Fotoğraf: Dilek Altan
Chun-li, She-ra, Psylocke, Jean Grey, Storm, Kitana Red Sonja, Barbarella, Prenses Leia, Charlie’nin melekleri, Nikita, Zeyna, Jeanne d’Arc ve daha niceleri…
Gerçek veya kurgu, tüm bu “sert” ve güçlü kadınlar, çocukluğumuzdan yetişkinliğimize kadar hepimizin hayatında izler bırakmışlardır kuşkusuz.
Ayrıca bir süredir kadın dövüşleri ve dövüşçüler de son derece popüler olmaya başladılar; hatta bazıları adeta Marvel çizgi roman karakterlerinin canlanmış halleri gibiler: Ronda Rousey, Miesha Tate, Miriam Nakamoto, Julie Kitchen…
Benim açımdan en belirgin olan etkisi, herhalde geçtiğimiz 7-8 senedir neredeyse saplantı derecesinde dövüş sporları yapmamdır.
Gerçi, hali hazırda herhangi bir spor dalıyla amatör olarak istikrarlı şekilde ilgilenen kime sorsanız sorun, sporun biraz saplantı gerektiren ve bağımlılık yaratan bir şey olduğundan bahsedecektir. Ama konu dövüş veya diğer bir değişle mücadele sporları olunca işin içinde olmayanlar anlamakta zorlanabilirler.
Kadın veya erkek, neden bir insan bu kadar sert bir spor yapmayı tercih eder? Neden bile bile canının yandığı bir şey yapmaya devam eder? Deli misin? Zorun ne?
Arada kendime de bunları sorduğum olmuştur fakat pişmanlık hissettiğim tek bir konu var, o da daha küçük yaşta başlamamış olmak.
İster çevrenizle rekabeti sevin, ister sadece kendinizle mücadele etmeyi, dövüş sporları hepimizin içindeki bir takım agresif güdülerin sağlıklı şekilde kanalize edilmesini sağlıyor.
Gittikçe bedenimizi daha az kullandığımız bir hayat yaşıyoruz. Ulaşım için daha az yürüyoruz; işlerimizi oturduğumuz yerden hallediyoruz; heyecan, korku, mutluluk gibi duyguları da yine oturduğumuz yerden film, video oyunları veya benzeri şeylerle deneyimliyoruz ve günün sonunda yorgunluğumuzun asıl sebebi fizikselden ziyade kafa yorgunluğu.
Belki de göz önünde bulundurmamız gereken bir şey de bedenimizin doğal işleyişinin yoğun fiziksel hareketliliğe gereksinim duymaya devam etme olasılığı.
Bu açıdan bedeni ve hareketsiz gündelik hayatımız sırasında biriken öfke, gerilim, tatminsizlik ve adrenalin “rush”ı tüketmek için dövüş sporları tam da ihtiyacımız olan şey olabilir.
Size tavsiyem eğer şimdiye kadar içinizde dövüş sporları yapmaktan hoşlanacağınıza dair en ufak bir his varsa bir kerelik denemeniz.
Bir ihtimal “benden anca izleyici olur” demeye devam edeceksiniz, ama diğer yandan da çocukluğunuzda imrendiğiniz bir şeyi yetişkin hayatınızda yapabiliyor olmak gibi bir hediyesi olabilir.