X

Doğu’nun kadim bilgeliğinde filizlenmiş yaşam felsefeleri: Guyub, Wu-wei, İtadakimasu ve Uzakdoğu’dan ilham veren 10 yaşam felsefesi

Yaşamdaki nihai amacınızın ne olduğunu daha önce hiç düşünmüş müydünüz? Sabah sizi yataktan kaldıran o itici gücün içinizde nerede saklı olduğunu biliyor musunuz? Peki, güçlü yanlarınız kadar zayıflıklarınızı da aynı şefkat ve istekle kucaklayabiliyor musunuz? Yaşamda karşınıza çıkan zorlukların, aldığınız yaraların, kırgınlıklarınızın, mutsuzluklarınızın sizden bir şeyler alıp götürdüğünü mü düşünüyorsunuz yoksa eskisinden çok daha sağlam, güvende ve değerli hissetmenizin sebebi bu deneyimler mi?

Dünya üzerindeki tüm coğrafyalarda ortak olan, insanlığın ortak mirası sayılabilecek belki de en önemli şey yaşamdaki yolculuğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi devamlı olarak sorguluyor oluşumuz. Kültürlerimiz, inançlarımız, renklerimiz, zevklerimiz, ritüellerimiz, yediklerimiz, içtiklerimiz ne kadar farklı olursa olsun insanoğlu bulunduğu her coğrafyada, var olduğu günden beri yaşamdaki varoluşunu sorgulamaya devam ediyor.

Dünyanın farklı ülkelerinden farklı yaşam tarzlarına yer verdiğimiz Mutlu yaşam sanatı: Meraki, Pura Vida, Ubuntu ve dünyanın farklı bölgelerinden ilham veren 14 yaşam felsefesi yazımızdan sonra bu kez rotamızı kadim bilgeliğin ve binlerce yıllık medeniyetlerin beşiği olan Uzakdoğu’ya çevirerek; bu coğrafyadan yaşamınıza derinlik katacağını ve anlam arayışınızda ilham vereceğini düşündüğümüz yaşam felsefelerini sizler için derledik.

İkigai / Japonya

Japonca ‘iki’ (yaşamak) ve ‘gai’ (neden) kelimelerinin birleşiminden oluşan İkigai kavramı en basit haliyle ‘hayattaki amacımız’ olarak tanımlanabilir. Batı toplumunda kazanmak ya da kaybetmek, sahip olmak ya da olmamak gibi iki ayrı kutup üstünden üstünden değerlendirilen başarı kavramının aksine ikigai felsefesi, her zaman kazanamayacağımızı ve her şeye sahip olamayacağımızı kabul etmemiz için gerekli olan zihniyet değişimini odağına alan bir yaşam felsefesi.

Japon kültüründe, her insanın bir ikigaisi olduğuna inanılıyor. Bazıları için ikigai aile kurmak ve bu aileyi genişletmek ya da yaşamda zevk veren hazları keşfedip bu hazların tadını çıkarmakken, bazılarının ikigaisi kariyerinde doğru seçimler yapmak ve kişisel potansiyelini en üst seviyede kullanmak olabiliyor. Yapılan iş ya da gerçekleştirilmesi gereken kısa vadeli hedefler ne olursa olsun nihai bir amaca sahip olmak, Japonların bu kadar disiplinli çalışmasının da en önemli sebeplerinden biri. Bu nedenle siz de yaptığınız herhangi bir işte amaç ve mutluluk bulabilirseniz, kendi ikigainizi bulma yolunda emin adımlarla ilerliyorsunuz demektir.

İkigai felsefesini hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

Her birey eşsiz ve biricik, dolayısıyla her birimizin yaşamdaki vizyonu ve misyonu birbirinden çok farklı. İkigainizi, yani yaşamda ilerlediğiniz yolun hangi yöne gitmesi gerektiğini keşfetmek için kendinizi bambaşka amaçları olan insanlarla karşılaştırmak yerine, kendi yaşam amacınızı bulma yolunda merakınızı, çabanızı ve ilerlemenizi daima canlı tutmaya çalışmalısınız. Hayattaki nihai hedefinizi keşfetmeye başladığınızda, problemlerinizi çok daha hızlı çözmeye başladığınızı, seçimleriniz konusunda çok daha net olabildiğinizi ve potansiyelinizi çok daha verimli kullandığınızı somut olarak görmeye başlayacaksınız.

