Hayvanlarla konuştuğunuzda
onlar da sizinle konuşur ve
böylece birbirinizi tanırsınız.
Onlarla konuşmazsanız
onları tanıyamazsınız.
İnsan bilmediği şeyden
korkar.
Korktuğu şeyi ise yok eder.
-Şef Dan George
Hayvanlarla insanların bir arada yaşadığı, aynı dili konuştuğu, belki de konuşmadan anlaşabildiği bir dünya düzenini düşünün. Bunu birçok filmde görmüş, birçok kurgu eserde okumuş olabilirsiniz. Hatta belki rüyalarınızda böyle bir dünyada yaşamışsınızdır. Yine de düşünmeye devam edin. Karada, suda, havada yaşayan onca kanatlı, yüzgeçli, boynuzlu, yeleli hayvanla birer dost gibi anlaştığınızı, onların bilgeliklerinden ve doğaya dair tecrübelerinden yararlandığınızı, (bu kısım hoşunuza gitmeyebilir ama) birlikte avlandığınızı ve yiyeceklerinizi, yaşam alanlarınızı paylaştığınızı düşünün. Kış uykusuna yatan bir ayının, bunu neden yaptığını size enikonu anlatabildiğini ve sizin de –vücut yapınıza uygun olması durumunda– onlarla birlikte kış uykusuna yatıp kendinizi daha iyi hissederek uyandığınızı hayal edin. Erişilmesi güç yüksekliklerde yetişen şifalı otları yiyen bir dağ keçisinin size tüm bu otları ve şifalarını anlatabildiğini düşünün. Toprağa yalınayak daha çok bastığınız, rüzgârı ve yağmuru iliklerinize dek hissettiğiniz, uzuvlarınızı birer kanat, birer yüzgeç gibi farkındalıkla kullanabildiğiniz bir yaşamı hayal edin.
Hayal edebileceğimiz her şeyde bir parça da olsa gerçeklik payı yok mu? Modern hayattan uzakta geçirdiğiniz bir doğa tatilinde hayvanları mutlaka gözlemlemişsinizdir. En yabani hayvanın, örneğin bir sincabın, bir geyiğin bile, siz sakin kalabildikten ve ona saf sevgiyle yaklaştıktan sonra elinizden bir şeyler yediğine şahit olmuşsunuzdur. Aslında farkında olabildiğimiz takdirde, hayvanlar âleminin bizlere öğretecek çok fazla şeyi olduğunu görürüz. Bazı hayvanların adaptasyon ve hayatta kalma yetenekleri inanılmazdır; bazı hayvanlar hiçbir zaman kanser gibi ölümcül hastalıklara yakalanmazlar; neredeyse hepsi, doğaya ve çevrelerine zarar vermeden yaşamayı bilir. Dikkatli gözlemleyebilen herkes için hayvanlar bizlere, açığa çıkaracağımız potansiyellerimizi, farkında olmadığımız yanlarımızı ve kadim öğretilerin şifalarını ve faziletlerini gösterir. Ancak hayvanlardan bir şeyler öğrenebilmemiz için önce onları hakkıyla görüp işitmeyi, ardından da onlarla konuşmayı öğrenmemiz gerekir.
Ted Andrews, Omega Yayınları etiketiyle okurlarla buluşan Rehber Hayvanlar kitabında, bizlere “hayatın işaretlerini hayvan rehberliği ile okuma sanatını” öğretiyor. Hayatının büyük bir bölümünü doğayla iç içe geçirmiş olan yazar, kendi deneyimlerinden de yola çıkarak okura hayvanların mesajlarını okuyabilmenin, onların dilini öğrenebilmenin, doğal yaşamdaki sembolleri görebilmenin yollarını anlatıyor. Andrews, spiritüel âlemin doğal yaşamlarımızda ne şekillerde tezahür ettiğini daha iyi anlayabilmemiz için totemleri (yaşamımız boyunca fenomenleri ve enerjileriyle yakından ilişkili olduğumuzu hissettiğimiz doğal nesne, hayvan veya varlıklar) ve özellikle de hayvan kılığındaki ruh totemlerini inceliyor. Hayvan totemlerinin farkına varıp onu onurlandırabilen insanların, bu totemlerin ardındaki arketipsel enerjileri kendi hayatlarında uyandırabileceklerini iddia eden Andrews, kitap boyunca kişisel hayvan totemlerinizi tespit etmenize yardımcı olacak bazı tekniklere yer veriyor. Dört kısım ve toplamda on yedi bölümden oluşan kitapta kuş totemleri, kuş tüyleri ve uçuşun gizemi (“Her kuş tüyü bir totemdir. Kutsal bir nesne hâline gelebilir,” diyor Andrews) böcek totemleri, böcek ve sürüngenlerin egzotik dili, hayvan totemlerinin şifası, majisi ve her bir hayvan grubunun totem sözlükleri yer alıyor.
Ruh totemlerinizi bulma ve hayvan rehberliğini anlama yolunda, birçok kadim inanışın da benimsemiş olduğu birtakım sembolleri ve doğadaki işaretleri anlamak, fark etmek ve yoluna farkındalıkla devam etmek isteyenler için Rehber Hayvanlar: Hayatın İşaretlerini Hayvan Rehberliği ile Okuma Sanatı şahane bir kaynak. Ancak bu gibi inanışları hayatında pratik etme noktasında harekete geçemeyen ya da bu gibi inanışların “batıl” kökenleri olduğunu düşünenler için bile kitap, insanın doğayla ve canlılıkla olan bağlarını güçlendirmek için muazzam ipuçları veriyor. Çünkü yazar, kitap boyunca “doğayı ve canlılığı onurlandırmak için” yapabileceğimiz ve basit ama bizler için gerek mental gerekse fiziksel birer şifa kaynağı olabilecek basit yöntemlerden bahsediyor: Ağaç dikmek, hayvanları ve faaliyetlerini gözlemlemek, doğa hakkında mümkün olduğunca çok şey öğrenmek, kuş evleri yapmak, arıları ve kelebekleri çekecek çiçekler dikmek, çevreyi korumak ve çevreyi destekleyen kuruluşları desteklemek gibi.
Doğa ve hayvan sevginiz, onlarsız yapamayacağınız bir noktaya gelmişse ve doğayla baş başa olduğunuz tatiller sizi her şeyden daha çok mutlu ediyorsa; doğayı gözlemlemek, fotoğraflamak size büyük keyif veriyorsa; doğa ve hayvanlar için bir şeyler yapmaya, çeşitli kuruluşlarla çalışmaya vakit ayırıyorsanız hiç şüphesiz hayatın rehberliğini okuma pratikleri yapma vaktiniz gelmiş demektir! Çünkü doğayla olan bağımızı yeniden hatırlamak hepimize, her zaman iyi gelir!
Bu yazı Özge Nur Küskün tarafından kaleme alınmıştır.
İlginizi çekebilir: Koşulsuz Şefkat: Yeniden başlayabilmenin gücünü hatırlatan, bilgelik dolu bir rehber