Doğru (!) cinselliği kim biliyor?
Dergileri ve web sayfalarını “Bir kadını nasıl tatmin edersin?”, “Boşaldıktan sonra onu tatmin etmenin 5 yolu” ve bunun gibi çeşitli “öneriler”le dolu başlıklar dolduruyor. Benim sormak istediğim soru ise şu : Kim diyor bunları? Ve tabi, onlara güvenebilir miyiz? Eğer cinsellik bir bilim olsaydı, eminim bilirdik bunu. Biyoloji ya da diğer alanlarda yapılan araştırmalar ve açıklamalar beni ikna etmiyor. İyi cinsellik ile kötü cinsellik arasındaki gerçek fark nedir? Pozisyon çokluğu mu? Ne kadar sürdüğü mü? Aletin ne kadar büyük olduğu mu? Nasıl hareket ettiğin mi? Yoksa çiftlerin birbirlerinin vücutlarını ne kadar tanıdığı mı? Orgazmların sayısı mı? Ya da belki, hepsi sadece bir ruh hali, ritim, bağ ve dikkat meselesi. Bana kalırsa o dergilerde okuduğumuz “önce şunu yapın, sonra bunu yapın, şu kadar okşayın” tarzı yazıların hiçbir anlamı yok. Asıl mesele, kişinin kendi bedenini ne kadar tanıyabildiği. Kendi vücudunu, genel insan vücudunu değil. Bazıları aynaya bakarak keşfetti, bazıları seks oyuncakları yardımıyla tanıdı, bazıları ise geleneksel olarak kendi elleriyle öğrendi. ( Ben Harper’ın dediği gibi) Kültürel olarak bakacak olursak kadınların hazzı önemsemedikleri söylenebilir. Erkeğin kadın üzerindeki hakimiyetini sağlayan en büyük araçlardan biri olarak din, cinselliği bir tabu haline getirmiş durumda. Zevk almak her çağda bir nevi günah olarak algılanmış, cinselliğe yalnızca üreme yolu olarak bakılmış. 70’lerin sonuna kadar, kadınların çoğu cinsellikten haz almıyordu. Peki bugün bu değişti mi? Bazı açılardan evet ama “zevk vermekten zevk alma” bugün hala kadın hazzı konusunun ana söylemi. Paradoksal olarak da, medyada cinselliğin nihai amacının orgazma ulaşmak olduğu söylemi geçiyor. Artık orgazma ulaşmadan yaşanan cinsellik düşük bir performans örneği olarak gösteriliyor. Bu ne anlama geliyor? Temel olarak, her cinsel birleşmede orgazm olmamanın verdiği kişisel hayal kırıklığı bir yana, bir de bundan dolayı suçlu olmak mı gerekiyor yani? Bu orgazm diktatörlüğü “iyi cinselliğin” gerçek tarifi mi şimdi? Benim cevabım hayır. Bu performans ideolojisi cinselliği bir “başarı” ve “başarısızlık” meselesi haline getirmekte, partnerler üstünde de ayrı bir baskı yaratmakta. İşte kendini kanıtlaman gereken bir konu daha. Günümüzde bu başarı (!) kompleksi yatak odalarına kadar girmiş durumda. Bir de üstüne, kadınlar partnerleri “başarısız” olduğunda onları yatıştırmakla uğraşmak zorunda kalıyor. Bir yandan da kendilerini rahatlatmak zorundalar tabi. Onların da kafasından tonlarca soru geçiyor. “Ben neden hiç vajinal orgazm olmadım?”, “Ben kötü bir partner miyim?” ve bunun gibi kafa kemiren onlarca soru. Bunların yanı sıra bir de etkili olma derdi var. O da insanı cinselliği mekanikleştirmeye itiyor. Medya kendi kendinize sorduğunuz bütün o soruların cevaplarını size kendisinin vereceğini vaat ediyor. Oysa ki cinsellik bunun tam tersi olmamalı mıydı? Bir anda bedenlerimizin birbirine dokunuşundan başka her şeyi unuttuğumuz, kısa da olsa tamamen kendimize güven ve pür zevk yaşadığımız bir an değil miydi o? Bana kalırsa medyada gördüğümüz bu orgazm diktatörlüğü, cinselliğe yeni kurallar getirmekten ve yeni bir ahlak düzeni yaratmaktan başka bir şey yapmıyor.