X

Dunning-Kruger etkisi nedir, yaşamımızı nasıl etkiler?

Dunning-Kruger etkisi, insanların gerçekte olduklarından daha akıllı ve daha yetenekli olduklarına inandıkları bir tür bilişsel önyargı olarak tanımlanıyor uzun süredir. Esasen, çoğumuz kendi yetersizliklerimizi fark etmek için gereken becerilere sahip değiliz ve düşük öz farkındalık ve zayıf bilişsel yetenek kombinasyonu, bazılarımızın kendi yeteneklerini abartmalarına neden olabiliyor.

Günümüzde sosyal medyanın yarattığı algı sayesinde, ne hakkında konuştuklarını bildiklerine inanan insanlara düzenli olarak maruz kalıyoruz. Ve aslında, bu insanlar ne kadar bilgisiz olursa, beyanlarına da o kadar çok güveniyor gibi görünüyorlar.

Amatörler aşırı özgüvenliyken uzmanlar genelde yetersizliklerinden oldukça emin oluyor. Yeni başlayanlar her şeyi çözdüklerine inanırken; taşlara ayaklarını vura vura bir yolda yürüyenler hiçbir şeyin kesin olarak bilinmediğini derinden anlıyor. İşte bu çelişkide yatan psikoloji “Dunning-Kruger Etkisi”ne bağlanıyor ve onu ölçen iki araştırmacının adını taşıyan bu psikolojik eğilim birçok sosyal deneye de alan açıyor.

Konu ile ilgili bilimsel araştırmalardan tutun da kişisel gelişim yayınlarına kadar pek çok çalışmada sürekli işlenen Dunning-Kruger etkisi aslında deneyi yapan iki araştırmacının verilerinden çıkan sonuçtan başka bir şeye evrimleşmiş durumda.

Şu anda internette Dunning-Kruger Etkisi yazıp arama yapsanız karşınıza “Aptal olduklarını anlamayan aptal insanlar var mı?” ana temasını işleyen birçok yazı çıkacaktır. Hepimizin bu duruma hayatımızın bir noktasında düştüğümüz gerçeği bir yana; Dunning-Kruger etkisinin anlamı asla bu değildir. Cehaletlerine çok güvenen ve kibirli insanlar var mı? Kesinlikle var, ama Dunning ve Kruger, 1999’da yaptığı deneylerde güven veya kibir temasını ölçmedi.

“Dunning-Kruger etkisi” kelimeleri, ister akademik ister siyasi isterse de belirli çevrelerin yerel konuşma tarzlarında olsun; yıllardır aptallığı ve beceriksizliği açıklamak için sanki büyülü bir anlamı varmış gibi kullanıldı. Bu büyüyü bozmanın zamanı gelmiş olabilir.

Dr. Dunning’e göre, insanların Dunning-Kruger etkisiyle ilgili yaptığı en önemli hata, kimin bu eğilimin kurbanı olduğu ile ilgili. “Etkisi onlarla değil, bizimle ilgili” diyen Dunning şöyle devam ediyor: “Etkinin dersi her zaman kendimiz hakkında nasıl alçakgönüllü ve dikkatli olmamız gerektiğiyle ilgiliydi.” Dunning-Kruger etkisi aptal insanlarla ilgili değil. Çok yetkin olmadığımız şeyler söz konusu olduğunda, çoğunlukla hepimizle ilgili…

Yani aslında Dunning-Kruger etkisi bizim kendi düşüncemizdeki bir önyargı olarak tanımlanmış. Örneğin Türkçe dilbilgisi konusunda berbatsam ve bu bilgimi test eden soruları yanıtlamam söylenirse, düşüncelerimdeki bu önyargı (Dunning-Kruger etkisi), gerçekte alabileceğimden daha yüksek bir puan alacağıma inanmamı sağlıyor. Ve eğer Türkçe dilbilgisinde başarılı olursam, aynı etki, ne kadar iyi yapacağımı biraz hafife alabildiğimi de gösteriyor. Gerçek puanım 90 olurken, 70 puan alacağımı tahmin edebilirim. Ama gerçek puanım 15 olsaydı (çünkü dilbilgisi konusunda çok kötüyüm), kendimi daha iyi düşünebilir ve 60 civarında bir puan alacağımı da varsayabilirim. İşte tam olarak Dunning-Kruger etkisi ile kastedilen şey beynimizdeki bu “tutarsızlık.” Onu yaratan şeyin de beynimizin becerilerini değerlendirme yeteneğindeki belirli bir sorundan kaynaklandığı düşünülüyor.

1990’ların sonlarında Dunning ve Kruger’ın araştırma projesi için öğrenci katılımcılara dilbilgisi, mizah ve mantıksal akıl yürütme testleri yapıldı. Sonrasında herkese ne kadar iyi yaptıklarını düşündükleri soruldu ve herkes objektif olarak derecelendirildi ve test sonuçları ile tahminler karşılaştırıldı. Bu çalışmada gerçekleşen şey sadece beyindeki bir işlem hatasını bulmaktı.

