sf. (müteva:zı)
- Alçak gönüllü: Sakin, mütevazı ve kalabalıktan kaçan ruhunu incitmemek için onu, birkaç kişi ile sırtımda ebedî makamına ben götürdüm. – A. H. Müftüoğlu.
- Gösterişsiz, iddiasız: Düğün sahibinin bütçesi ne kadar dar ve mütevazı olursa olsun, hokkabaz şarttı. – S. Ayverdi.
fedakârlık, -ğı
Özveri: Elimi öpme fedakârlığına teyzesinin hatırı için razı olmuştu. –R. N. Güntekin
Evet, bu iki sözcüğü size Türk Dil Kurumu açıklamalarıyla verdim ki, hayatımızda bu kelimeleri ne kadar da yanlış kullandığımızı görün istedim!
Sahip olduklarımız için, iyi huylarımız için mütevazı olmamız lazım ki insanlar bizi ayıplamasınlar, değil mi? Hangimiz böyle yetiştirilmedik bu topraklarda? Aslında genel olarak bakıldığında çok da mantıksız gelmiyor ama zaman içerisinde her şey değişirken mütevazılık kavramı da değişmiyor mu? Bu çok ince bir çizgi.
Zaman içinde sahip olduğun, evin, araban, son teknoloji telefonun vb. şeyler için belki de mütevazılığın kelime anlamı dışına çıkmadan mütevazı olabilmelisin. Yani bunca yıldır herkesin uyuduğu saatlerde sen mesai yaptığın, herkesin gezmeye tozmaya gittiği tatil zamanlarında sen masa başında kendini bir adım daha geliştirmek için çalıştığın zamanlarının hatırına bu maddi şeylere sahipsin, öyle değil mi? Bu konuda neden mütevazı olasın ki? Kendi değerinin farkına varıp; “Evet ben hak ettim, çünkü ben bunlara layığım! Çünkü yeterince emek verdiğim için tüm bunlara sahibim!” demek neden kaba bir davranış olsun ki?
Ya da fedakarlık… Özellikle toplumumuzda aileler tarafından maalesef kız çocuklarına soyadı gibi öğretilmeye çalışılan bir kavram. Annen gibi fedakar ol evladım? Nasıl yani? Neden annem gibi fedakar oluyorum? Bu fedakarlık mı oluyor? Yani “bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçmek”. Yanlış bir şeyler yok mu sizce buralarda?
Şimdi bir iki saniye sessiz kalıp, derin nefes alıp, düşünmenizi istiyorum: En son ne zaman mütevazı davrandığınızı hatırlıyorsunuz ve bu nasıl gerçekleşti? Ve en son ne zaman fedakar davrandığınızı hatırlıyorsunuz ve bu nasıl gerçekleşti?
Bu iki davranışınızı hatırladıktan sonra, bu davranışların kelimelerin sözcük anlamına ne kadar yakın ve uzak olduğunu fark etmenizi istiyorum.
Zaman içerisinde mütevazılık yerini kişinin kendisini değersiz hissetmesine, asla daha iyisine layık olmayacağına inanmasına itiyor maalesef. Fedakarlık ise; yine aynı şekilde kişiyi değersizliğe götürmekten başka bir işe yaramıyor! Çünkü gerçek kelime anlamlarının dışında bir anlam oluşuyor insan zihinlerinde zaman içerisinde. Ve kişi kendini yetersizlik ve sınırları ile örtülü buluyor.
Biliyorsunuz, dün gece 3:40 sularında bir dolunay gerçekleşti. Dolunay demek, eski, yarım kalan, tüm davranış ve inançların/kalıpların sonlandırılması anlamına geliyor. Yeniye yer açmak için muazzam bir zaman, doğanın bize sunduğu. Bugün itibariyle hayatınızda yeniye yer açmayı deneyin. Deneyin yahu, biraz da bilmediğinizi, daha önce duymadığınızı deneyin. Ne kaybedebilirsiniz ki? Ama ya bir şeyler kazanırsanız?
Evde, ofisindeki masanda, çekmecelerinde, gereksiz, fazla, çöp olmayı hak eden ne varsa at ve kurtul onlardan. Temizlik yap. Dolabındaki fazla kıyafetleri dağıt. Ne kadar fazlalık varsa barındığınız yerlerde, zihniniz de aynı aslında! “Evren sembolik davranışları sever” der Louise Hay, fiziksel olarak fazlalıklardan arındıktan sonra tepeden tırnağa nasıl bir hafiflik hissi yayılıyor ve bu bir haz veriyorsa, zihnin fazlalıklarından kurtulduğunuz zamanı anlatmanın imkanı yok, yaşamanız lazım!
Ve şimdi tüm gereksiz fikirlerden arınıp kendi fikirlerinizi, davranışlarınızı sevin.
Ve tekrarlayın; “En iyiye layığım ve en iyiyi kabul ediyorum, şimdi.” – Louise Hay
İlginizi çekebilir: Bu tutulma ve yeni ay ile evren bize bir şeyler ifade ediyor olabilir mi?