X

Dr. Ayşegül Çoruhlu röportajı: ‘Sirkadiyen yaşam ve beslenme insan doğasının fabrika ayarlarıdır.’

Sirkadiyen ritim, beslenme, diyet ve yaşlanma karşıtı uygulamalar denildiğinde Türkiye’de akla ilk gelen isimlerden biri hiç kuşkusuz Dr. Ayşegül Çoruhlu. Sirkadiyen Beslenme, Alkali Diyet, Kuantum Beslenme ve Tokuz Ama Açız kitaplarıyla tanıdığımız Dr. Ayşegül Çoruhlu, biyokimya alanındaki çalışmalarını yaşlanma karşıtı (anti-aging) ve uzun yaşam (longevity) çalışmalarıyla birleştirerek biyolojik saatle uyumlu şekilde sürdürülen beslenme ve uyku alışkanlıklarının daha uzun ve sağlıklı bir yaşam için kilit bir öneme sahip olduğunu vurguluyor. 

Anti-aging (yaşlanma karşıtı) yaklaşımı çerçevesinde gıda duyarlılığı testleri ve antioksidan testleri başta olmak üzere kişiye özel hormon ve genetik testlerini uygulayan öncü Türk hekimlerinden biri olan ve koruyucu hekimlik konseptiyle çalışmalarına devam eden Dr. Ayşegül Çoruhlu ile sirkadiyen ritim, sirkadiyen beslenme, uykunun sirkadiyen ritimdeki önemi ve sirkadiyen ritme uygun bir yaşam tarzının sağlık ve uzun yaşam konularında nasıl bir öneme sahip olduğuna dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

 

Sizi aslında hepimiz yakından tanıyoruz ancak daha önce adınızı duymamış olan okuyucularımız için, sizi bir de kendi anlatımınızla duymak isteriz. Dr. Ayşegül Çoruhlu kimdir?

İstanbul Tıp Fakültesi mezunuyum ve klinik biyokimya uzmanıyım. Uzmanlık alanımın konusu, vücuttaki hücresel metabolik olayları bilmek ve ölçmek. Normalde laboratuvarlarda yapılan binlerce testinizin yapılması ve değerlendirilmesi, branşımın konusu. Bu alt uzmanlık zeminin üstüne, 20 yıldır, başta Amerika olmak üzere yurt dışındaki, anti-aging (yaşlanma karşıtı), longevity (uzun yaşam ), reverse aging (yaşlanmayı geri çevirme) başlıkları altında eğitimler aldım. Tıbbın hastalık tedavisi yerine hastalığı önleme ve sağlıklı, uzun yaşama konseptine döndüğünü biliyoruz. Ben 20 yıldır bu  konularda eğitim aldım. Şimdi tüm hekim arkadaşlarım da bu yaklaşımı benimsemişlerdir. Biz geleneksel değil, ‘gelecekler’ hekimleriz. Gelecekte öngördüğümüz hastalıkları engellemeye çalışıyoruz. Alkali yaşam, hücre sağlığı, sirkadiyen yaşam temel ilgi alanlarım. Muayenehanemde ‘upgrade your cells’ (hücrelerini geliştir) sloganıyla wellbeing olarak bildiğimiz genel iyilik halini ‘cellbeing’ olarak modifiye etmeye çalışıyorum.

Nedir cellbeing? Sağlıklı ve iyi yaşam üzerinde nasıl bir rolü var, sirkadiyen ritimle bağlantısı nedir, biraz açıklar mısınız?

