X

Doğal afetlerden etkilenen ülkeler ve eğitim çözümleri

6 Şubat Pazartesi saat sabah 04.00 sularında Kahramanmaraş’ta meydana gelen büyük deprem sonrasında başta merkez üssü Pazarcık olmak üzere civardaki pek çok il, ilçe ve köyde meydana gelen yıkıcı hasarların ardından arama-kurtarma çalışmaları ve ilgili bölgelere yardımların gönderilmesi için çeşitli bağış kampanyaları başlatıldı. Kurtarma ve destek çalışmaları devam ederken önce depremden etkilenen bölgeler daha sonra da tüm Türkiye genelinde farklı kademelerdeki eğitimlerin devamı için çeşitli kararlar alındı. Alınan kararlar akıllara şu soruyu da getirdi: Büyük felaketler sonrasında hangi ülkeler eğitime nasıl devam etti?

Doğal afetler dendiğinde dünya üzerinde akla gelen ilk ülke olan Japonya, sonrasında Amerika, Haiti, Sri Lanka ve Mozambik, Zimbabve, Malavi bölgelerinde, geçmişte yaşanan büyük felaketler sırasında eğitim çalışmalarının tüm zorluklara rağmen devam ettiği biliniyor. Öğrenciler, fiziken okul ortamında olmasa dahi eğitimlerini ara vermeden sürdürebildiler veya çeşitli fiziki düzenlemeler ile okullara gitmeye devam ettiler.

Afet sonrası eğitim üzerine global örnekler

Peki, ülkeler başlarına gelen bu büyük felaketlerden sonra eğitim sisteminin sekteye uğramaması için ne gibi adımlar attılar, neler yaptılar? Dünyadan örnekler şu şekilde:

Japonya: Japonya’daki 2011 Tōhoku depremi ve tsunami sırasında, çok sayıda okul ve eğitim kurumları zarar gördü, ancak Japon eğitim sistemi hızla tekrar kurularak eğitim faaliyetlerini sürdürdü. 19.759 kişinin hayatını kaybettiği ve 2553 kişinin kaybolduğu 9.0 büyüklüğündeki deprem sonrasında eğitimin devam etmesi için mobil okullar kullanıldı ve öğrencilere ara vermeden eğitim imkanı sunuldu. Ayrıca 1945 yılında yaşanan atom bombası atılması felaketinden sonra Hiroşima’da öğrenciler öğretmenler eşliğinde fiziken mümkün olan her ortamda derslerine devam ettiler, açık hava sınıfları kuruldu ve binlerce eğitim gönüllüsü bölgeye desteğe koştu.

Savaş Muhabiri Stephen Kelen / Hiroşima

Sri Lanka: 9.1-9.3 büyüklüğündeki depremin devamında oluşan 2004 Boxing Day Tsunamisinden sonra, 30.000’den fazla kişinin öldüğü bilinen Sri Lanka’da hükümet ve uluslararası yardım kuruluşları hızlı bir iş birliği ile eğitim faaliyetlerini başlatmak için büyük çaba sarf ettiler. Mobil okul yaklaşımı ile ara vermeden eğitim-öğretim çalışmaları tsunamiden etkilenen her bölgede devam etti.

Amerika: Amerika’nın farklı eyaletlerinde zaman zaman meydana gelen büyük kasırgalarda eğitimin sekteye uğramaması için üniversitelerin çeşitli kararlar aldığı biliniyor. 2005 yılında 1.836 kişinin öldüğü, 160 km/saat hızındaki Hurricane Katrina sırasında, Tulane Üniversitesi öğrencilerine farklı üniversitelerde geçici olarak eğitim alma ve konaklama imkanı sunmuştur. Benzer bir şekilde, 2017’de meydana gelen Hurricana Harvey kasırgası sırasında, Houston Üniversite’sinin öğrencilerin okula fiziksel olarak devam etmesini sağlamak için hasar gören binalarını ve ekipmanlarını hızlı bir şekilde onardığı biliniyor.

Haiti: Haiti’de 7.0 büyüklüğündeki 50.000-100.000 arasında kişinin öldüğü 2010 depreminden sonra, Haiti hükümeti ve uluslararası yardım kuruluşlarının çabaları sonucu eğitim faaliyetlerine devam edildi. Acil barınma yerlerinde eğitim çalışmaları yapıldı, gönüllüler desteğe koştu. Eğitim kampları için özel çadırlar kuruldu ve eğitim faaliyetlerinin devamı, hükümetin de önceliklendirmesi ile uluslararası yapılan yardımların kritik bir parçası oldu.

Ancak, üzerinden 10 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, bu yıkıcı depremin etkilerinden kurtulamayan Haiti’de hala eğitim sistemi istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Bu durumun açığa çıkmasında ülkenin ekonomik ve sosyal açıdan gelişmesini tamamlayamamış olması da etkilidir ve Haiti hükümeti uluslararası kuruluşların desteği ile hala eğitimi canlandırmak, iyileştirmek ve ülkenin geleceğine yatırım yapmak için çalışmalarına devam etmektedir.

Mozambik, Zimbabve, Malavi: 2019 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “güney yarım kürede kaydedilen en ölümcül fırtınalardan biri” olarak tanımlanan ve 1500’den fazla kişinin öldüğü ve çok daha fazlasının kaybolduğu bilinen Cyclone Idai, güneydoğu Afrika’yı vurarak Mozambik, Zimbabve ve Malavi’de büyük bir yıkıma ve sellere neden oldu. Ve bu büyük felaket sonrasında eğitim, ciddi bir hasar aldı. Uluslararası yardım kuruluşlarının desteği ile oluşturulan ‘acil eğitim yardımı paketi‘ sayesinde çok sayıda öğrencinin eğitim alması sağlandı.

Yardımların büyük bir kısmını sağlayan Education Cannot Wait kuruluşunun eğitim direktörü Yasmine Sherif’in bu felaketin yaşandığı dönemde yapılan eğitim destekleri için “Bir çocuk veya ergen için kayıplar özellikle yıkıcı. Eğitim hizmetlerine öncelik verilmediği takdirde acılar uzayacak ve yaşamlarında daha derin bozulmalara ve travmalara neden olacaktır.” dediği de kaydedildi. Ayrıca, eğitime yönelik yardımların yanı sıra öğrencilere daha fazla yardımcı olmak için de UNICEF, Save the Children aracılığıyla psikososyal destek sunarak 2019’da yaşanan bu felaketin çocuklar, gençler ve eğitim üzerindeki yükünü hafifletmek için çalışmalarını sürdürdü. Dünya üzerindeki tüm bu örnekler, yaşanan felaketlerin büyüklüğüne ve verdikleri hasara rağmen eğitimi bir öncelik kabul ederek eğitim faaliyetlerini sürdürmeye devam etti.

Afet ve felaketlerden sonra eğitim sistemini devam ettirmek için neler yapılabilir?

Yukarıdaki örnekler, bir ülkenin eğitim sisteminin büyük afetler sonrasında bile devam edebileceğini gösteren önemli detayları içerir. Her ülkenin durumu ve yaşadığı afetin, felaketin etkisi farklı olsa da bu örneklerden hareketle çeşitli yollara başvurularak eğitim faaliyetlerinin sürdürülmesi sağlanabilir. Bunlar; mobil okullar, açık hava sınıfları, acil barınma yerlerindeki eğitim çalışmaları, uluslararası kuruluşlardan gelen eğitim yardımları, hükümet desteği ve online eğitim olabilir. Bölgelerdeki okullar hasar gördüyse veya yerinde eğitim vermek mümkün değilse, ülkeler mobil okullar kullanabilirler. Afet sonrasında açılan acil barınma yerlerinde de eğitim faaliyetlerine devam edilebilir; gönüllü öğretmenler, eğitimciler, akademisyenler bu hususta yardımcı ve yol gösterici olabilir. Hükümet desteği ve uluslararası yardım kuruluşlarından ayrılan fonlarla eğitim çalışmaları için uygun ortamlar ve materyaller sağlanarak eğitim çalışmaları sürdürülebilir. Öte yandan, teknolojik alt yapının yeterli ve herkes için ulaşılabilir olduğu noktada, online eğitim sistemine geçiş yapılabilir ancak, deprem, doğal afet veya farklı türdeki bir felakete maruz kalan bölgelerdeki öğrencilerin internet erişiminin nasıl sağlanacağı konusunda gerçekçi ve işe yararlar çözümlerin sunulduğundan emin olunması gerekir. Ve uzmanlara göre öğrencilerin, bir arada olmalarının hem sosyal hem psikolojik anlamda güçlü bir destek yarattığı da göz ardı edilmemelidir.

Dünyaca ünlü eğitim uzmanlarından görüşler

Dünyaca ünlü eğitim uzmanları ve akademisyenler, afet sonrası eğitim programlarının sürdürülebilir olmasının çocukların, gençlerin gelecekteki eğitim ve iş fırsatlarının etkilenmemesi için çok önemli olduğuna dikkat çekmektedirler. Harvard Graduate School of Education’da eğitim profesörü olan Sarah Dryden-Peterson’a göre afet sonrası eğitimin devamı hem çocukların hem de ailelerin hayatında yapıcı ve büyük bir öneme sahiptir; bu nedenle eğitimin her koşulda devam etmesi gerekir. Duke Üniversitesi’nde Priscilla Little’a göre ise büyük felaketler ve doğal afetler sonrasında eğitim programlarının çok hızlı bir şekilde yapılandırılması ve uygulanmaya başlaması çok önemlidir. Dünya üzerindeki tüm çocukların daha iyi imkanlara sahip olması, sosyal desteğe, yemeğe, temiz suya ve eğitime erişmesi için çalışan sosyal yardım kuruluşu World Vision’a göre ise bir afet sonrasında yer alan müdahalelerde eğitim, önceliklendirilmesi gereken en önemli hususlardan biridir; bu nedenle ‘acil durumlarda eğitim‘ yardım paketi için ciddi bir bütçe ayrılması gerekir. Çünkü, World Vision’ın da altını çizdiği gibi eğitim, hayat kurtarıcı bir müdahaledir. Çocuklara öğrenmeleri ve oynamaları için güvenli bir yer sağlarken onları şiddet, sömürü gibi olumsuz durumlardan korur ve “Acil durumlarda eğitimin sürekliliğinin sağlanması, çocuklar üzerindeki sosyal, ekonomik maliyeti ve fiziksel, duygusal, psikososyal etkiyi önemli ölçüde azaltır.” Eğitim alanındaki uzmanların da hemfikir olduğu üzere felaketler sonrasında öğrencilerin eğitimlerini devam ettirmesi, onların fiziksel, duygusal ve ruhsal iyileşmelerine yardımcı olur, güçlü durmalarını ve umutlu kalmalarını destekler. Eğitim, bireysel ve toplumsal iyileşmenin, gelişmenin, büyümenin belkemiğidir.

Son olarak, uzmanlara göre eğitimin her yaştan birey için yaşamı normalleştirmeye, kolaylaştırmaya ve hayatta kalmaya yardımcı olan bir araç olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenlerle, büyük felaketler sonrasında ülkelerin her yaştan öğrenci için eğitimi devam ettirmesi çok önemlidir ve ülkenin geleceği için büyük bir yatırımdır. Felaketler sonrasında ülkedeki tüm öğrencilere eğitim alma şansı vermek, ülkenin gelecekteki kalkınmasını teşvik eder. Tüm bu adımların yanı sıra her afet ve her ülke farklı olduğu için, eğitim sistemini tekrar başlatmak ve devam ettirmek için bireysel çözümlere ihtiyaç duyulacağı da unutulmamalıdır.

İlginizi çekebilir: Nezaketi ve iyiliği yaymanız için bilimsel destekli 7 sebep

Kaynaklar: japanfs.org, unesco.org, worldbank.org, royalsocietypublishing.org, reliefweb.int, hiroshimapeacemedia, wikipedia, worldvision.org

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.

Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.

Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale