X

Dövüşün ve dansın birleşimi Capoeira ile toplumsal travma terapisi

2015’in ilk yazısında uzun zamandır aklımda olan Fransa’da doğup büyümüş olan yarı Fransız yarı Türk, cesur ve kocaman yüreği olan Nil Delahaye’den ve onun gerçekleştirdiği projeden bahsetmek istiyorum.

Fotoğraf: Onur Yurtseven (Groupo de Capoeira Da Angola grubunun geçen sene Bahariye’deki “roda”sından)

Nil’in Uluslarası Göç Örgütü’nün İstanbul şubesinde çalıştığı dönemde, Uluslararası Göç Hakkında Farkındalık Yaratma Projesi kapsamında refakatçisiz göçmen çocuklar için tek seferlik bir Muay Thai atölyesi gerçekleştirmemize öncü olmuştu (daha önceki bir yazımda çocuklarda dövüş sporlarının “barışçıl çatışma çözümleri” öğrenmeleri yönünden ne kadar yararlı olduğundan bahsetmiştim).

“Capoeira insanı güçlü ve yaratıcı hissettirirken aynı zamanda etrafındakilerle geri bildirim ve bağlılık içeren bir ilişki kurduruyor. Hiçbir şeyi yalnız başaramazsın ve senin başarın herkesinkidir. Başka bir deyişle insana toplumsal bir bilinç veriyor. O bağlamda göçmen çocukların da kültürel aktivitelere (sadece entegrasyon amaçlı değil, aynı zamanda kültüre erişim herkesin en doğal hakkı olduğu için) dahil olmaları için, temelinde bir felsefesi olan, dünyaya bir bakış açısı sunan sporlar yaptırmak aklıma geldi. Bu alanda masa başı işlerindeyken, aslında sahasında olmaktan daha çok zevk aldığımı anladım. Bir süre sonra İstanbul ve Urfa gibi yerlerde ilk çalışmalarımı yaptım. Şimdi de bu tür programlarda yer alıyorum.” diyerek projesinden bahsediyor Nil.

Yıllardır Groupo de Capoeira Da Angola Istanbul’un eğitmenlerinden Treinel Napoleao’dan öğrendiği capoeira’yı psiko-sosyal destek, topluluk inşası, yaratıcılık ve self-defence yönünden katılan bireyleri geliştirmek için bir araç olarak kullanan bu proje, Hrant Dink Vakfı’nın Avrupa Birliği desteğiyle açılan “Sınırları Aşıyoruz” adlı burs programı aracılığıyla hayata geçmiş. Böylece bu cesur ve yürekli genç kadın, Yerevan’da mülteci kadınlar ve cinsel şiddet mağduru kadınlara yönelik çalışmalar yürüten Women’s Resource Center‘da 6 ay sürecek olan etkinliklerine başlamış oldu.

Nil (beyaz pantolonlu) Women’s Resourse Center’daki etkinlikte ( Fotoğrafı: Anush Babajanyan)

Capoeira’yı herhalde bir çoğumuz bundan yıllar önce bir cep telefonu reklamında, kumsalda beyaz pantolonla, çıplak ayak dövüşür/dans eder halde 2 koyu tenli adam sayesinde tanımışızdır. Brezilya menşeili bu spor, bir grup halinde, müzik ve şarkılar eşliğinde yapılan bir dövüş sanatı ve dans birleşimi olarak özetlenebilir.

Capoeria’yı özel kılan şeylerden bir diğeri aslında tarihçesi: “Brezilya’ya köle olarak getirilen Afrikalılar, baskıcı sömürü şartlarına karşı bir direniş olarak capoeira’yı ortaya çıkarıyorlar. Günümüzde ise tüm dünyada evrensel bir beden dili kullanmasından ve bedeni ve zihni özgürleştirmesinden dolayı çeşitli biçimlerde capoeira yapılmakta. Kölelerin temel insani değerlerini tamamen yitirmelerine neden olan toplumsal, hukuki ve ticari sistemin içerisinde capoeira, Afrikalılar için bireylerin manevi değerlerini güçlendirmelerini sağlayan bir araç görevi görüyor.”

“Bu projede yapmaya çalıştığım şey kadınlara bedensel bir disiplin vererek kendi vücutları hakkında farkındalık kazandırmak ve kendini güçlendirirken başkalarından, bir grup insandan destek almayı göstermek oluyor. Bu etkinliklere aktivist kadınlar da dahil olmak üzere, başka bir şey deneyimlemek isteyen her yaştan ve sosyal sınıftan kadınlar ve çocuklar katılıyor. Haftada iki kere bir buçuk saat buluşuyoruz ve hayatın bir parçası olan çatışma ve saldırılara karşılık, dansla ve mizah karışımı cevaplar vermeye çalışıyoruz. Ayrıca bu sporun önemli bir parçası olan şarkılar söylüyoruz. Çoğu insan spor yapamadığını zannettiği gibi, şarkı söyleyemediğini de düşünüyor. Aslında herkesin bir vücudu varsa onu hareket ettirmek, bir sesi varsa onu çıkartmak en doğal hakkıdır. Bursum bitince Türkiye’ye döneceğim ama umarım kadınlar aralarında buluşmaya devam ederler.”

Nil’in etkinliğine dair bir röportaj

Geçenlerde Nil’e projenin gidişatını ve aldığı tepkileri sorma şansım oldu:

Etkinliklere gelen bu çocuk-yetişkin-yaşlı dişi bireylerden nasıl tepkiler aldın? Ne gibi değişiklikler fark ettin ya da kendilerinde ettiler?

Kadınlar arasında olmak kadınların vücudu üzerine kurulan estetizm şiddetini az da olsa yok edebiliyor; çok şişman kadınlar geliyor mesela, bütün hareketleri yapamıyorlar ama zaten benim kendimi onlara adapte etmem gerekiyor diye bakıyorum. Çok büyük bir kuvvete sahipler ama hareket etmeleri daha yavaş ve ağır, o yüzden daha çok sonuca odaklı olmak lazım. Kendilerine iyi geldiğini zaten hissediyorlar, hep mutlu insanlar görüyorum. Börekleri yerken bacağını kaldıracağını düşünmemiş herhalde o yüzden kendine gülüyordur, hayattan keyif almış şimdi de maymunluk yapmaya çalışıyor. Daha yaşça büyük kadınlar da geliyor, onların kemikleri çatlayacak diye ödüm kopuyor! Sürekli yanlarına gidip “çok zorlama istersen” diyorum. Ama kızıyorlar, yanındaki 25 yaşındaki çıtır yapıyorsa kendi de yapabilir demektir! Gerçekten de yapıyor ve ben tüm önyargılarımı geri çekiyorum. Demek ki birçok şey kafada bitiyor, insan isteyince yapabiliyor.

Bu kadınlardan çok şey öğreniyorum. Kot pantolonunun sıkılığından nefes alamayan 20’li yaşlarda makyajlı kızlar da var ve eğilememelerinin nedenlerinin daha çok saç modellerinin bozulma korkusundan olabilir diye düşünüyorum.

Hepimiz birlikte yaşıyoruz, herkesin bakış açısı ve farklı deneyimleri hepimizi derinden besliyor, birbirimize ihtiyacımız var. Fiziksel farklılıklar dışında bilinçli ve okumuş aktivist kadınlar ile mağdur ve zor koşullarda hayatını yabancı bir memlekette sürdürmeye çalışan kadınlar yan yana geliyor farklı beklentilerle. Partner değiştirtiyorum onlara, bazıları kızıyor “o yapamıyor ki” diyor. Bu gibi durumlarda “o zaman yaptır” diyorum, yapamamak diye bir şey yok, diyaloğun kesilmesi söz konusu, o yüzden karşısındaki kişiyle, ne kadar farklı hissetse de, nasıl konuşabileceklerini kendilerinin bulmaları konusunda zorlamaya çalışıyorum.

Daha genel olarak Capoeira gibi bir pratik, toplumda kötü muamele gören veya toplum dışında bırakılan bireylere neler katabilir?

Capoeira’nın sosyal faydası zaten tarihsel çıkışından dolayı doğal olarak beliriyor. Toplumun veya sistemin insaniyetinden çıkardığı bireylerin, insanlıklarını ifade etmeleriyle ve birbiriyle etkileşim içerisinde bulunmalarına yaramış bir pratik. Fakirlik, yerinden edilmiş olmak, eğitimsiz bırakılmak, fiziksel darbelere maruz kalmak, sosyal sınıfından dolayı ezilmek türlü türlü şiddet şekilleridir. Şiddeti yok edemeyeceğimize göre, şiddeti bir diyalog biçimi olarak esas alarak, capoeira ile sivri uçlarını yuvarlaklaştırıyoruz. Spor yapmak insanın gelişimi için kitap okumak kadar önemli. Çoğu yerde spor, zenginlerin ulaşabildiği bir eğlence haline geldi, halbuki her varlığın özünde hareket var ve hatta fakirlerin iş gücü denen hareketleri sayesinde zenginler daha da zenginleşiyor. Bu yüzden hareket sayesinde insanlar biraz da kendilerine fayda sağlayabilseler doğru olmaz mı?

Hindistan gibi çete halinde tecavüz suçlarının çokça olduğu (en azından kamuoyuna yansıdığı kadarıyla) bir ülkede, Olimpik başarı elde eden boksör Mary Kom’un “Female Fight Club” projesi büyük bir ilham kaynağı.

Daha çok birey, kurum, STK ve markanın bu tip girişimlere destek verme bilincine erişmesi dileğiyle, Nil’e küçük gibi gözüken ama büyük farklar yaratan bu adımı için teşekkür ediyorum…

Gözde Mimiko Türkkan: Gözde Mimiko Türkkan, fotoğraf, sanatçı kitabı, video gibi çeşitli medyumları kullanarak toplumsal olarak inşa edilmiş kimlikler ve cinsiyet rolleri üzerine çalışmalar üretir. Eserleri, 2010’da Londra’da Central Saint Martins’de güzel sanatlar bölümünde yüksek lisansını tamamladığından beri yurtiçi ve yurtdışında çalışmaları sergilenmektedir. Öte yandan 15 yıl kadar önce başladığı dövüş sporlarına olan ilgisini ve deneyimini paylaşmak için Muay Thai ve CrossFit temelli dersler verdi. Ayrıca İstanbul’un ilk amatör koşu gruplarından olan İstanbul Koşu Kuvvetleri’nin ve Sosyal Güçlendirme için Spor ve Beden Hareketi Derneği BoMoVu’nun kurucularından. Muay Thai haricinde partneriyle beraber hayatlarında düzenli yer edinmiş snowboard, dalga sörfü, CrossFit, koşu ve yoga gibi sporlar ve bedensel aktivitelerini @sync.riders hesabından paylaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale