Aylardan Şubat’tı. İstanbul’da henüz kar yoktu; ama gideceğimiz memleket bembeyaz bir örtüyle kaplanmış bizi bekliyordu. İkimiz de acayip heyecanlıydık. Heyecanımızın asıl sebebi, yüreğimizi titreten Kars’ı görmek miydi, yoksa 25 saat yolculuk yapacağımız Doğu Ekspresi ile tanışacak olmamız mı?
İlgili yazı: Türkiye’nin pek bilinmeyen seyahat rotaları
İtiraf edeyim; Doğu Ekspresi ile tren yolculuğu, Kars gezisinden daha heyecan verici geliyordu bize. Hani tren seferi iptal edilse, uçakla Kars’a gitme fikri o kadar cezbetmeyecekti sanki bizi. Tabi gezi sonrası Kars’a aşık olduk, o ayrı!
Tren yolculuğu için heyecanlanıyoruz ama dürüst olmak gerekirse hakkında pek de birşey bilmiyoruz. Uzun bir yolculuk olacak ve harika manzaralar göreceğiz. Bir de yemekli vagonda, keyifli bir yemek yeme hayalimiz var, bu kadar.
Yolculuk yaklaşık 25 saat sürecek. Bunu bilmek bile yeterince heyecan verici. Her şeyin son sürat olduğu, çoğu yere uçakla gitmeye alışkın olduğumuz büyük şehir yaşamından sonra, bir şehre gidebilmek için 25 saat yolda olacak olmak enteresan geliyordu. Bu, sadece varmayı değil, yolda olmayı sevmeyi de gerektiriyordu. Yataklı vagonu tercih ederek biletlerimizi aldık.
Trenimizin gelmesine 1 saatten fazla zaman var. Gar lokantasına giriyoruz. İçerisi sıcacık, buz gibi Ankara havasında nasıl da iyi geliyor. Lokanta, zamanında Atatürk’ü ağırlamış, nostaljisini hala koruyor. Fonda tatlı bir müzik… Zarif bir beyefendi servis yapıyor bize. Karnımız epey aç; ama benim aklım trenin yemekli vagonunda. O yüzden tıka basa doyurmuyoruz karnımızı, birer çorba yeterli oluyor. Ah ne büyük hataymış bu meğer! Acı gerçekle birkaç saat sonra yüzleşecekmişiz de haberimiz yokmuş.
Garın kalabalığında biraz daha vakit geçirdikten sonra trenimizin geleceği perona gidip beklemeye başlıyoruz. Yolculuk başlangıçları zaten hep heyecanlı olur, tren iyice pekiştiriyor heyecanımızı. Hem soğuktan, hem sabırsızlıktan yerimde duramıyorum. 🙂
Doğu Ekspresi ile ilk karşılaşma
Ve nihayet Doğu Ekspresi o heybetli görüntüsü ve ‘Düt Düt’ sesiyle Ankara Garı’nı inleterek yanaşıyor perona. Hava buz! Karanlığın içinden parlak tepe ışığı ile sisler ve dumanlar arasından çıkıyor karşımıza tren. Sanki bizi alıp bir şehre götürecek bir araçtan daha fazlası. Belki bizi içsel bir yolculuğa çıkartacak veya zamanda gerilere götürecek, bilmiyorum. Öyle bir his işte.
Yataklı vagonda yerimizi buluyoruz. Minik bir otel odasını andırıyor. İçeri adımımızı atar atmaz seviyoruz burayı. İki geniş koltuk var yan yana. Kapanınca altlı üstlü iki yatak oluyor. Minik bir masa ve üstünde bavul koymak için genişçe bir raf var. Masanın altında mini bir buzdolabı ve yanında küçük bir dolap. İkişer tane meyve suyu ve kraker var ikram olarak. Minik bir lavabo, ayna, temiz el havlusu ve sabun…
Bizi o harika manzaralarla buluşturacak kocaman bir camımız var. Hemen altında ise boylu boyunca uzanan kalorifer peteği.
