X

Dışımızda ne varsa, içimizde de o var: Frekansınızı ve moralinizi yükseltin

Her birimiz, evrendeki her varlık madde.
Bu maddenin en küçük yapı taşı atom.
Yani elektron ve proton… Peki bu atom çekirdeğini bir arada tutan nedir?
Gözle görülmeyen ancak; hissedilen enerjidir.
Evrendeki her şey enerjidir” bakış açısıyla baktığımızda; kendi enerjimizi, yani frekansımızı nelerin yükselttiğini ve düşürdüğünü kolayca fark edebiliriz.

Kaygı, korku, endişe frekansımızı düşürür. Yani enerjimiz azaldığında doğalımızda olan kendimizi koruma kalkanı zayıflar. Kısacası; bağışıklık sistemimiz sarsılmaya başlar. Ve türlü hastalıklar oluşabilir.

Peki moral nedir?

Türk Dil Kurumu moral kelimesinin anlamını şöyle açıklıyor; “Bir insanın ruhsal gücü, manevi güç, maneviyat…

Dostlar; o halde “Yaşadığımız toplumsal travmalar ya da kendi yaşamımızda baş ettiğimiz travmalar karşısında kaygı, korku, endişeye kapılmadan yaşamak için morale ihtiyacımız var” diyebilir miyiz?

İnsanın gündemde olan; deprem, salgın hastalık, şehitler, tecavüzler, ayrılıklar, kayıplar, kazalar karşısında ruhsal gücü, manevi gücü artırılıyor olabilir mi? Mertebeniz yükseltiliyor olabilir mi?

Beni tanıyanlar bilir, cevabım kesinlikle evettir. Yani “olan güzeldir.

Hiç olmadığı kadar temizlik ve dezenfeksiyon yapılıyor. An geçmiyor ki, bir kurum “Şöyle temizliyoruz, böyle temizliyoruz” maili atmasın. Belediyeler, kurumlar, toplumsal alanlar bahar temizliği için seferber oldu…

Peki; “dışımızda ne varsa içimizde de o var” evrensel yasasından hareketle biz kendi kibirimizi, hasetimizi, virüslü düşüncelerimizi, önyargılarımızı, kıskançlıklarımızı, acılarımızı, öfkelerimizi, nefretlerimizi, kinlerimizi, daha pek çok duygumuzu ne kadar arındırdık? Ne kadar kalbimizde sevgiyi besledik? Yoksa korku tohumlarını ekmeyi ve beslemeyi mi tercih ettik?

Bakarsak aleme, seyredersek eğer, olanı fark edebiliriz.
Şimdi arınma zamanı, korkuların üzerine cesaretle yürüyüp özgürleşme zamanı.

Moral verin, kendi moralinizi yükseltin. Ahlar, vahlar hızla yayılır, kolayca bulaşır.

Bunun yerine ruhsal gücümüzle buluşma, kendi merkezimizde, sakinlik, dinginlik, teslimiyet ile kalma zamanı… Elbette tedbirle…

Gelin, moralimizi yükseltme yollarını konuşalım. Kaygı, korku ve endişelerimizi sevgiye dönüştürmeyi öğrenelim.

Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Görünenin ardındakine bakabilmek: Bir köpek sizi ısırırsa ne düşünürsünüz?

Hande Akın: 5 Şubat 1977 İstanbul doğumluyum. Şişli Terakki Lisesi’nde okudum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema Bölümü’nden mezun oldum. 15 yıl reklam sektöründe prodüksiyon ve müşteri ilişkileri yöneticilikleri yaptım. 28 yaşlarında başlayan sorgulama, kendimi keşfetme, tanıma, anlama maceramda 33. yaşım milat oldu. Reklamcılıkla vedalaştım. Aldığım ve almakta olduğum sayısını artık hatırlamadığım pek çok eğitim, seminer oldu. Kişisel gelişim alanında yaşam koçluğu yapmaya başladım yıl 2010... “Ben zamanı”nın kurucusuyum, Bu slogandan hareketle; EFT (Duygulardan Özgürleşme Tekniği), REGRESYON, Ezoterik şifa teknikleriyle harmanladığım kalbimin rehberliğinde özgün bireysel seanslarımın yanı sıra kişisel gelişime dair eğitimler, seminerler veriyorum. Kadın Olmak ve AŞK’a gel özellikle dişil enerji üzerine çalıştığım workshoplarım. İlham veren, motive eden, umudu yeniden yeşerten kitlelere özel konuşmalar yapıyorum. Kitabım “Kadın Olmak” 2014’te çıktı. 2015 ve 2016 yıllarında televizyon programı hazırlayıp, sundum. Akışta kalma deyimini içselleştirerek yapabildiğimce teslimiyetle gelişmek ve geliştirmek bana keyif veriyor. Birbirimizden öğrenerek, birbirimize destek vererek geliştiğimize, hepimizin birbirinden ilham aldığına ve her bireyin kendini şifalandırabileceğine inanıyorum.
İlgili Makale