Cellbeing kendi oluşturduğum bir tabir. Ama literatüre gireceğini düşünüyorum. Çünkü genel iyilik hali olarak belirtilen wellbeing kavramı, hücredeki ince işleyişleri ölçmeyi ve tedavi etmeyi kapsamaz. Ancak ilerleyen teknoloji ile tüm sağlığın tek bir hücrenin sağlığıyla paralel olduğunu ölçebilmemizi sağladı. Hiçbir hastalık bir günde olmaz. Hiçbir kanser bir günde olmaz. Diyabet bir günde olmaz. Yaşlanmanın kendisi de yıllara yayılan bir süreçtir. Ancak hastalıkların mevcudiyeti olmasa dahi, yaşlanmanın kendisi bir tür hücresel hastalıktır ve hızı yavaşlatılabilir. Cellbeing kavramı olaya yıllar öncesinde, hücresel seviyede müdahale ve destek anlamına gelir. Kalp, diyabet, kanser, romatizma vs tüm hastalıkların yıllar olan ortaya çıkma süreci, ancak öncesinde hücresel sağlığa odaklanırsak engellenebilir. Her tıp branşı artık konuya bu şekilde bakmaya başlamıştır. Cellbeing, ‘cellular wellbeing’tir (hücresel iyi oluş).

Sirkadiyen yaşam ve beslenme de bu konunun başlangıç noktalarından biridir. Bizim doğamızın fabrika ayarlarıdır. Varoluşun tamamı güneşin döngülerine ayarlıdır. Tüm hormonlarımız , vücuttaki metabolik olayların zamanlaması, sindirim sistemimiz, beyin fonksiyonlarımız, iyileşme kapasitemiz, ilaçlardan fayda görmemizin artırılması bile sirkadiyen ritme göredir. Bu yüzden ‘Crono Tıp’ (crono kelimesi ‘zaman’ demektir) dalı çıkmıştır. Sağlıkta ilk kural, biyolojik iç saatleri dışardaki güneşin doğal saatine ayarlı tutmaktır. Sabah göze gelen ilk ışıkla kurulan iç saatler, tüm günün günlük planını sabah yapar. Gece uyku saatinde salgılanacak hormonlar dahi sabahki proglamlamayla belirlenir. Sabahki gün ışığı, hücresel işleyişin ‘yapılacaklar listesi’ni hazırlanmasını sağlar. Uyku ve uyanıklık, ışık ve karanlık döngüleri iç saati kuran şeydir. İç saate, yani sirkadiyen saatlere uymamak mutlak ve mutlak peşinden hastalıkları ve hızlı yaşlanmayı getirecektir. Ayrıntılı teknik bilgiler Sirkadiyen Beslenme kitabımdan okunabilir.

Sirkadiyen beslenmeyi diğer diyetlerden ya da beslenme türlerinden ayıran özellikler nelerdir?

Vücuttaki tüm işleyişin iç saatlerin doğru çalıştığı durumda en ideal olduğunu kabul ederek başlarsak, yemek yeme işinin gece olmaması gerektiği aşikardır. Gündüz sindirim sistemi, karaciğer, pankreas yiyecekleri ayrıştırıp bunları enerji ve yapı taşı olarak kullanırken, gece saatleri bunu yapmaya uygun değildir. Mağaralara çekilip gece yemek yemediğimiz binlerce yıllık geçmişimizi, evlere yerleşip her dakika yiyecek bulur hale gelince bozduk. Artık PubMed’te (biyomedikal alanında araştırmaların yer aldığı bir elektronik veritabanı) özellikle son 2-3 yıldır yayınlanmış yüzlerce bilimsel yayın, akşam farklı çalışan bir metabolizmadan bahsediyor. Konumuz beslenme olduğu için bu konuyla sınırlı da kalsak, yemek yeme işi de gece olmaz demeliyiz.

2013’ten beri ‘Akşam 17:00 sonrası yemek yenmemelidir, akşam yemeği bütün dünyanın, sigara gibi büyük bir sağlık sorunudur.’ derim. Uzun açlıklar ya da aralıklı oruçlar bir yere kadar çalışır ve sirkadiyen özelliği eklemediğimizde o açlıktan alınan fayda da az olur. Doğru olan CIF (Circadian Intermittent Fasting), yani sirkadiyen aralıklı orucudur. Bu tabiri de ben uygun buldum, ama ileride çok yaygınlaşacağını öngörüyorum. Hiçbir beslenme önerisi akşam yememekten daha çok kilo kaybı sağlayamaz. Çünkü akşam saatleri zaten enerjinin kullanılmaya yönlendirilmediği, vücudun depoladığı saatlerdir. Tüm akşam yiyenlerin beli kalındır. Bel kalınlığı, sirkadiyen saate uygun yememenin izdüşümüdür. Kalori saymak demodedir. Yemek yerken kaloriye değil, saate bakmalıdır. Eğer bir şey saymak gerekiyorsa o da lokmaları ne kadar çiğnediğimizi saymaktır. Ne kadar çiğnersek o kadar iyi.

Uyku düzeni ve sirkadiyen ritim arasında nasıl bir bağlantı var?

Uyku ve uyanıklık zaten bir döngü. Uykunun ideali saat 23:00’ı geçemeden olandır. Uyku saati ve sabahki güneş ışığının gözümüze geldiği ilk an sirkadiyen saat kurulur. Geç uyur geç uyanırsanız ritmi bozarsınız. ‘Geç yatarım, benim genetiğim böyle.’ ifadeleri dahi hatalıdır. Her insan ideal melatonin hormon salınımı olan saatte uyumalıdır. Her birimizin olması gereken melatonin salınım saati 23:00’dır. Bu saati geçmek ömürden yer. Gece uykunun amacı zaten yenilenmedir. Geç yatmak rejenerasyon kapasitemizi azaltır.

Konuşmalarınızda ve yazılarınızda sirkadiyen ritme uygun bir yaşam tarzının yaşlanma karşıtı olduğundan, yani ömrü uzatabileceğinden sıkça bahsediyorsunuz. Sirkadiyen ritme uygun bir yaşam ömrü nasıl uzatabilir ya da yaşlanmayı nasıl geciktirebilir?

Gece uykunun amacı nedir? Uykunun amacı yenilenme ve temizlenmedir. Beyin uykuda temizlenir. Glinfatik sistem, beynin lenf sistemidir. Gün boyu beynin metabolizma artıkları gece bu sistemle uykuda temizlenir. Hafıza uykuda kazanılır. Yaşlılıktaki unutkanlıkta, yaşlıların az uyması etkilidir. Tüm organlardaki çöp temizleme ve geri dönüşüm sistemimizin adı Otofaji’dir. Vücudun kendi kendini, eski hücrelerini temizlemesi demektir. Bu, gece açlıkta ve uykuda olur. Ancak en yüksek rejenerasyon ve temizlik için açlığın 17:00’da başlaması, uykunun 23:00’dan geçe kalmaması gerekir. İşte bu saatler hep sirkadiyen iç saatlerdir. Bir şeyin saatinden bahsettiğimizde sirkadiyen saati kastederiz. Mesela kan testlerinde bazı hormonları bazı zaman aralıklarında vermeniz istenir. İşte bu iç saate bağlı hormon çalışması yüzündendir.

Son olarak, biyolojik kapasitemizi maksimum düzeyde kullanabilmemiz için yaşam tarzımızda ne gibi değişiklikler yapmamızı önerirsiniz? Okuyucularımızla paylaşmak istediğiniz tavsiyeleriniz var mıdır?

İlk tavsiyem, beynin içinden stres yaratmayan düşünceler geçirmeyi öğrenmektir. İkincisi, oksijen ile aramızı iyi tutmak, sigara, uyku apnesi, diş sıkma gibi oksijen azalatan durumlarda olmamaktır. Üçüncüsü, olabildiğince, neredeyse tüm gün gün ışığında olmaktır. Sabah güneş doğarken, erken kalkmak ve tam karanlıkta yatmak iç saat kurucudur. Yemek yemeyi erken kesmek gerekir. Yemek konusuna odaklanmak yerine yemek saatleri konusuna odaklanmak gerekir. 

Dr. Ayşegül Çoruhlu’yu web sitesi ve Instragram hesabı üzerinden takip edebilirsiniz. 

 

İlginizi çekebilir: Sirkadiyen ritim nedir: Sirkadiyen beslenme, sirkadiyen uyku düzeni ve sirkadiyen yaşam

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.

Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.

Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale