Kendinizi bir ormanda hayal edin… Küçük bir derenin kenarına oturmuşsunuz, suyun kayalara çarptıkça çıkan sesini dinliyorsunuz… Ağaçların rüzgârla sallanan dallarının arasından içinizi ısıtan güneş ise masmavi gökyüzünde sakin…
İşte size 5 element; etrafta gördüğünüz bütün bitkiler, ağaçlar, çiçekler “Ağaç” elementi, dere “Su” elementi, suyun içindeki mineraller, “Metal” elementi, ayağınızı bastığınız, bulunduğunuz alan “Toprak” elementi ve evrenimizdeki en güçlü enerji olan; Güneş ise “Ateş” elementinin temsilcisi…
Evet, 5 elementi anlamak için farkındalığımızı doğaya çevirmemiz yeterlidir çünkü Doğa en büyük öğreticidir. Doğanın yasalarını incelediğimizde, 5 elementin evrenimizdeki işleyişini de anlamak daha kolay hale gelir. Taocu Doğa Ekolüne göre 5 element kavramı sadece, doğayı anlamak için değil, tıp, tarım, günlük yaşam, siyaset için de kullanılmıştır. 5 element içinde bir sürü özellik vardır. Hem doğa, hem de onun küçük ölçekteki birimi olan insanlara egemen olan enerji yasalarını da içinde barındırır.
Her elementin, mevsimi, hava durumu, rengi, şekli olduğu gibi insan vücudunda da organı, sesi, tadı ve de duygusu vardır… Aynı doğanın ve mevsimlerin her yıl sürekli tekrar eden döngüleri gibi, insanların da içinde değişim döngüleri bulunur. Doğayı büyük, makro kozmos evren diye nitelersek, insanı da küçük ölçekteki mikro kozmos olarak değerlendirebiliriz. Yani doğada gördüğümüz her şey bir şekilde daha küçük ölçekte içimizde de mevcuttur.
Geleneksel Taocu görüşe göre; 5 element evrendeki canlı-cansız bütün varlıkların yapı taşıdır… Dünyadaki her şey de bu 5 elementin bir yansımasıdır. Ağaç, Ateş, Toprak, Metal, Su… Elementler evrenseldir ve her birinin döngüsel davranışı yaşam enerjisi dediğimiz “Chi”nin 5 Yin ve 5 Yang durumlarını oluşturur.
Mevsimlerden yola çıkarak bu 5 elementin işleyişini anlamak her zaman daha kolaydır. Her mevsimin kendine özgü nitelikleri ve ona karşılık gelen elementi bulunur. Ve her mevsim değişiminde, bedenimiz, zihnimiz, duygularımız, ruh halimiz, yediğimiz besinler, giydiğimiz kıyafetler de değişim gösterir… Biz doğaya uyum sağladıkça, doğa bize arka çıkar, kollar, sağlığımızı, duygularımızı olumlu yönde etkiler.
Şu anda içinde bulunduğumuz mevsimi ele alalım… İlkbahar mevsimi yaklaştıkça, mucizevi doğa tekrardan uyanmaya, bitkiler filizlenmeye, etraf yeşermeye, çiçekler tomurcuklanmaya başlar. Geceler kısalırken, günler uzar. Böylelikle Yang enerjinin de doğumu başlamıştır. Yaklaşan ilkbahar “Ağaç “ elementinin karşılığıdır…
Ağaç yeni başlangıçları, gelişmeyi ve büyümeyi sembolize eder. Her şeye hayat veren olumlu bir yapısı vardır… Bu olumluluk bizim duygularımıza da yansır; coşku ve yeni heyecanlar hissederiz. Bedenimiz yavaş yavaş ısınan havanın etkisiyle gevşerken, mevsime uygun olarak, kıyafetlerimiz hafiflemeye, taze sebzeler sofralara girmeye başlar. Ağaç elementinin özelliğine uygun olarak, bizim de yeni başlangıçlara, olumlu düşüncelere, minnete ve eski her türlü eşya-kişi-duyguyu yenilemeye ihtiyacımız vardır. Ağaç elementinin rengi yeşil, şekli dikdörtgen, vücutta karşılık geldiği organı karaciğer ve gözler, tadı ekşi, duygusu da öfkedir…
Bundan sonra gelecek olan mevsim yazdır… Yaz mevsiminin elementi “Ateş”tir. Yang Enerjinin zirve yaptığı dönemdir. Enerji artık iyice olgunlaşmış ve çiçek açmıştır. Güneş artık en canlı ve sıcak haliyle tepededir. İçimizi ısıtan bu sıcaklık duygularımıza da Ateş elementinin özellikleri olan iyimserlik, neşe, tutku, sevgi ve heyecanı katar… Gençlikte her yaz aşık olduğunuz günleri, dostlarınızla geçirdiğiniz bol kahkahalı uzun yaz akşamlarını hatırlayın…. Artık, kıyafetlerimizle beraber, içimizdeki ısının artışını soğutmak amacıyla tükettiğimiz besinler de hafiflemiştir. Ateş elementinin rengi kırmızı, şekli üçgen, vücutta karşılık geldiği organı kalp, kan ve dil, tadı acı, duygusu ise sevinçtir.
Ve yavaş yavaş güneşin yakıcı etkisi zayıflamaya başlar. Yin ve Yang enerji tarafsız durumdadır. Yaz sonu hasatları başlamıştır. “Toprak”, aynı Toprak ana gibi üzerine ekilen fidana cevap verir, büyütür, geliştirir. Toprak ana gibi hiçbir karşılık beklemeden her zaman vericidir. Enerjisi dengeli, güvenli ve destekleyicidir. Mevsimler arasındaki geçiş dönemidir. Bedenimizde ise besin maddelerinin yiyeceklerimizden yine bir çeşit hasat edilmesini ve sindirilmesini sağlayan mide, dalak ve pankreasa karşılık gelir… Bu dönem o yazdan kalma coşkulu duygularımızın sakinleşmeye başladığı, iç huzuru, anlayış ve empati ile dolu bir dönemidir. Toprak elementinin rengi sarı, şekli kare, tadı tatlı, duygusu ise güven, açıklık, adalettir…
Yapraklar dökülmeye, günler soğumaya ve kısalmaya başlar. Artık ağaçlar, üzerlerindeki meyvelerini bırakmaya, içeriye doğru çekilmeye ve büzüşmeye başlarlar… Yin enerji tekrar yükselişe geçmiş, sonbahar gelmiştir. Sonbaharın elementi “Metal”dir. Ağaçlardan düşen yapraklar veya meyveler gibi bu dönem, işimize yaramayacak, gerekli olmayan ve bizi beslemeyen “çürümüş” duygulardan ve olaylardan uzaklaşıp bırakmak, değerli olanların peşinden koşmanın dönemidir. Bedenimizde; akciğer ve bırakma eylemini gerçekleştiren kalın bağırsak organları ile temsil edilir. Metal elementinin rengi beyaz, şekli dairesel, tadı çürümüş gibi keskin, duygusu ise bırakmanın yarattığı hüzündür.
Ve artık havalar iyice soğumuştur. Doğa uykuya geçmiş, sessizce beklemededir. Yin enerji zirve yapmış, olduğu noktada durağan ve karanlıktır. Tam da doğa gibi artık yavaşlamanın zamanıdır. Yaz boyunca depolanan enerjinin korunacağı, ilkbaharda başlayacak faaliyetler için hazırlıkların yapılacağı günler gelmiştir. Kazaklar çıkmış, besinlerden enerjiyi korumaya ve vücudu ısıtmaya yönelik daha ağır ve doyurucu yiyeceklere geçiş başlamıştır. Soğuyan beden, sıcak çorbanın peşindedir. Mevsim kış; elementi ise “Su”dur.
Bu dönem yağan yağmurlar ve kar doğayı temizler ve gelecek dönem için su depoları oluşturur. Su elementinin duygusu korkudur. Bu da yaşamda kalabilmek için, bilinmeyenin gölgesinde bireyin mücadelesi, arayışı ve bilgeliğidir. Su elementinin rengi siyah, şekli dalgalı, tadı ise tuzludur. Vücutta böbrekler, idrar torbası ve kulak ile ilişkilidir…
Mevsimlerin döngüsü gibi elementlerin de kendi aralarında döngüleri vardır… Yapıcı döngüde, Ağaç elementi, Ateş elementini besler. Bunu Ateşi artırmak için odun atmamız gibi de düşünebiliriz. Ateşin küllerinden Toprak oluşur. Toprağın içinde değerli mineraller, yani Metal vardır… Mineraller suya geçer. Su ise Ağacı besler. Tıpkı en doğalından bir tekerleme gibi. Elementler birbirlerini destekledikleri gibi, birbirlerini yok etmeye veya ele geçirmeye de çalışırlar. Örneğin Ağaç, Toprağı tutar, hareketini engeller. Toprak, Suyu çamura döndürür, bulanıklaştırır. Su, Ateşi söndürür, Ateş, Metali eritir. Metal ise Ağacı keser.
Evet, elementler evrensel ve içlerinde ciddi bir bilgi taşıyorlar. Bu bilgi ile evreni ve bedenimizi, duygularımızı anlamamızı kolaylaştırıyorlar. 5 element teorisini kullanarak, bu bilgiyi farklı alanlarda ortaya çıkarmamız mümkün… Feng Shui ile, mekânlarımızda çıkan elementleri dengeleyerek içinde huzuru, sağlığı, başarıyı yakalayabileceğimiz mekânlar oluşturabiliriz. Çin Astrolojisi ile; doğum anında aldığımız etkilere bağlı olarak çıkan elementlerin ilişkilerini doğru yorumlayarak, kariyerimiz, ilişkilerimiz, potansiyelimiz, sağlığımız konularında, ömür boyu bize yol gösterecek pusula oluşturabiliriz. Çin tıbbı ise; kişinin beden, duygu ve psikolojik durumunu 5 element teorisini esas alarak bütüncül olarak değerlendirir. Sadece hastalığın semptomuna göre değil, hastalığa neden olan duyguyu veya yaşam biçimini de değerlendirir. 5 elementin yorumu, kişiye daha hastalanmadan sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlayacak bilgileri de verir.
Evet, her elementin, her kişinin haritasında anlatacağı bir öykü mutlaka vardır. Bu öykülere kulak vererek, kaliteli bir hayat sürmeyi hepimiz başarabiliriz… Peki senin elementlerin neler anlatıyor?
İlginizi çekebilir: Bahar mevsimini karşılarken evlerimizde olumlu enerjiyi arttırmanın yolları