Kadınların arayışlarını (ön)bilinçli olarak sürdürdükleri heyecanlardan biri, “hamilelik” şüphesidir. Ve çoğu zaman merak edilen “Hamile miyim?” sorusunun cevabındansa, “İstesem hamile kalabilir miyim?”dir.
Diyelim ki, yıllardır kullandığınız doğum kontrol haplarını birkaç kez unuttunuz ve –neyse ki- hiçbir şey olmadı. Bu durumda, evrene sizi kürtajın neden olacağı psikolojik acıdan kurtardığı için teşekkür etmeniz gerekirken; tek merak ettiğiniz kısır olup olmadığınız oluyor. Bunun nedeni toplumun kadınlar üzerinde doğurganlık baskısı kuruyor olması mı? Nedeni ne olursa olsun, kendinizi test etmeye zorunlu hissediyorsunuz; hayatınızın her gününde test edilmeniz yetmiyormuş gibi…
Bunu bir iyilik olarak görmenin nesi yanlış? Aile planlaması merkezlerinde de çalışmış olan jinekologum; kürtaj yaptıranların birçoğunun “kadınlığının sorgulandığını düşünen ve bu yüzden de doğurganlık becerilerini kontrol etmek zorunda hisseden kadınlar” olduğunu söylüyor.
Kadın olmak için, toplumun beklentilerini karşılayan “gerçek bir kadın” olmanız gerekiyor. Hamile kalabilmeniz gerekiyor. Ve eğer vücudunuz size “şu an”ın doğru zaman olmadığını gösteriyorsa, kadınlık becerilerinizi “kontrol” etmeniz gerekiyor.
Gerçek şu ki, birçok kadın, özellikle 30’lu yaşlarda kendisini bu konuda test ediyor. Eğer isterlerse, çocuk yapabileceklerini görmek istiyor. Ve yapabildiklerini gördüklerinde –yani gerçekten hamile kaldıklarında- o bebeğe sahip olmak istemediklerini fark ediyor.
Çocuk yapamayacak olma ihtimalimiz, bizi ne zaman kadınlığımızı sorgulatır hale getirdi?
Birincisi, bebek tek başına yapılmaz. Eğer teknolojiden yardım almayı düşünmüyorsanız ya da bunun için harcayacak büyük miktarda paranız yoksa, en az iki kişi gerekiyor. Belki de “problem” sizde değildir.
İkincisi, “gerçek” bir kadın olduğunuzu göstermek için kendinizi test etmeye ve daha da zor bir duruma sokmaya gerçekten ihtiyacınız var mı?
Üçüncüsü, böyle bir ortamda “kadınlık”ın kazandığı anlam nedir? Simone de Beauvoir’nın 1949’da İkinci Cins kitabında dediği gibi; “kadınlar bugün de insanlığın yarısını oluşturuyor olmasına rağmen, herkes “kadınlığın” tehlikede olduğunu söylüyor. Kadınlara “ gerçek bir kadın olmak” ve “kadın kalmak” dayatılıyor. Bu demek oluyor ki, tüm dişiler aslında kadın değil ve kadın olarak adlandırılabilmeleri için kadınlığın o gizemli ve tehdit edilen gerçekliğini paylaşmaları gerekiyor.“
Ne yazık ki, sistem kadının kendi doğum kontrolünü yapabilmesini, sadece doğum kontrol haplarıyla sınırlandırıyor. Bir erkekle düzenli olarak cinsel ilişkiye giriyorsanız, kendinizi doğurmak istemediğiniz bir bebekten korumalısınız. Bu istediğiniz zaman bebeğinizin olamayacağı anlamına gelmiyor. Doğurganlığınızı test etmek oldukça tehlikeli bir oyun.
Just enjoy.