu zaman ufacık konuları kendimize dert edinirken, yaşadıkları ülkede su bulamayan insanlar vardı. Tüm o insanlar bizim için sadece haberlerde tanışıp, iki, üç gün sonra unuttuğumuz insanlardı. Ama artık unutmamalıyız. Bir bütünün parçası olduğumuzu ve her birimizin hem birbirimizin, hem de dünyanın ve dünyadaki tüm diğer canlıların iyiliğinden, esenliğinden sorumlu olduğunu hatırlamamız lazım.
Bu günler bittiği zaman eski hallerimize dönmememiz gerekiyor bizim. Dengesini şaşırttığımız dünyayı dengeli hale getirmeliyiz. Artık sahte eğlencelerle kendimizi uyutmaya, nezaketsizliğe, vurdumduymazlığa, kendimizi tam olarak sevgiye açamıyor oluşumuza bir son verip gözümüzü açıp uyanmamız gerek. Yeni bir hayat tarzı bulmalıyız. Önce kendimize, sonra diğer insanlara ve doğaya daha sevgi dolu, daha saygı dolu insanlar olmayı bu sefer gerçekten öğrenmeliyiz. Azalmış gibi gözüken empati duygumuzu geliştirmenin yollarını aramalıyız. Unutmayın biz neysek dünya odur. Zarar verdiğimiz dünyayı onarmak bizim elimizde.
Hepimize bugünleri bir an önce geride bırakacağımız sağlıklı günler diliyorum. Bu arada size bir eğitim haberim var. WhatsApp ya da FaceTime üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız bilgi için rsolaker@gmail.com adresine yazabilirsiniz. Hayatı güzelleştirmeyle ilgili psikoloji egzersizlerini ise @ranakutvan Instagram hesabımdanrsolaker@gmail.com paylaşıyorum.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
İlginizi çekebilir: Corona gündeminde ruhsal bakımın önemi: 4 adımda daha sağlam bir psikolojiye kavuşun