Tam ne zaman insanlar olarak dünyanın hâkimi olduğumuza karar verdik bilmiyorum ama hiç güzel bir karar vermemişiz.
Zaten doğruluk payı da sıfırın altında, bu inanç nedeniyle “kolektif bir düş” ün içinde olduğumuzu düşünüyorum.
Bugünlerde hepimizin çocukluğundan beri bildiği bir hikâyenin film uyarlaması var vizyonlarda. Ailesi vefat eden sarışın İngiliz çocuk, Afrika’nın göbeğindeki bir ormanda goriller tarafından yetiştirilir. Filmi, hikâyeyi, oyunculuğu, ne varsa hepsini bir kenara bırakalım.
Karakterin hayvanlarla olan iletişimi, ilişki kurma biçimi, aynı dilden konuşabilmesi tam anlamıyla kalbimden vurdu beni. O, aslanlarla, fillerle, gorillerle konuştukça içim sızladı. Hayatı birlikte paylaştığımız tüm canlılarla bağı kopardığımızı düşündükçe üzüldüm.
Biz kendimizi medeniyet olgusunda kaybetmeden önceki neredeyse tüm toplumlarda bitkilerle, toprakla, hayvanlarla, suyla, havayla çok yoğun bir bağ var. Bu bağın Eski Mısır’dan Amerikan yerlilerine, Afrika kabilelerinden eski Türk toplumlarına kadar onlarca hatta yüzlerce örneği bulunuyor.
Bundan 5.000 yıl önce öğretmenden öğrenciye sözlü bir gelenek halinde aktarılarak Sarasvati Nehri kıyısındaki bir uygarlıkta doğan yogaya baktığımızda da bunun birçok örneğini görüyoruz. Kelime anlamıyla yug yani “birleşme” demek olan yoga 8 aşamalı bir hayat biçimi. Fiziksel ve zihinsel temizlikle başlayan yoga felsefesi, asana yani vücut çalışmaları, nefes kontrolü, içe dönme, konsantrasyon, meditasyon ve arınma sürecini tamamlayan nadir örneklerde de kendini gerçekleştirme yani aydınlanma ile tamamlanıyor.
100’den fazla pozu içeren ve bedeni gevşetip, güçlendirip, bedene canlılık ve enerji kazandırmayı hedefleyen asana’lar, bir söylenişe göre yogilerin hayvanlar ve doğa yaşamını uzun uzadıya incelemesiyle ortaya çıkmış. Doğayla iç içe yaşayan yogiler, her hayvanın insana öğreteceği özel bir yeteneği olduğunun çok ama çok farkındaymış. Ve hayvanlardan ilham alarak oluşturdukları asana’ların, ruhumuzun günlük koşturmacada bastırdığımız güçlü yanlarını ortaya çıkaracağına inanıyorlarmış. Doğadan ilham alınan pozlarda ise amaç; aynı anda ne kadar küçük ve büyük olduğumuzu ve tüm canlılarla kolektif bilinç sayesinde bağlantıda olduğumuzu hatırlamakmış.
İlgili yazı: Zihninizi rahatlatmak için uygulayabileceğiniz 8 yoga pozu
Ben de sizlere hayvanlardan ve doğadan ilham alan 5 yoga pozu/serisi vasıtasıyla, tüm canlılarla eş ve bağlantıda olduğumuzu hatırlatmak istedim:
Kobra pozu:
Kobra; karnı üzerinde yumuşakça hareket ederken, daha geniş bir alanı görmek için dönem dönem yükselmek zorundadır. Bizler de aynı kobralar gibi, günlük dünyevi hayatımızı sürdürürken, daha yüksek manevi yolumuzu görmek adına bilincimizi yükseltmeli ve cesurca spiritüel dünyaya adım atmalıyız. Pozu pratik ederken düşünün, dünyevi hedeflerin arasında mı sıkıştınız, yoksa hayat amacınızı keşif yolunda mısınız?
Güvercin pozu:
Güvercinler çok uzun mesafeden ilgili lokasyonu bulabilmesi ve gerektiği zaman mesajları iletmesiyle bilinir. Güvercin pozunu uygulamak gururla ve güvenle hayata karşı kendini temsil etmek demektir. Pozu pratik ederken düşünün, gururunuz başarılarınızdan ve insan olmaktan mı geliyor, yoksa kibir ve egonuzdan mı?
Kartal pozu:
Kartalın keskin görüşü 3. Gözü çakrası Vishuddha’yı temsil eder. Üstün konsantrasyon gerektiren bir poz olduğu için zihni sakinleştirir ve açık görüş için yolu açar. Pozdayken içinize bakın, içgüdülerinize, iç sesinize güvenebiliyor musunuz? Cevabınız hayırsa, sizi bloke eden, korkuları ön plana çıkaran nedir?
Ağaç pozu:
Ağaçlar hem yere hem de göğe doğru büyüyen, aynı anda güçlü ama esnek olan çok özel varlıklardır. Birçok canlıya ev sahipliği yapar, oksijen sağlar ve kendine zarar verse dahi türlü böceklerin üstünde yaşamasına izin verirler. Ağaçlar, beklentisiz vermenin en güzel örnekleridir. Pozdayken düşünün; hayattaki dengeniz nasıl? Aileniz, dostlarınız ve toplum ile nasıl başa çıkıyorsunuz? Ne kadar verici ve ne kadar alıcısınız? Başkalarını desteklemek sizin için kolay mı zor mu?
Güneş’e Selam serisi:
Birden fazla pozu içeren bu seri, temelde ateşleyen, harekete geçiren ve akışta olan pozlardan oluşur. Güneş, birçok gelenekte hayatı başlatan ve gerektiğinde acımasızca yok edebilen bir gücü temsil eder. Bu seriyi yaparken düşünelim, elimizde olmayan değişimleri nasıl karşılıyoruz, akışta kalabiliyor muyuz? Tutkularımızı gerçekleştirmek için kendimizi nasıl ateşliyoruz?
Sevgiyle, ışıkla kalın,
Namaste,