İlginizi çekebilir: Japonların uzun ve mutlu yaşam sırrı: İkigai 

Guyub / Endonezya

Endonezya’da yaşayan Java halkının, topluluk içinde birbirleriyle ilişki kurma şeklini tanımlayan guyub kısaca, ‘güçlü bir aidiyet duygusu, karşılıklı şefkat, samimi ve içten destek’ olarak özetlenebilir. Java kültüründe aynı sosyal gruptaki insanlar sadece birbirini tanımakla kalmaz, aynı zamanda ihtiyacı olan topluluk üyelerine özverili bir şekilde yardım ederler. Topluluktaki herkes, herhangi bir üyenin mutluluğundan kendi mutluluğuymuşçasına zevk alır, bu nedenle grupta bulunan kimse mutluluğunu diğerleriyle paylaşmaktan çekinmez. Zor zamanlarda olduğu kadar mutlu anlarda da birbirinin yanında olan topluluk üyeleri arasında kolektif bir destek mekanizması olduğu için problemlerin çözümü ekip çalışmasıyla, çok daha hızlı şekilde gerçekleşir.

Guyub felsefesini hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

Başkalarının hayatlarına dokunmanın, içinde bulunduğumuz topluma katkı sağlamanın, yardımlaşmanın ve dayanışmanın mutlu bir hayatın formülü olduğunu öğütleyen guyub felsefesi, yakınımızdaki kişilerle kurduğumuz içten ve samimi ilişkilerin desteğe ihtiyaç duyduğumuz anlarda kullanabileceğimiz doğal ve organik bir kaynak yarattığını gösteriyor. Ekonomik sıkıntısı olan bir arkadaşınıza maddi ve manevi anlamda destek olmak, aile bireylerinizden birinin sağlık problemi olduğunda ailenin diğer üyeleri için destek sağlamak, iş arkadaşlarınızın altından kalkmakta zorlandığı bir projeyi takım çalışması ve işbirliğiyle çok daha kısa sürede bitirmek gibi dayanışmayı odağına alan eylemler birine yardım etmenin verdiği manevi hazzın yanı sıra, kendinizi çok daha güçlü, desteklenmiş ve özgüvenli hissetmenize yardımcı olacaktır.

Wu wei / Çin

Kabaca ‘çaba sarf etmeden’ olarak tercüme edilen wu wei felsefesi, dışarıdan gelecek olumlu ya da olumsuz hiçbir etkiye engel olmaya çalışmadan, müdahale etmeden ve çaba sarf etmeden, sizi etkilemesine izin vermek anlamına geliyor. Wu wei’ felsefesini hayatınıza entegre etmenin en kolay ve etkili yolu, yaşamda karşılaştığınız her durumda aşırı bir çaba sarf etmeden hareket etmek ya da atacağınız her adımdan önce egonuzu bir kenara kaldırarak, tamamen kendi isteklerinizden, arzularınızdan ve hırslarınızdan arınmış şekilde yola koyulmak olacaktır. Wu wei, ‘en çok’, ‘en iyi’, ‘en mükemmel’ olana ulaşmayı değil, ‘en rahat’ hissettirene odaklanmayı öğütler. Wu wei, en basit ve yalın haliyle kendinizi akışa bırakmanız demektir.

Wu wei felsefesini hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

Wu wei öğretisi, güçlü olmanın kontrolü bırakmakla mümkün olabileceğini, efor sarfetmemenin evrenle uyumlanmamız, dengeyi bulmamız ve daha huzurlu olmamız için en önemli gereklilik olduğunu öğütler. Wu wei’yi hayatınızda uygulamak için karar vermeden önce biraz durup beklemeyi, karşınıza çıkan her fırsata anında atlamamayı, her şeyi biraz akışına bırakıp rahat bir nefes alarak çevrenizdeki tüm durumların, insanların ya da zorlukların sizin adınıza karar vermesine izin vermeyi deneyebilirsiniz.

Pakikipagkapwa-tao / Filipinler

Pakikipagkapwa-tao, insanın başkalarıyla kurduğu ilişkilerde tüm çıkarlarını, bireysel menfaatlerini ve etiketlerini bir kenara bırakarak diğer insanlarla sadece insani değerler çerçevesinde ilişkilenmesini ifade eder. Filipin kültüründe bireysel değerlerden çok topluluk değerlerine önem verilir ve topluluktaki bireylerin bireysel sorumlulukları herkesin ortak görevi olarak görülür. Bu nedenle pakikipagkapwa-tao felsefesi, birbirinin ihtiyaçlarını gözeten, birbirine her koşulda sorgusuz sualsiz destek olan insanlardan oluşan bir sosyal destek sisteminin oldukça otantik ve doğal bir yolla oluşmasını sağlar.

Pakikipagkapwa-tao felsesini hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

Herkesin sadece kendisine fayda sağlayacağını düşündüğü şeylere odaklandığı, çıkar ilişkilerinin baskın olduğu, rekabet ve yarışın gün geçtikçe ivme kazandığı günümüz dünyasında pakikipagkapwa-tao felsefesini yaşamınıza entegre etmeniz biraz zor olsa da, bu felsefenin özünde olan sosyal destek sisteminizi güçlendirmek için önce diğer insanları önemsemeyi ve gerektiğinde odağınızı kendi ihtiyaçlarınızdan diğer insanların ihtiyaçlarına çevirebilmeyi öğrenmeniz gerekiyor. Bu da daha fazla empati kurabilmeniz, başkalarının ihtiyaçlarına daha duyarlı olabilmeniz ve başkalarına koşulsuz olarak yardım etmeye daha istekli olmanızla mümkün. Pakikipagkapwa-tao felsefesini hayatınızda uygulamaya başladığınızda kendinizi daha az bencil hissettiğiniz, daha sevgi dolu olduğunuz ve daha insancıl yaşadığınız bir dünya inşa edebilirsiniz.

Itadakimasu / Japonya

Japon halkı yemek ritüelleri konusunda son derece geleneklerine bağlı olmalarıyla ve yedikleri her şeye büyük bir saygı duymalarıyla bilinir. Japon kültürüyle ilgileniyorsanız, bu kültürdeki insanların yemek yemeden önce ‘itadakimasu’ dediğini duymuş olabilirsiniz. İtadakimasu, en basit haliyle ‘alçakgönüllülükle kabul ediyorum’ anlamına geliyor. İtadakimasu, Budistlerin evrendeki tüm canlı varlıklara saygı duyma inanışıyla yakından ilgili olmasıyla birlikte, özünde yemek için yaşamları sonlandırılan tüm bitkilere ve hayvanlara teşekkür etmenin bir yolu olarak görülebilir. İtadakimasu aynı zamanda, yemeği hazırlayan şeften pirinci eken, büyüten, işleyen çiftçilere kadar yemeğin her aşamasına katkıda bulunan ve hazırlanmasına emek veren herkese de teşekkür etmenin nazik bir yoludur.

İtadakimasu felsefesini hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

İtadakimasu, yediğimiz yemekten aldığımız nefese kadar evrenin bize sunduğu tüm nimetlere şükretmenin, insan olarak tükettiğimiz en basit şeylerin bile üzerinde nasıl büyük emekler olduğunu hatırlamanın, doğaya saygı duymanın ve sahip olduğumuz kaynakları bilinçli tüketmenin ne kadar önemli olduğunu fark etmemizi sağlayacak bir öğreti. Tüketim alışkanlıklarınızı gözden geçirerek, tükettiğiniz şeylerin kaynağını, hangi koşullarda üretildiğini sorgulayarak; israf etmeyerek ve dönüştürerek bu felsefeye uygun bir yaşam tarzını benimseyebilirsiniz.

Tri Hita Karana / Bali

Evrenle, doğayla ve diğer insanlarla uyumlu olmanın mutlu olmak için gerekli olduğuna inanlardansanız, tri hita karana sizin yaşam felsefeniz olabilir. Tri hita karana kelime anlamı olarak, ‘mutlu olmanın üç yolu’ anlamına geliyor. Tri hita karana felsefesindeki bu üç yol ise insanlarla, tanrıyla ve doğayla uyum içinde olmak.

Dengeli bir yaşam sürmenin, bedensel, ruhsal ve zihinsel olarak dengede olmanın; diğer insanlarla kurduğumuz ilişkilerin sağlıklı olmasının ve doğayla bağlantımızı korumanın sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürmek için ne kadar önemli olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Bali halkının yaşam felsefesi olarak benimsediği, geleneksel tri hita karana öğretisi de denge ve uyum içinde yaşamanın mutlu bir yaşamın formülü olduğunu öğütlüyor.

Tri Hita Karana felsefesini hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

Tri hita karana felsefesini yaşamınızda uygulayabilmek için diğer insanlarla sağlıklı ve destekleyici ilişkiler geliştirebilir, spiritüel yönlerinizi keşfetmek için merak ve çaba gösterebilir, doğada tek başınıza vakit geçirerek üzerinde yaşadığınız dünyayla olan bağlantınızı güçlendirebilirsiniz.

Wabi-Sabi / Japonya

Salvador Dali’nin ‘Mükemmellikten korkmayın çünkü ona asla ulaşamayacaksınız.’ sözünü daha önce duymuş olabilirsiniz. Epey bir doğruluk payı olan bu ilham verici alıntı, Japonların wabi-sabi felsefesini en iyi özetleyen sözlerden biri. Wabi-sabi felsefesi, en basit tanımıyla ‘kusurları kucaklamak’ anlamına geliyor. Güzelliği ve estetiği kusurlu olan şeylerde de bulabileceğimizi söyleyen bu felsefe, hali hazırda sahip olduklarımızdan hoşnut olmayı ve daha fazlası için kendimizi hırpalamamızın anlamsız olduğunu öğütlüyor.

Wabi-Sabi felsefesini hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

Wabi-sabi tüm insanlığın ortak paydası olan kusurlara, düzensizliğe ve her şeyin artısıyla, eksisiyle ‘olduğu gibi’ olan haline odaklanır. Dolayısıyla bu felsefeyi benimsediğinizde kendinizi mükemmel olmak için zorlamamayı, sahip olduğunuz her şeyi kabul edebilmeyi; kendinizin eksiklik, zayıflık, hata olarak gördüğünüz yanlarınızı da şefkatle kucaklamayı öğrenebilirsiniz.  

Kintsugi / Japonya

Japon estetik ve sanat anlayışı, nesnelerde zamana ve kullanıma bağlı aşınmalara, çatlamalara ve kırılmalara değer verir. Kintsukuroi ya da kintsugi sanatı da, nesnelerde zamanla oluşmuş çatlakları ya da kırılmaları; altın, gümüş, platin gibi dikkat çeken, parlak renkteki boyalarla tamir etmeyi içerir. Kırılmış olan nesneler çöpe atılmak ya da bir kenara kaldırılmak yerine çatlakları ve kırıkları daha da belli olacak şekilde yapıştırılıp boyanarak, nesneye eşsiz bir görünüm kazandırılır. Bu nedenle de kintsugi sanatıyla ile tamir edilmiş olan nesneler, yeni ve eskimemiş versiyonlarından çok daha değerli kabul edilir.

Kintsugi sanatı bir yaşam felsefesi olarak da hayatta yaşadığımız kalp kırıklıklarının, yüzümüzde oluşan çizgilerin, ağıran saçlarımızın, hatalı ve kusurlu gibi gördüğümüz yanlarımızın çok daha değerli olduğunu, bu nedenle mükemmeli arzulamak yerine kusurlu ve hatalı gördüğümüz yanlarımıza verdiğimiz değeri bir kez daha gözden geçirmemizi; kusurlarımızdaki güzellikleri görmeyi öğrenmemiz gerektiğini söylüyor.