O zamandan beri, bu etkiyi diğer bilgi alanlarına yansıtan birçok çalışma yapılageldi. Dr. Dunning, etkinin “bilgisiz olmaktan çok, yanlış bilgiye aşırı güvenmekle” ilgili olduğuna inandığını söyledi. Cıvanın kaynama noktası sorulursa, beynimin cevabı çoğu zaman bilemeyeceği gayet açıktır. Ama bana İskoçya’nın başkenti neresi diye sorulursa, Glasgow diyecek kadar bildiğimi düşünebilirim, oysa ki İskoçya’nın başkenti Edinburgh’tur. Cevabımla beyan ettiğim yanlış bilgi; beynimdeki kendine güven düğmeme basmamla birlikte ondan emin olmamı sağlar. Bu durumda yapabileceğim en doğru şey, bildiğimi sandıklarımı farkındalıkla tekrar düşünmem olacaktır.

Bir kişinin kendi becerileri de dahil olmak üzere herhangi bir şey hakkındaki algısını ölçmek zorluklarla doludur. Bugün bir konuda çok iyi iş çıkardığımı düşünürken, ertesi gün ruh halim değiştiğinde daha olumsuz sonuçlara varabilirim aynı iş ile ilgili. O yüzden bu öz değerlendirme ölçümüm, bir dereceye kadar güvenilmezdir. Bu güvenilmezlik alanının deney bağlamında değerlendirilmesi de sonuçları dayanak olmaktan çıkartabilir. Kavram olarak bu olguya Dunning-Kruger Etkisi denmesi ve tüm verileriyle bu deneyin akademik çevrelerce kesin bilgi olarak kullanılması her açıdan sıkıntı doğuracaktır, çünkü deney esnasındaki bireyin günden güne duygu durumu, yaşamı değişkenlik gösterir ve her seferinde sonuç değişir.

Öyleyse gelin artık kendimiz hakkında kavramların içeriğini oluşturan konulardan bağımsız etiketler oluşturmayalım. Düşüncelerimizdeki ön yargıları fark edip yola devam edelim. O halde yapabileceklerimiz nedir?

1. Meta-biliş yeteneğimizi geliştirmek

Meta-biliş psikologların “kendi düşünce süreçleriniz hakkındaki bilgi ve kendi bilişinizi anlama yeteneği” dediği şeydir. Bu, kendi düşünceniz hakkındaki düşünme yeteneğini ifade eder. Düşünceler üzerinde derinlemesine düşünebildiğimiz ve dolayısıyla onları değiştirebildiğimiz için, insanı baskın bir ırk yapan becerilerden biridir.

Belirli bir görevi yerine getirme kabiliyetimiz arttığında üst biliş miktarı da artar. Daha sonra, kendimize aşırı güvenimiz üzerinde düşünebilir ve bunu daha gerçekçi bir algıya göre ayarlayabiliriz.

2. Geribildirim istemek

Geri bildirim, kişinin kendi yeteneğini tahmin etmede de önemli bir rol oynar. Dürüst ve doğru geribildirim, kendi yeterliliğinizin sınırlarının nerede olduğunu bulmak için değerlidir. Sadece neyin iyileştirilmesi gerektiğini göstermekle kalmaz, aynı zamanda iyi geribildirim nasıl iyileştirilebileceğine dair tavsiyeler de verir. Geri bildirim, ciddiye alınırsa, zihnimizdeki bilgi boşluğunu kapatmaya yardımcı olabilir.

3. Kendimizi sorgulamak

Kendi düşüncelerinizi hafife almayın. Karar verirken rasyonel ve objektif olmadığımızı ve çeşitli bilinçaltı faktörlerden etkilendiğimizi öğrendik. Örneğin sizi seçimlerinize götüren uyaranları fark etmeye yönlenin.

Kendimizi sorgulamak, bize konulara farklı bir açıdan bakma fırsatı verir.

Hiçbir şey bilmiyorsam, kendime ne kadar güvenmeliyim? Ve kendimden ne kadar emin olmalıyım?

4. Pratik yapmak

Bilişsel önyargılar, arada bir onların çukuruna düşmeseydik önyargı olmazlardı. Onları hayatınızdan tamamen dışlamak çok zor bir iştir ve muhtemelen çabaya değmez. Bununla birlikte, bazı durumlarda, nasıl ve ne zaman düşüneceğinizi bilmekle önlenebilir. Önyargıyı deneyimlemek ve sonrasında bunu fark etmek bir daha ne zaman olabileceğini anlamanıza yardımcı olur. Benzer bir durum ortaya çıktığında, tepkinizi sakin bir şekilde düşünün ve her zaman önyargıların söz konusu olabileceğini göz önünde bulundurun.

Kaynaklar

Jonathan Jarry M.S-The Dunning Kruger Effect Is Probably Not Real
Kendra Cherry- An overview of Dunning-Kruger Effect
Mark Manson- Dunning/Kruger Effect
Taylor Koni- What the Dunning-Kruger Effect is and isn’t.

İlginizi çekebilir: Uzun gelincik sendromu: Başarınızı doyasıya yaşamanıza engel olan nedir ve bunu nasıl aşabilirsiniz?

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale