Gün içerisinde kaç kez kullanıyorsunuz acaba keşkeyle başlayan cümleleri? ‘Keşke geç kalmasaydım, ‘Keşke daha dikkatli olsaydım’, ‘Keşke bu adamı hiç görmeseydim’, ‘Keşke daha güzel bir arabam olsaydı’, ‘Keşke saçım uzun olsaydı’, ‘Keşke 10 yıl öncesine dönebilsem’…
Sahip olmadığınız veya aslında olmadığınız kavramlar için sarf ettiğiniz bunca keşke, size istediklerinize sahip olma şansı yaratmıyor veya zamanı geri getirmeye yetmiyor. Diğer yandan, keşke ile başlayan her cümle için aslında bulunduğunuz bu muhteşem anı, şu an sahip olduklarımızı ve gelecekte sahip olabileceklerinizi de bir kez daha görmezden gelmiş oluyorsunuz.
Keşke enerjisi ile aslında hiç farkında olmadan hissettiğiniz temel duygular ve kendiniz için kodladığınız mesajlar yaratırsınız. Ve bunları keşke demeyi bırakacağınız bakış açısı ve farkındalıkla değiştirmeniz, hayatınızda önemli fark yaratacaktır.
Keşkenizi; pişmanlık hissinden ‘Bu tecrübe bana ne katmak için buradaydı?’ sorusuna dönüştürün:
Hayatınızın birçok tecrübesi için bunu söyleyebilirsiniz; ‘Keşke bu şekilde bir seçim yapmasaydım’. Fakat ne kadar keşke deseniz de zaman geriye akmaz ve siz o tecrübeyi hayatınızdan silemezsiniz ve keşke diyerek yarattığınız pişmanlık hissi adeta bir gölge gibi sizi her anınızda izler.
Örneğin; ilişkinizde partnerinizle sürekli huzursuzluk yaşadığınızda, çoğunlukla kavga ettiğinizde, açıkça iletişiminizde problemler olduğunda; ‘Keşke bu ilişkiyi hiç yaşamasaydım’ diyebilirsiniz. İşte bu noktada, öncelikle yaşanmış olanı değiştiremeyeceğimizi kabul ederek kendinize sormamız gereken; ‘Bu tecrübe bana ne katmak için buradaydı?’ sorusudur. Bu soru ile, yaşamın akışına karşı duran, yani geçmiş zamanda kalmış ve değiştirmenizin mümkün olmadığı bir şeyi değiştiremediğiniz için bugününüzü de etkileyen pişmanlık kavramı da erir gider.
Geriye sadece; yaptığınız seçimlerin sorumluluğunu aldığınız ve yaşanan tüm anları bir öğrenme süreci olarak yorumlayabildiğiniz, doğru veya yanlışın çizgilerinden sıyrılmış ve pişmanlığın için için sizi kemirmediği, saf bir gerçeklik kalır. Sorunuza da huzur içinde cevaplar bulabilirsiniz, Örneğin; sonraki ilişkinizde daha fazla empati yapmayı, daha fazla dinlemeyi, daha fazla duygularınızı göstermeyi veya daha açık bir iletişim kurmayı hedefleyebilirsiniz.
Keşkenizi; yetersizlik hissinden ‘Gerçekten yapabildiğimin en iyisini yapmak yolunda ilerliyor muyum?’ sorusuna dönüştürün:
Yetersizlik hissi; keşke ile gelen, diğer bir geçmiş zamana odaklılık noktasıdır. Geçmiş zamanda, yine değiştiremeyeceğiniz bir tecrübeye takılı kalır ve ‘Keşke o an şunu yapabilecek güçte olsaydım’ dersiniz ya da ‘Keşke yeterli olabilseydim’.
İlgili yazı: Yetersizlik hissi nedir, aşmak için neler yapılabilir?
Örneğin; bir ilişkinizde partneriniz size duygularının eskisi kadar güçlü olmadığını ifade etti ve siz de bunu değiştirmek için çalıştınız; fakat tüm uğraşlarınıza rağmen sonuçta ilişkiniz son buldu. Keşke ile hissedeceğiniz yetersizlik, başaramama, karşınıza çıkan yeni bir kişi ile olası güzel bir birlikteliği görmenizi açıkça engelleyecektir; çünkü keşke demek ve pişmanlık hissi; yüzünüzü geçmişe, şu anda değiştirmeniz asla mümkün olmayan zamana döndürmektedir.
Bunun yerine, kendinize soracağınız soru; ‘Gerçekten yapabildiğimin en iyisini yapmak üzere uğraştım mı ve bu yolda ilerliyor muyum?’ olduğunda ise, tecrübeniz ile yüzleşmiş olursunuz. Partnerinizi kaybetmemek üzere verdiğiniz emeklerden sonra bu soruya ‘Evet’ diyebiliyorsanız, artık gelecek tecrübelerin zamanı olduğunu ve ilişkinizin gerçekten hayatın akışında bitmesi gerektiği için son bulduğunu bilirsiniz. Bu sizde bir yetersizlik hissi oluşturmaz; çünkü tamamiyle şimdiki zamana gelmişsinizdir ve keşkenin hayatınızda hiçbir anlamı yoktur.