Kintsugi felsefesini hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

Kintsugi felsefesinden ilham alarak yaşamınızı dönüştürmek, olumlu ya da olumsuz sahip olduğunuz her şeyle kendinizi kucaklayabilmenize, hayatta karşınıza çıkan ve sizi kıran olumsuz deneyimlere çok daha farklı bir gözle bakabilmenize ve olduğunuz halinizle ne kadar değerli olduğunuzu hatırlamanıza yardımcı olacaktır.

İlginizi çekebilir: Japon sanatı “Kintsugi”den ilhamla, iyi yaşamak için 4 öneri

Ichigo ichie / Japonya

Dikkat dağınıklığının ve binlerce seçeneğimizin olduğu modern dünyada, anlık hazların peşinde yaşamlarımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Çoğu zaman karşımızdakini dinlemiyor, aynı anda birden fazla işle ilgilenmeye çalışıyor, çevremizde olan biten her şeyle, herkesle ve tüm nesnelerle bağlantımızı kolaylıkla yitirebiliyoruz. Dikkat ve uyumu odağına alan, yaşamı daha çok sevmemize olanak sağlayacak ichigo ichie felsefesi ‘tek seferlik’, ‘tek bir kez’, ‘anlık bir fırsat’ anlamlarına geliyor. İchigo iche felsefesine göre her bir an, her bir buluşma ve deneyimlediğimiz her şey, eşsiz ve bir daha asla aynı şekilde tekrarlanamayacak deneyimlerden oluşuyor. Herhangi bir anın tadını çıkarmak yerine o an içinde başka şeylerle meşgul olduğumuzda, zihnimiz geçmişte ya da gelecekte olduğunda o anı sonsuza kadar kaybetmiş oluyoruz.

Ichigo ichie felsefesini hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

Dünyaya sadece bir kez geliyoruz ve hepimiz bu gerçeğin farkındayız. Ancak günlük endişelerimize ve sorumluluklarımıza kapılıp her saniye bir şeylerle meşgul ettiğimiz zihnimiz, bu gerçeği kolaylıkla unutabiliyor. İchigo ichie yaşamda geçirdiğimiz her ana farkındalık ve dikkatle odaklanmamız gerektiğini, sevdiklerimizle geçirdiğimiz her dakikanın paha biçilemez olduğunu ve anda kalabilmenin odaklanmamız gereken tek şey olduğunu bize hatırlatan bir yaşam felsefesi. İchigo ichie özünde ‘şimdi ya da asla’ mottosunu barındıran, zihnimizi ana getirmemize yardımcı olan açık bir davet olarak görülebilir. Bu felsefeyi hayatınızda uygulamaya başladığınızda her anı size verilmiş bir hediye gibi görmeye, takdir etmeye ve geçmişte ya da gelecekte değil, tam o anda yaşamaya başlayacaksınız.

Haiku – Japonya

Bir yaşam felsefesi olmasa da Japon Edebiyatı’na özel bir şiir biçimi olan haiku, daha üretken olabilmek için yaşam tarzımıza entegre edebileceğimiz, son derece derin ve anlamlı felsefi öğeler barındırıyor. Haiku şiiri üç dize ve genellikle ilk ve son dizeleri beş, orta dizesi yedi olmak üzere toplam 17 heceden oluşan, çerçevesi son derece keskin sınırlarla belirlenmiş bir şiir türü. Haiku şiir tarzının sınırlarının bu kadar keskin olması şairler için kısıtlayıcı olsa da, dizelerde kafiye zorunluluğu olmaması az da olsa esneklik sağlıyor. Sınırları bu kadar keskin olan haikunun en dikkat çeken özelliği, çok az sözcükle çok şey anlatabilmek için kelimelerin oldukça dikkatli seçilmesi ve seçilen her bir kelimenin güçlü mesajlar içermesi gerekliliği.

Haiku’yu hayatınıza nasıl uyarlayabilirsiniz?

Sade, yalın ve israftan uzak bu şiir biçimi özünde hayatımızı sadeleştirmeye çalışırken ihtiyacımız olan ve olmayan şeyleri çok dikkatli değerlendirmemiz, önemli olan şeyleri gözden kaçırmamamız ve elimizdeki kaynakları çok dikkatli kullanmamız gerektiğini öğütlüyor.

İlginizi çekebilir: Haiku tarzı üretkenlik artırma önerileri

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale