Kameralar, fotoğraf makineleri ve akıllı telefonlarımızdan fışkıran sayısız fotoğraf ve videoyla her gün adeta yeniden oluşturduğumuz kocaman bir dünya var. Evrensel görsel hafızamız gün geçtikçe büyüyor ve gelişiyor. Yoksa şişmanlıyor mu demeli? Masallardan aşina olduğumuz obur devler misali, önüne gelen her bir pikseli de yutarak…
Bu duruma pek çoğumuzun itirazı yok gibi. Her gün onlarca kez ayna karşısına geçip kendini seyre dalan, dünya hâline bigâne birini görsek, belki gözümüze yabancı gelebilir bu tavır. Ama gün içinde defalarca ‘özçekim’ yapmakta herhangi bir beis görmüyoruz. Küçücük lensleri ve rengârenk filtreleriyle harika işler başaran cihazlarımız işi hallediveriyor! Uygun açı ve ışığı ayarlamamız kâfî…
Bu açı meselesine biraz daha odaklanmak iyi olabilir aslında. Her ne kadar ‘selfie çubuğu’ gibi absürd enstrümanlarla elimizi güçlendirmiş de olsak, aynı anda en fazla kaç kişi sığdırabiliyoruz ki bir fotoğraf karesine? Olmaz! Bu kabul edilemez! Neyse ki artık dronlarımız var!
Silahlı kuvvetlerden, reklam sektörüne genişleyen açılar
Birkaç yıldır sayıları ve türleri hızla artan İnsansız Hava Araçları (İHA) ya da daha yaygın adıyla ‘drone’lar… Arzu ettiğimiz geniş açı için imdadımıza yetişmiş vaziyetteler!
Amerikan Hava Kuvvetleri başta olmak üzere, birçok ülkenin savunma bakanlıklarının, özellikle stratejik keşif görevlerinde kullanmak üzere emrinde bulundurduğu ‘Unarmed Aircraft Vehicle’ (UAV) denen komplike araçlardan daha basit donanım ve görünüme sahipler. Kolayca uzaktan kumanda edilebilen yüksek çözünürlüklü kameraları da cabası! Bu sayede, başta reklam ve dizi-film sektörü olmak üzere; hobi amaçlı kullanımları da giderek yaygınlaşmaya devam ediyor.
Festivaller, konserler, yürüyüşler, mitingler… Kısacası insanların bir amaç uğruna bir araya geldikleri, toplandıkları ne türden etkinlik varsa; artık bir drone da eşlik ediyor. (‘Özçekim’ türevi bir çeviri faaliyeti iyi olur bu arada, TDK yetkililerine duyurulur! Şimdilik biz dron demeye devam edelim.)
Mahalleye dron inmiş!
İlk gördüğüm geceyi hiç unutamıyorum. Doğup büyüdüğüm ve hâlâ evimizin bulunduğu mahalle, öyle süper lüks villaların falan olmadığı kendi halinde bir muhittedir. Bir gece yarısı işten yorgun argın dönerken, etrafına ışıklar saçarak havada süzülen bir cismin köşeyi dönüp üzerime doğru seyirttiğini gördüm. Tam ‘UFO gören masum köylü’ bakışlarımı hazırlamıştım ki; ellerinde kumanda, büyük bir ciddiyetle aleti havada tutmaya gayret eden mahallenin çocuklarından birkaçını tanıdığımı fark edip, derin bir nefes aldım. Onları seyre daldım.
Üzerinde çalıştıkları bu tuhaf uçan nesneyle ne türden bir ‘uçarılık’ peşine düştükleri konusunda hâlâ endişelenmiyor değilim hani. Ama tanıdıkça bu dört pervaneli keratayı, ilgim arttı. Endişelerim yerini, yine ürpertiyle karışık, bir ‘Dünya nereye?’ halet-i ruhiyesine bıraktı.
Dronla hasar tespiti
Sonra aynı yıl içerisinde (2013), mezunu olduğum Galatasaray Üniversitesi’ndeki o talihsiz yangın çıktı! Bilhassa ‘süslü salonuyla’ bizleri mest eden o tarihi yalıda çıkan yangının ertesinde dayanışma için bir araya gelmiştik. Neredeyse külleri kalan binanın içler acısı hâlini daha net görebilmemiz için, bu kez birkaç öğrenci bir tane dron havalandırdı ve bizler biraz daha hüzünlendik. Manzara berbattı –hâlâ da öyle sanırım.-
En son karşılaşmamızda ise; kendisi 19 Mayıs şenliğinde Beşiktaş sahilde toplanan kalabalığı coştururken, bendeniz ailenin malumatfuruşu olaraktan konu hakkında annemi bilgilendiriyordum.
Boru hatlarını kontrolden, uyuşturucu ticaretine
Asıl gaye fotoğraf ve video olsa da; fiyatlarının cazip olmasından sanırım, mahallenin bakkalına varıncaya kadar herkesin ilgi alanına girmiş durumda şu günlerde. Tabii her zaman insanlık namına kullanılmadığını da belirtmek de yarar var. Meksikalı uyuşturucu tacirlerinin teslimatlar esnasında polis takibinden sıyrılmak uğruna havalandırdıkları örneğin, görülmemiş şey değil!
Dronla çekilen bir porno filmin bile olduğunu da anımsarsak, ABD’li yetkililerin ‘tuhaf, kirli veya tehlikeli’ (dull, dirty or dengerous) işler için diye tanımladığı dronlar, tam da tanıma uygun hareket ediyorlar aslında.
Eskiler bir işte şaşırdığımız zaman, ‘Allah tependen bakmasın!’ derler bizi kendimize getirirlerdi. Yerel ve uluslararası havacılık organizasyonları da, tehlikeli gidişatın çok geçmeden farkına vardılar. İlgili yönetmeliklerle dronların bu önlenemez yükselişine gem vurmada, gerekli sınırları çizmekte gecikmediler. Özellikle hava meydanlarında uçurulmaları ciddi tehlikelere yol açabileceğinden dolayı yasaklanmış durumda. Bu konuda cezai yaptırımlar bir hayli ağır. Genç dron pilotlarına duyurulur!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın.