Dualite dünyasından çıkış: Deneyimi tamamlamak için her şeyi zıddı ile deneyimleriz
Büyük konuşma başına gelir,
Söylediğin söz, kendinle ilgili, deneyiminle ilgili yaptığın taraflı ve kesin yorum diğer ucu deneyimlemen için bir olanak sağlar.
Sistemimizin burada yapmak istediği aslında bizi dengelemek, tamamlanmaya doğru yola çıkarmaktır.
Dualite dünyasından çıkmak için birliğe geçiş yapmamız gerekir. Birlik demek, kendi ve hallerimiz içinde bütün olmak demektir.
Dolayısı ile kendimiz için yaptığımız yorum her ne ise bunu zıddı ile deneyimleriz. Böylelikle deneyimi tamamlarız.
“ben asla” veya “daima” diye başlayan her cümlenin karşıtını yaşayacağımız aşikardır.
İçinde yargı taşıyan -pozitif veya negatif- her söylemimizin bir karşıtını da deneyimler aslında kendi hallerimizin tamamlanmasına doğru bir adım atarız.
Hatta şunu diyebilirim ki; “ben asla” “ben daima” evrene bir bütünleşme çağrısı olabilir.
Zıddıyla mümkünlük 3.boyuta ait bir gerçeklik iken, 5. boyut bilgisi zıtların bütünlüğünü içerir.
Yani, kendi hallerinin çift kutbunu da deneyimlemiş varlık, kendi rezonansını birliğe yükseltebilir.
“Ben asla aldatmam” diyen bir kişinin, bu tecrübenin karşıt hallerine kendini davet edişini, sonraki süreçlerde izleyebiliriz.
“Daima doğruyu söylerim” diyen bir kişinin de bunun zıddı tecrübeye nail olduğunu görebiliriz.
Asla dediğimiz veya kendimiz hakkında kesin yargılar ile konuştuğumuz anlar bizim tanımadığımız yönlerimizi ifşa ettiğimiz anlardır.
İki yönü de deneyimlemiş olan kişi “asla” yerine, “tercih etmiyorum / tercih ediyorum” gibi bir tavır içerisinde bulunur. Daha yuvarlak, an içindeki olasılıkları değerlendirebileceği gerçeğini yansıtan cevaplar verir.
Ve bu tavır, içinde anlayışı, tecrübeye dayalı seçim yapabilme iradesini barındırır. Elbette bir bütünlük içindedir.
Geleceği tahmin etme arzumuz ve kendimizi şu anki halimizle değil de gelecekte olması ihtimal halimiz ile görmeye çalışmamız, şu anki yaşamımıza olan güvensizliğimizi, memnuniyetsizliğimizi, kabul etmeyişlerimizi, yaralarımızdan kaçma eğilimlerimizi vurgular.
“Asla” genellikle içinde bir meydan okuma, cezalandırma, pişmanlık barındırır.
Aslına bakarsanız, yaşadıklarımızın bizde yarattığı etkiyi kapatmak, sarmak, tekrarını kendimizden uzaklaştırmak için kullanırız.
Yani, gelecek için bir beyanda bulunuruz.
Gelecekteki “ben” için.
Oysa gerçek, gelecekteki “ben”in ne yapacağını bilmiyor olduğumuz ve onu kesin söylemlerimizle şimdiden parmaklıklar ardına hapsettiğimizdir.
Gelecekteki halimiz, o parmaklıklardan çıkmak için bugün ettiğimiz lafın tam tersini yapacaktır. Bize karşı gelecektir.
Biz de, söylediğimiz sözün tersini deneyimleyerek kendimizi sözlerimizden, kimliklerimizden özgürleştiririz. Böylelikle tamamlanma, birleşme gerçekleşir.
Demek istediğim, ”asla asla dememek” veya “daima” diyerek şartlandırma değil; söylediğimiz sözün aslında bize ruhumuzun ihtiyaç duyduğu, yarım kalmış deneyimin, tamamlanma isteğinin bir çağrısı olma ihtimalidir.
İlginizi çekebilir: Eğer sıkışıyorsak, hayat bizi daha iyi bir kapıya götürüyordur