Keşkenizi, ‘Tüm dünya bana karşı’ hissinden; ‘Olması gereken her şeyi kabul edebiliyor muyum?’ sorusuna dönüştürün:
‘İstediğim hiçbir şey gerçekleşmiyor’, ‘Hep kaybediyorum’, ‘Zaten istediğim gibi olsaydı çok şaşırırdım’… Hepimizin sarf etmiş olduğu cümlelerdir bunlar, açıkça tüm dünya bize karşı akmaktadır, sanki değirmenlere karşı savaşan ve aslında neye karşı savaş verdiği de belli olmayan bir role kendimizi kaptırıveririz. Hayatta kurban olmuşuzdur ve sürekli olarak; ‘Keşke beni terk etmeseydi’, ‘Keşke yanımda olsaydı’, ‘Keşke hep benimle kalsaydı’ deriz.
Örneğin; partneriniz ayrılma kararını açıklayıp başka bir ülkeye ya da şehre taşınıyor olabilir, hatta farklı bir ilişkiye başlamış olabilir. Bu noktada keşke bakış açısı, farklı bir insanın özgür iradesine saygı göstermeme ve onu değiştirebileceğiniz inancı ile paralel çalışır. Bu düşünce, her ne kadar bir birliktelik içerisinde olsak da aslında hepimizin ayrı ayrı hayat yollarının olduğu ve birlikte olduğumuz kişiden bağımsız olarak bunları tek başımıza yürümemiz gerektiği gerçekliğini de bir kenara bıraktırır. Keşke sadece bizi kurban psikolojisine sokup; ‘Hayat bana karşı’ demenize neden olur ve geçmiş zamanda terk edildim noktasında bizi adeta çakılı bırakır.
Burada yapmanız gereken, herhangi bir ilişkiye başlarken veya hayatta karşınıza çıkan her şeyi, güzel anları nasıl mutlulukla kabul ediyorsanız, hayatı da her durumda aynı saygıyla, aynı soğukkanlılıkla, aynı heyecanla kabul etme gücünüzü kullanmaktır. Bu açıdan baktığınızda ise, yaşadığınız hiçbir durum hayatın size karşı koyması, keşke ile gelen kurban rolü veya değiştirebileceğiniz inancını barındırmaz, çünkü hayatın akışı kabulünüz olmuştur. Bu hayatı kabul etme anlayışınızla yolunuzun, tecrübelerinizin ve keşkenin olmadığı bir hayatın eşsizliğini açıkça hissedebilirsiniz.
Keşkenizi, ‘Olanlar benim dışımda, diğerleri suçludur’ hissinden ‘Bu kişiye yönelttiğim suçlama ile aslında kendimde neyi görmem gerekiyor?’ sorusuna dönüştürün
‘Beni çok kızdırdı, keşke bu kişiyle hiç tanışmamış olsaydım, hayatımda ona bir yer vermeseydim.’ düşüncesi keşke hissinin getirisidir. Örneğin; partnerinize karşı öfke duyuyorsunuz; isteyerek sizi kızdırdığını, sorularınıza cevap vermediğini, sizi umursamadığını düşünüyorsunuz ve bu öfkenizi ona yansıtıyorsunuz; ‘Keşke seninle olmasaydım, keşke seni tanımasaydım, beni öfkelendiriyorsun’ diyorsunuz.
Şimdi bu örnekten yola çıkarak, keşkenin; kendinizi bu tecrübeden ayıran ve yine geçmiş zamanda içinize dolmuş öfke hissini, bu zamanı kontrol etmek ve değiştirmek üzere yansıtmanızdaki zararı düşünelim.
Sorumuz ‘İçimdeki bu öfkenin sebebi nedir?’, ‘Kendimde neye öfkeleniyorum ve ifade etmiyorum?’ olduğunda, aslında hayatınızdaki tüm insanların bir ayna görevinde olduğunu anlar ve şu anınıza odaklanırsınız. Öfkenizin gerçek sebebi ile açıkça yüzleştiğinizde, örneğin yetersizlik hissiniz, değersizlik hissiniz veya yalnız kalma korkunuz, bu hayatınızda keşkenin gücünden ve keşke ile yaşamaktan çok daha büyük dönüşümleri hayatınıza getirebilecektir.
Bu yazı keşke hakkında özellikle yazmamı isteyen çok değerli bir dostum için. Bu akışın oluşmasındaki değerli fikirleri ve güç veren varlığı için ve tabi ki ‘Keşke teşekkür etmiş olsaydım’ dememek için kendisine teşekkürlerimi gönderiyorum. Hayat hepimiz için keşkelerin gölgesinde yaşamak ile tüketilmeyecek kadar kısadır ve hayatınızın her anı değerlidir.
Bugün hayatınızdan ilk ve son kez keşkeyi silin. Keşkeyi silmek sizi; tecrübelerinizle, seçimlerinizle ve en önemlisi olduğunuz gibi olduğunuz kişiyle barıştıracaktır. Yerine hayatın akışını kabulünü sağlayacak cümleler koyun.
Siz buna değersiniz.