Eşlerin birbirine en cok ihtiyaç duyduğu dönemlerden biri hamilelik süreci. Duygusal ve hormonal iniş çıkışların olduğu, bilinmezlik ve heyecan dolu bir bekleyiş. Ailenin yeni üyesinin gelişi öncesi oda, kıyafet, türlü yeni doğan eşyası ve her ailede farklılaşan hazırlık süreci. Keyifle geçen hamilelik sonrası doğum anında yaşadığı kayıpla başlayan “Pieces of a Woman”, son zamanlarda en zorlanarak izlediğim film oldu.
“The Crown” dizisinden de tanınan Vanessa Kirby’nin canlandırdığı Martha karakterinin performansı henüz ilk dakikalardan itibaren etkileyici. Çocuğunu kaybetmesinden sonra eşi ve sosyal hayatında zorlanmalar, annesiyle arasında konuşulamayan ama hep var olan sorunlar bir bir ortaya çıkıyor. Ne kadar kaçmak istese de yaşadığı bebek kaybı sürecini atlatması çok kolay olmuyor. Bu zorlu süreç, filmde ironik bir şekilde eşinin Boston’da yürüttüğü köprü inşasının tamamlanmasıyla eş zamanlı ilerliyor. Doğuma kadar birbirine kenetlenmelerini hayranlıkla izlediğimiz çift, doğum sonrası birbirlerinden uzaklaşmaya başlıyor. Annenin olduğu kadar babanın da süreçteki duygusal ihtiyaçlarının belki de görmezden gelinmesi benim açımdan filmin önemli alt metinlerinden biri.
Hamilelik süreci her ne kadar kadınların deneyimlediği bir süreç olsa da bu dönemin baş karakterlerinden babaların duygularının bazen arka planda tutulduğunu çevremde de gözlemliyorum. Anne ile birlikte babanın da hamilelik sürecinde hayatında büyük bir değişim başlıyor. Günümüzde doğum hazırlık sürecinde babalar da annenin yanında kurslara katılıyor, doğum esnasında anneye nasıl destek olabilir öğreniyor. Annenin yaşadığı her zorlukta onun yanında olup en yakın desteği oluyor. Bir bebeğe hayat verirken onun tüm sorumluluğunu birlikte paylaştığımız babaların süreçteki yeri de yadsınamaz.
Bir doğum ebeveynler için yeni bir dönemin açılışı, yeni öğrenmelerin başlangıcı, bilinmeyenlerin içinde yol bulma süreci belki de. Sürecin sonunda her ne olursa olsun bu dönemin partnerlerimiz için de çok kolay olmadığını, aynı hassasiyetleri onların da yaşadığını ve süreçte her ihtiyaca birlikte göğüs gerileceğini düşünürsek babaları da biraz daha iyi anlayabiliriz belki.
Cambridge Üniversitesi’nden Michael Lamb’in 1970’lerde babalar üzerinde çalışmaya başlaması ile takip eden birçok araştırma da çocuk-anne ilişkisinin çok ön planda tutulup, babanın çocuğun gelişiminde etkisinin ikinci planda bırakıldığını gösteriyor. Hatta çocuk yetiştirirken babalarda da hormonal değişimler olduğunu gösteren araştırmalar var. Psikolog Ruth Feldman’ın araştırmaları, babaların da çocuk ile bağlarını geliştirirken bir değişim sürecinden geçtiğini ortaya koyuyor. Babaların her durumda hamilelik süreci ve sonrasında anlaşılmaya, onaylanmaya ve desteklenmeye ihtiyacı var.
Filmi Shia LaBeouf’un canlandırdığı Sean karakteriyle empati kurarak izlemeyi deneyimlersiniz belki bu noktalar sizlerin de aklınızdan geçebilir. İzlemek isteyenlere keyifli seyirler. 🙂
İlginizi çekebilir: Gelenekler hayatımızın neresinde: Gelenekler bir gereklilik mi?