Dövüş sporu mu, “özsavunma” mı?
Öncelikle şunu söyleyeyim, bu yazının amacı, özsavunma yani self-defense amacıyla bir dövüş sporuna başlamak isteyenlerin doğru bir tercih yapmaları için bazı yanlış varsayımları açığa kavuşturmak.
Sadece ülkemizde değil, medeni/gerici, Batı/Doğu demeden dünyanın pek çok yerinde, savaş alanlarından, evlere ve ringlere kadar, insanlar birbirlerine şiddet uyguluyor, zarar veriyor, birbirlerini öldürmeye yelteniyor. Buna dair söylenecek, tartışılacak, araştırılacak pek çok şey var, fakat sadede gelerek günümüzde pek çok insanın kendilerini korumaya yönelik bir takım teknikler öğrenmek istediklerini ve bu amaçla çeşitli dövüş sporlarına yöneldiklerini görebiliriz.
Açığa kavuşturulması gereken ilk konu da aslında adı üzerinde “spor” olan farklı dövüş branşlarının, “spor” bağlamı dışında kendini savunmak için işe yarayıp yaramayacağı. Yani şöyle düşünelim:
- “Önceden belirlenmiş kurallara göre”, “yarışma ve kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan” bir aktivite olan sporun, sokakta veya önceden belirlenmiş kuralların ve hakemin olmadığı, belirsiz bir ortamda işe yaraması ne kadar olasıdır?
- Dövüş branşlarının müsabakalarında 2 sporcu arasındaki vücut ağırlığının eşitsizliğinden kaynaklanacak kuvvet farkına sebebiyet vermemek için kullanılan siklet sisteminin dışında öğrendiğiniz teknikleri kendinizden daha ağır bir insana karşı uyguladığınızda sonuç alabilecek misiniz?
- Düzenli olarak beraber antrenman yaptığınız, belli bir sosyal yakınlık kurduğunuz, haftanın 3-5 belki de 10 saatini beraber geçirdiğiniz insanlarla “sparring”, yani dostane rekabet içeren antrenman maçı yapmak, gerçekten saldırgan niyetle üstünüze doğru gelen bir insana karşı çıkmak için sizi ne kadar hazırlar?
Bu soruların sonucunda “dövüş sporları öz savunma niyetiyle işe yaramaz” gibi bir kestirme cevaba gitmek son derece yanlış olmakla birlikte, başlamadan önce bilincinde olmanız gereken ve her zaman aklınızda tutmanız gereken konulara değiniyor.
İşte bu konuyla alakalı olan ve uzun zamandır emek verdiğim dövüş sporları pratiğimden edindiğim deneyimden birkaç anekdot:
- 2002 yılında Paris’te gittiğim üniversitede öğrenciler için ücretsiz denecek kadar uygun şartlara çeşitli branşlar sunuluyordu. Street Fighter’daki Chun-Li’ye olan hayranlığımdan mıdır bilmiyorum, tereddüt etmeden Kung Fu’ya yazıldım. Uzmanlığın aynı hareketi sonsuz kere tekrar ederek elde edilmesine dayalı bir mantığı olan bir savaş sanatı için haftada 1 gibi çok seyrek bir düzende gitmeme rağmen, bu konuyla ilk deneyimim olarak ayrı bir yeri var. Bana o zamanlar dövüş sporu/ savaş sanatı ayrımına dair ilk ipucunu veren çok ilginç gelen bir detaysa, yeni başlayanlar seviyesindeki bir “kata”nın (detaylı olarak düzenlenmiş teknikler/hareketler dizgisindeki) içerisindeki bir hareketin (Sumo squat yapar gibi bir duruşta, kolları ve elleri dairesel bir hareketle yere değdirip, daireyi tamamlayacak şekilde tekrar göz seviyesine çıkarmak) aslında gerçekte kullanım alanını öğrenmek oldu: O an üzerinde durulan yerin toprak olduğunu varsayarak, kontrollü ve hızlı bir şekilde eğilip, ellerle yerden toprağı dairesel şekilde avuçlayıp, karşı tarafın gözlerine doğru atmak! Benzer bir hareket de karşı tarafın bel altına vurmak için de kullanılabiliyordu. Kısacası gerçek bir çatışma durumunda kural mural yok, bel altı vuruş dahil her şey kullanılabilir (ve daha önemlisi karşı taraftan beklenebilir).
- Son 10 yıldır Kick-box’la başlayıp Muay Thai ile devam ettiğim dövüş sporu pratiğim bana hem keyif, rahatlama, özgüven artışı, hem de belli bir fiziksel beceri ve kapasite artışı sağladı. Çeşitli tekniklerle yumruk, diz, dirsek, tekme atabilirim, rakibi çekebilirim, itebilirim, kendimi darbelere karşı savunabilirim, kontratak yapabilirim çünkü bunlar yaptığım sporun birer parçası. Fakat (özellikle bir kadın olarak) gerçek bir durumda çok olası olmasına rağmen yere düşersem ne yapacağıma dair hiç bir teknik bilgim yok! Çünkü Muay Thai (ve çok benzeri olan Kick-box) ayakta yapılan birer spor, ve müsabaka veya sparring sırasında kendimi yerde bulursam, hakemin ben ayağa kalkana kadar rakibin vuruş yapmasını engelleyeceğini veya antrenman partnerimin bekleyeceğini biliyorum.
İşin bir de şu boyutu var: “Fight or flight response” (kaç-kavga et tepkisi) olarak bilinen ve tehlike karşısındaki doğal olarak gösterdiğimiz fizyolojik tepkilere rağmen, “freeze” yani “donakalma” gibi tehlikeden uzaklaşmayı engelleyen bir kitlenme hali de, yaş, kısmen karaktere ve büyüdüğümüz ortamda baskı görüp görmemeye dayandırılabilecek bu donakalma halinin, özellikle aile içi şiddet gören kadınlarda yaşanıyor olma ihtimali yüksek. Geçtiğimiz aralık ayında bu konuda “gerçek hayat” deneyimlerine de sahip olan ve Orta Doğu’nun ilk kadınlar için özsavunma stüdyosu SheFighter kurucusu Lina Khalifeh’in katılımıyla, kurucularından olduğum BoMoVu derneği (Sosyal Güçlendirme için Spor ve Beden Hareketi) SheFighter atölyeleri düzenledi. İlk günü İstanbul’daki mültecilere hizmet sağlayan Ad.dar Toplum Merkezi’nde yapılan SheFighter kadınlar için özsavunma atölyesi, ertesi gün CrossFit Balaban ve Uplifers’ın desteğiyle tüm kadınlara ve transkadınlara açık ve ücretsiz olarak CrossFit Balaban’ın 4. Levent’teki salonunda gerçekleşti. Lina,bizzat katıldığım bu atölyede sıkça karşılaşılan saldırı çeşitlerini anlattı ve onlara karşı temel teknikleri gösterdi. Bu esnada anlattıklarıyla da, özsavunmanın fiziksel bir beceri dışında, bir duruş, tutum, davranış biçimi de olduğunu daha net şekilde anladım. Mesela dövüş sporları yapmanın, özgüveni artırdığını, bu sayede insanın sokakta kendinden daha emin şekilde yürüdüğünden ve dolayısıyla potansiyel bir saldırganın tercih edebileceği “çaresiz, savunmasız” duruştan uzak durmuş olacağını anlattı. Kendinden emin duruş ve ses çıkarmak da, aslında donakalmaya meyilli olabilecek kadınların özsavunma adına öğrenmeleri ve pratik etmeleri gereken bir şey. Aklımda yer eden bir diğer örnekse tecavüze yeltenilen bir durumda, Jiu Jitsu’dan bir takım “submission” teknikleriyle kurtulmaya dair uygulamalı olarak gösterdiği tekniklerdi. Fakat bu tip tekniklerle ilgili en önemli nokta da, Kung Fu öğretisinde olduğu gibi, o teknik kas hafızasına kazınıp, refleks haline gelecek kadar çok kere tekrar etmek…
Son olarak şunu hatırlatayım: Gerçek hayatta karşılaşılabilecek durumlarda, özsavunma tekniği bilginiz olsun veya olmasın, bedeninizin “fitness” (hız, güç, kuvvet, koordinasyon, denge, stamina, esneklik, dayanıklılık, isabetlilik, çeviklik) durumu ne kadar iyiyse, o kadar avantajlısınız: Hızla koşarak kaçabilir veya uzun süre “boğuşmak” durumunda kalınca bunu sürdürebilecek dayanıklılığı gösterebilir, hızlı tepki verebilirsiniz vs… Dolayısıyla amacınız özsavunmaysa, düzenli olarak bir dövüş sporu antrenmanı yapmanın mutlaka faydası olacaktır. Hangi dövüş sporu veya direkt özsavunmaya yönelik bir branş derseniz, o da bir sonraki yazıya…