Biz odaya yerleşmeye çalışırken tren, düdük sesleri ve ufak sarsıntılarla hareket etmeye başlıyor. Her şeyi bırakıp, hemen cama yapışıyoruz. Ankara Garı’nda bizi uğurlayanlar varmış gibi el sallıyoruz uzunca bir süre. Yolculuğumuz tıngır mıngır sesler eşliğinde başlıyor. Saatler boyunca bize yuva olacak bu odayı iyice tanıdıktan sonra, aç karnımızı doyurmak için yemekli vagona gitmeye karar veriyoruz.
Yemeksiz – Yemekli vagon
Trenin son vagonundan baş tarafa doğru yürüyoruz. Vagonları birbirine bağlayan kapılar tıslaya tıslaya açılıyor ama yemekli vagona bir türlü varamıyoruz. Ve “Girilmez” yazısı ile trenin lokomotif kısmına geldiğimizi anlıyoruz.
Acı gerçekle yüzleşme zamanı: Bu trende yemekli vagon yok!
Yemekli vagon tadilat sebebiyle bir süreliğine kaldırılmış. Açız! Ve yanımızda 2-3 tane muz ve birkaç abur cuburdan başka hiçbir şey yok. Hadi yemekli vagon yok, belki büfe vardır diye umutlanıyoruz ama o da yok. Kompartıman görevlisi tekerlekli bir el arabasıyla bisküvi, kraker falan satıyor. Birkaç paket bisküvi alıp vagonumuza dönüyoruz. Geceye yetecek kadar yemeğimiz oldu; ama yolculuk 1 tam gün sürecek. Bunun daha sabahı var, öğleni var. İyice acıkacağız. Neyse, şimdilik karnımız tok, ‘Sabah ola hayrola’ deyip boşveriyoruz.
Harika manzaralara uyanmak
Gece uykumuz çok rahat geçiyor. Sabah 07:00 gibi açıyorum gözlerimi. Daha erken kalkıp gün doğumunu trende izlemek de güzel olurdu aslında. Uyandığımda Sivas Divriği civarlarından geçiyoruz ve manzara inanılmaz. Önümüzde koca bir gün var.
Yol boyunca dereler, tepeler, dağlar, göller geçiyoruz. Kars’a yaklaştıkça etraf daha da beyazlaşıyor. Bazen öyle anlar oluyor ki; bembeyaz, dümdüz bir ova uzanıyor önümüzde. Gökyüzünün beyazlığı ile buluşunca ufuk çizgisi eriyip gitmiş, sonsuz bir boşluk hissi kaplıyor içimizi.
Hani hep deriz ya; ‘Zaman akıyor’ diye. O uzun yol boyunca trenin kıvrıla kıvrıla, sakin ama seri bir biçimde akar gibi gitmesi bunu hatırlatıyor bize. Ama bu kez zaman duruyor ve biz içinden akıp gidiyoruz sanki.
O akışa rağmen, tren bize anda kalabilmenin mayhoşluğunu da yaşatıyor. Zira penceremizden görünen manzara her an değişiyor. Bir gördüğün yeri aynı açı ve aynı ışık ile tekrar görmen mümkün değil. Gördün gördün, aklın başka bir yere kaydığı an şimdiki an ve görüntü uçtu gitti önünden.
Yol boyunca, özellikle Kars’a yaklaştıkça, tilkiler görüyoruz karda gezinen. Her şey film gibi geliyor.
En son vagonda olduğumuz için şanslıyız; tren kıvrılırken en güzel kareler buradan yakalanıyor.
Bu büyülü yolculuk boyunca en sevdiğimiz şarkılar eşlik ediyor bize.
Koca bir beşik
Öyle tatlı bir ritmi var ki trenin, insanın uykusu geliyor. Tıngır mıngır sallanan bir beşik gibi. Neden bilmiyorum, ama rahatlatıcı bir etkisi var. Bu kadar uzun bir yolculuğun, bu denli konforlu geçeceğini düşünmemiştim.
Kars’a varış
Saatler süren sakin ve bir o kadar keyifli yolculuğumuz, harika anılarla yavaş yavaş sonlanıyor. Kompartıman görevlisinin sesiyle toparlanmaya başlıyoruz. Bir filmin son sahnesi veya rüyanın bitimi gibi. İyi ki yapmışız diyeceğimiz bir şey daha ekliyoruz kişisel tarihimize. Akşam 18:00 gibi Kars’a ayak basıyoruz. Cin gibiyiz; uykumuzu almış, dinlenmiş ve dinç. Kim der 25 saat boyunca trendeydik diye! 4 gün sonra yeniden buluşacağımız Doğu Ekspresi ile şimdilik vedalaşıp, seyahatin ilk kısmını tamamlıyoruz ve böylece Kars seyahatimiz başlamış oluyor.
İyi yolculuklar
Kar kış soğuk demeden, kendini Doğu Ekspresi ile yollara vuracak herkese şimdiden iyi yolculuklar… Ruhunuzu okşayacak, içinizi neşe dolduracak ve harika anılar biriktireceğiniz unutulmaz bir seyahat olur umarım.
“Tren güzergahı nasıldır?”, “Yataklı vagon fiyatı nedir?”, “Yataklı vagon haricindeki seçenekler nelerdir?”, “Trenin içi soğuk muydu?”, “Tuvaletler temiz miydi?”, “Güvende hissettik mi?”, “Yol boyunca internetimiz var mıydı?”, “Trende cağ kebabını nereden bulabilirsiniz?”, “Yolculuk boyunca kimlerle tanıştık ve karnımızı nasıl doyurduk?” sorularının cevaplarını da hikayenin devamında okuyabilirsiniz.
Kalkış noktası ve tren güzergahı
Tren güzergahı şöyle. Ankara > Kırıkkale > Kayseri > Sivas > Erzincan > Erzurum > Kars. Ara durakları da TCDD’nin sayfasından detaylıca inceleyebilirsiniz. Kalkış yeri Ankara Gar’ı. (Yazının devamında bununla ilgili önemli bir duyuru var.) Ankara’da yaşamıyorsanız, bu kısmı biraz zahmetli tabi İstanbul’dan kalkıp Ankara’ya gitmek. Yol boyunca; ‘Keşke İstanbul’dan trenle başlayabilseydik yolculuğa’ diye geçirdik aklımızdan. Evet, İstanbul-Ankara arasındaki otobüs yolculuğu bizi yordu; ama Doğu Ekspresi ile Kars seyahati buna fazlasıyla değdi.
Tren kalkış noktası hakkında önemli bilgi
Doğu Ekspresi kalkış noktası hakkında şöyle bir duyuru var: ‘Yol çalışmaları nedeniyle 11.07.2016 – 11.12.2017 tarihleri arasında Irmak – Kars – Irmak arasında işletilecektir. Ankara-Irmak arası ulaşım otobüslerle sağlanacaktır.”
Araştırdığım kadarıyla şöyle; Ankara’dan 18:00’de kalkması gereken tren için Ankara Garı’ndan otobüsler ile transferler sağlanıyor ve yolcular Irmak istasyonundan 19:28’de hareket eden trene biniyorlar. Dönüş yolculuğu da Ankara’da değil, Irmak istasyonunda son buluyor. (06:38) Yolcular oradan Ankara Garı’na yine otobüs ile transfer ediliyor. Sanıyorum otobüs için ekstra bir ücret ödemenize gerek yok.
Sefer saatleri ve yolculuğun süresi
Doğu Ekspresi Ankara’dan her gün 18:00’de kalkıyor ve yukarıda yazdığım şehirlerden geçerek Kars’a varması yaklaşık 25 saat sürüyor. Kars’tan dönüş ise 08:10’da. Seferler her gün yapılıyor. Biz hem gidiş hem dönüş için tren kullandık. Kars seyahatimiz biterken eve döneceğimiz için hüzünlenmek yerine, yeniden 1 günlük Doğu Ekspresi yolculuğumuz başlayacak diye havalara uçuyorduk. 🙂
Tek yön tercihi
Ama gün kısıtınız varsa ve tek yön tren, tek yön uçak ile yolculuk yapmayı planlıyorsanız, benim tavsiyem Ankara-Kars istikametini trenden yana seçmeniz. Hafızamda kaldığı kadarıyla manzaraların gidişte bizi daha çok etkilediğini söyleyebilirim. Belki de ilk olduğu içindir, emin değilim.
Bir başka sebebi de şu olabilir; Ankara’dan trene bindiğimizde hava kararmıştı. Sabah gün ışığıyla uyandığımızda Sivas civarından geçiyorduk ve artık yavaş yavaş beyaz örtü bizi selamlıyordu. Camı araladığımızda içeri buz gibi ve inanılmaz taze bir hava doldu, içimiz aydınlandı. Uzun lafı kısası o an yaşadığımız neşe ve huzur bambaşkaydı.
Dönüş yolcuğumuz ise dolunaya denk gelmişti. Gece boyunca dağların arasında bir görünüp bir kaybolan dolunayı izleyerek mest olmuştuk.
Tren bileti
Tren biletini TCCD’nin sayfasından ve telefonla alabilirsiniz. https://yolcu.tcdd.gov.tr/ veya 444 8 233
Seçenekler:
Benim favorim yataklı vagon. Yataklının haricinde şöyle seçenekler var:
Pulman: Normal tren koltuklarından oluşan vagonlar. Bu kadar uzun bir seyahat için konforlu olacağını düşünmüyorum.
Örtülü kuşetli: Oda şeklinde, sanıyorum 4 kişilik ve koltuklar kapanarak ranza şeklinde yatak olabiliyor. Yataklı vagon gibi kapısı var mı, varsa kapı kilitlenebiliyor mu bilgim yok açıkçası.
Kompartımanlı Vagon: Kompartımanlı vagonu web sitesinde okudum; ama bizim bindiğimiz trende böyle bir vagon yoktu.
Yemekli vagon: Ahh o yemekli vagon yok mu, yaktı bizi! 25 saat boyunca aç kalmamak için yazının tamamını okuduğunuzdan emin olun 🙂
Tuvaletler: Her vagonda tuvalet var. Yataklı vagondaki tuvalet gayet temizdi. Ancak Erzincan civarlarından itibaren hava sıcaklığının iyice düşmesiyle sular borularda dondu. Gün boyu kullanımdan ötürü inmeye yakın tuvalet kağıdı vs. bitebiliyor. Önerim; yanınızda ıslak mendil, peçete, 1 şişe su bulundurmanız.
Yataklı vagonda neler var?
Yazıda anlattıklarımı listeyeyim;
- İki tane geniş koltuk,
- Koltuklar kapanınca altlı üstlü 2 yatak,
- Temiz çarşaf, yastık kılıfı ve battaniye,
- Masa ve dolap,
- Mini buzdolabı (Bizimki çok iyi çalışmıyordu),
- İkram olarak ikişer meyve suyu ve kraker,
- 2 adet priz (Biri bozuktu. Yanınıza mobil batarya almanız iyi olur.),
- Minik bir lavabo, ayna, 2 tane temiz el havlusu ve sabun,
- Ufak bir çöp kutusu (Yedek çöp poşeti almanız iyi olur, çöp kutusu epey küçük),
- Bavul koymak için genişçe bir raf (İki kişi bavul ve kamera çantalarımızı rahatlıkla yerleştirebildik.),
- 2 adet otel terliği (Sürekli ayakkabıyla oturmak için hem uzun bir yolculuk, hem de içerisi çok sıcak),
- Kocaman bir cam (Güvenlik sebebiyle sadece tepe kısmındaki ince bölüm içeri doğru yarım açılabiliyor).
Yataklı vagon fiyatı:
Yataklı vagon için Ankara-Kars 2 kişi gidiş dönüş toplam 372 TL ödedik.
Oda Sıcaklığı: Yolculuk boyunca odamız hep çok sıcaktı. Trenin diğer kısımları bu kadar sıcak mıdır bilmiyorum. Dışarıda hava eksi derecelerde iken biz vagonda kısa kollu tişörtlerle oturuyorduk. Kar havasını içimize doldurmak için camı açıp dursak da içerinin ısısı hiç kaybolmadı. Çocukla gitmeyi düşünenler için bu bilgi önemli olabilir.
Güvenlik: Doğu Ekspresinin geneli hakkında kesin bir şey söyleyemem. Dikkatli olmak gerekir tabi ki ama yataklı vagonda bizi tedirgin eden tek bir şey olmadı. Odamızın kapısını içeriden kilitledik ve gönül rahatlığıyla uyuyabildik.
Ayrıca kompartıman görevlisi gece boyunca yataklı vagonu, trenin diğer vagonlarından ayıran kapıyı da kilitliyor. Böylece aslında koca bir trenle değil, tek bir vagonla yolculuk yapmış gibi oluyorsunuz. Bu da 10 odadan, maksimum 20 kişi ediyor.
Temizlik: Odamız gayet temizdi. Temizlik hassasiyeti kişiden kişiye göre değişir tabi ama bizce gayet iyi durumdaydı. Kompartıman görevlisi yolculuk başladıktan yaklaşık yarım saat sonra gelip müsaade isteyerek yatak çarşaflarını ve yastık kılıflarını yerleştirdi. Bembeyaz pamuklu çarşaflar deterjan kokuyordu. Ama yine de bu konuda hassassanız yastık kılıfı vs. götürmek iyi olabilir.
Çevrimdışı 50 saat
Trende wifi yok, telefon ve internet de yol boyunca neredeyse hiç çekmiyor. Bu başta rahatsız edici gelebilir ama öyle büyük bir nimet ki aslında. Sadece size ait koskoca 25 saat. Dönüşü de ekleyin 50 saat. Biz yanımızda kitap, dergi götürmüştük ama dışarıyı izlemekten ve sohbet etmekten, bir şeyler okumaya sıra gelmedi.
Tren ahalisi ve sosyalleşme:
Gece boyu diğer kompartımanlardan hiç ses gelmedi. Ortalıkta gezinen kimseler de yoktu. Sabah uyanıp fotoğraf çekmek için odadan çıkınca kaynaşmaya başladık diğer yolcularla.
Tanıştığımız herkes gezgin. Türk de var yabancı da. Bizim gibi gezmeyi seven 3 arkadaş; Orçun, Erdem ve Buket ile tanıştık. Erzurum’da ineceklermiş, bizim yemekli vagon hikayemizi duyunca yemeklerini bizimle paylaştılar, sağ olsunlar. Sarmalar, börekler, kekler… Kibarlık yapıp yok diyecek halde değildik tabi, kabul ettik. 🙂 Dönüş yolculuğunda ise çok tatlı bir aile ile tanıştık. Dünyalar güzeli üç küçük kızları vardı. İkisi ikiz. Yol boyu gırgır yaptık kızlarla. Ailecek komşuculuk oynadık. Biz onları çaya çağırdık, onlar bizi kahveye davet etti. Gidiş yolculuğundaki açlık korkusunun acısını çıkarırcasına yeyip içtik.
Siz siz olun yanınızda sarmanızı, kekinizi, böreğinizi götürmeyi unutmayın. Yataklı vagonun odalarında priz de var. Minik kahve makinalarını çalıştıracak kuvvette. Su ısıtıcısı olarak kullanıp çay/kahve yapabilirsiniz. Dönüş yolunda hazırlıklıydık oradan biliyorum. 🙂
Bir de Erzurum ve Sivas’ta tren garına sipariş getiren kebapçılar varmış, biz döndükten sonra Kars’ta tanıştığımız arkadaşlardan duymuştuk. Erzurum’a yaklaşırken cağ kebabı sipariş edebilir, tren durduğunda kapıdan siparişinizi alabilirsiniz. Trenden inmeye kalkmayın sakın, garda çok kısa süre kalıyor çünkü. 🙂
Kaç zamandır aklınızda olan bu yolculuğu bu kış ertelemeyin. Haydi alın yanınıza sevdiğiniz birini -yalnız da çok güzel olur tabi ki- ve düşün yollara. 🙂 Şimdiden bol şans ve iyi eğlenceler!
Photo Credit: Ahmet Ardal