Dışlanma duygusunun acısı: Bir başkasını kırdığımızda sorumluluktan kaçıyoruz
New York’ta yaşayan bir psikoterapist ve psikanalist F. Diane Barth, isminin Martine olduğunu söylediği bir danışanının, iki yaşındaki kızı başka çocuklarla oynamaya başladığı zaman kendisini endişelenmekten alıkoymadığını söylüyor ve Martine’in şu sözlerini aktarıyor:
“Karşılıklı oyun oynama yaşında olduğunu biliyorum ama her seferinde bir başka çocuk onunla oynamadığında veya oyuncağını vermediğinde bir acı hissediyorum. Dışlanmasından çok korkuyorum.”
Barth, Martine gibi sıcakkanlı ve arkadaş çevresi geniş bir kadından bunu duymanın ilginç olduğunu ve Martine bunları kendisine ilk anlattığında, çocukluğunda böyle bir hikaye olduğu düşüncesine kapıldığını söylüyor. Oysa Martine çocukluğunda bir dışlanma hikayesi yoktu, sadece kızı için endişeleniyordu.
Araştırmacıların yaptıkları çalışmalardan elde ettikleri sonuçlar da Martine’in endişelerini haklı çıkarıyor. Ait olmak istediğimiz veya zaten parçası olduğumuz bir gruptan dışlanmak, reddedilmek psikolojik durumumuz için pek de iyi sonuçlar yaratmıyor.
Psikologlar tarafından yapılan çalışmalara göre dışlandığımız zaman, kendimize olan öz saygımızı hızla yitiriyoruz. Duygusal açıdan iyi olmanın altın kurallarından biri olan aidiyet duygusunu kaybediyoruz. Reddedilmek ise rahatsızlık, öfke, mutsuzluk ve depresyona neden olabiliyor. Araştırmalar vücudumuzdaki mevcut fiziksel değişimlerin de bu tür acı verici duygulara katkı yaptığını gösteriyor.
Sanal bir top oyunu olan Cyberball’dan dışlanan bazı katılımcılar üzerine yapılan fizyolojik ve psikolojik çalışmalar da bu alanda pek çok bilgi içeriyor. Bunun için üç kişilik bir oyunda top, üçüncü seferde de aynı kişiye gönderildi veya diğer iki kişiye oyunun başlangıcından itibaren sadece bir kez top gönderildi ve bir daha asla gönderilmedi. 5 binden fazla oyuncu üzerinde yapılan araştırmalarda, araştırmacılar daha az topla buluşan oyuncularda kan basıncının ve stres seviyesinin yükseldiğini tespit ettiler. Daha da ilginci, bu kişilerin beyinlerinin fiziksel acıyla ilgili bölümlerinin aktif hale geldiğini saptadılar. Bu şu anlama geliyor; diğer oyuncular tarafından dışlanmış hisseden oyuncular öfke ve huzursuzluk gibi fiziksel semptomların yanı sıra acı hissi de yaşıyor.
Peki ya dışlayan kişiler? Onlar bu durumu hiçbir hasar almadan atlatabiliyor mu? Yoksa onlarda da bazı değişiklikler oluyor mu?
Yine aynı araştırmaya göre birini dışlama isteği, oldukça belirgin bir istek. Bir başkasına bilerek zarar vermeyi kimse istemez ancak araştırmalar durumun pek de böyle olmadığını, aslında her birimizin düşündüğümüzden daha kaba olma eğilimi taşıdığımızı gösteriyor. Araştırmalar; sevilmediğini veya yeteneksiz olduğunu düşündüğümüz kişileri veya bu kişileri dışlamak için grup lideri gibi bir otorite figürünün baskısını üzerimizde hissettiğimizde rahatça bu kişleri dışladığımızı gösteriyor. Belki de bu şekilde psikolojik olarak kendimizi rahatlatıyor olabiliriz. Kendi kendimize, bu kötü davranışımızdan ötürü sorumlu olmadığımızı söylüyor olabiliriz. Sadece bizden isteneni veya kurbanın bunu zaten “hak ettiğini” veya “istediğini” tekrarlıyor olabiliriz.
Ohio Üniversitesi’nden sosyal psikolog James Wirth ve iki çalışma arkadaşı Michael Bernstein ve Angie LeRoy, bu sorulara yanıt vermeyi umut eden bir çalışma yayımladılar. Araştırmacılar, katılımcıların kendilerine açıkça söylenmemesine rağmen diğerlerini dışladığı bir oyun geliştirdi. Bu oyunda dışlayan kişinin bu davranışının sorumluluğunu daha çok üstlenmesi bekleniyordu. Araştırma ekibi katılımcılara, performansı düşük katılımcıların diğerlerine yük olduğu ve bunun sonucunda oyun dışı kalacağını söyledi. Oyun sırasında beklendiği şekilde katılımcılar, performansı düşük olanları reddetti ve gelecek oyunlarda o katılımcıları seçmeyeceklerini söyledi. Daha da ilginci, katılımcılar bu performansı düşük olan oyuncuları, hiç görmemiş ve haklarında hiç bilgi sahibi olmamış olmalarına rağmen “sevmediklerini” söyledi.
Katılımcılar performansı düşük olanları bilerek dışlarken, kendilerini suçlu hissetmemek için de bir yol buluyor ve bunun kurbanın “hatası” olduğunu söylüyor. Bu aslında oldukça yaygın bir teknik. Savaş zamanlarında askerlerin başka insanları öldürdükleri düşünüp suçlu hissetmelerini önlemek için “Bu onların hatası” denilir.
Peki gerçek hayatta bunu ne sıklıkta yapıyoruz? Ne sıklıkta insanları incitiyor ve bunun onların hatası olduğunu düşünüyoruz?
Kaynak:
Psychology Today
İlginizi çekebilecek diğer yazılar: